Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Yusuf Erkan Kılıç, meme kanserinde erken teşhis için gerekli rutin kontrolleri anlattı.
NE ZAMAN ULTRASONOGRAFİ ÖNERİLİYOR?
20’Lİ YAŞLAR
■ İlk muayene ne zaman?
Eğer ailenizde göğüs kanseri öyküsü varsa, yakınınıza göğüs kanseri teşhisi konulan tarihten 10 yıl geriye gitmeniz gerekiyor. Örneğin anneanneniz 30 yaşındayken kendisine tanı konulmuşsa, sizin de rutin tarama programınızı 20 yaşında başlatmanız öneriliyor.
■ Neler yapılır? Bu yaş aralığında ilk tercih ultrasonografi oluyor. Yüksek risk gruplarında MR (Manyetik Rezonans) öneriliyor. Memenin yoğun olması nedeniyle mamografi yapılmıyor.
■ Nelerle karşılaşılabilir?
Genellikle fibroadenom ve memenin kistik hastalığı gibi iyi huylu kitlelere rastlanıyor. Kötü huylu vakalar çok nadir olarak görülüyor.
■ Beklenen değişiklikler
Genç kızlığa atılan ilk adımlarla birlikte ilk değişiklikler göğüslerde gözleniyor. Bazen bir göğüs diğerinden önce gelişmeye başlıyor. Bazen bu durum ileriki yıllarda da devam ediyor ve iki göğüs arasında çok az bir büyüklük farkı ortaya çıkıyor. Bu durum tamamen normal kabul ediliyor. Göğüslerin ilk gelişimi sırasında özellikle dokunmayla belli bir duyarlılık ve acı hissedilebiliyor. Bu da göğüs büyüdükçe zamanla ortadan kalkıyor. Meme ucu ve onu çevreleyen areola denilen koyu renkli bölge daha da koyu renge bürünebiliyor. Ergenliğin sonuna doğru areolada az miktarda tüylenme başlayabiliyor.
30’LU YAŞLAR
■ İlk muayene ne zaman?
Yüksek risk grubundaysanız yani ailenizde meme kanseri öyküsü varsa, 30’lu yaşların başında da takiplerin doktorunuzun önereceği aralıklarla sürmesi gerekiyor. Risk grubunda olmayan kadınların ise rutin kontrollerine 35 yaşından itibaren başlamaları öneriliyor.
■ Neler yapılır?
Risk yüksekse veya tanı koymada zorluk yaşanıyorsa mamografik tomosentez ve ultrason beraber kullanılıyor. Riskli olmayan grupta ultrason yeterli olabiliyor. MR, yüksek maliyeti nedeniyle şu an rutin taramada kullanılmıyor.
■ Nelerle karşılaşılabilir?
Memede iyi huylu ya da kötü huylu tümörler ile memenin fibrokistik hastalığına rastlanabiliyor.
■ Beklenen değişiklikler
Hayatın yoğun yaşandığı bu yaşlarda seks hormonları da düzensiz salgılanmaya başlıyor. Adet dönemi ağrılı geçebiliyor. Bu yaşlarda cinsel arzular testosteron hormonunun kontrolü altında olmasına rağmen östrojen en çok ihtiyaç duyulan hormon oluyor. Bu dönemde östrojen hormonunun yüksek olması kalp ve dolaşım sistemini koruyor. 30’lu yaşların ortasından sonra hormon düzensizliği nedeniyle baş ağrısı, sinirlilik, huzursuzluk ve tahammülsüzlük artıyor.
ULTRASONOGRAFİ
Ne zaman tercih edilir?
Hastaya hiçbir zararı olmadığı için en sık kullanılan yöntem ultrasonografi oluyor. Özellikle meme dokusunun yoğun olduğu dönemlerde kitlelerin doğru ayrımı için avantaj sağlıyor. Ele gelmeyen ancak ultrasonografide fark edilen kitleler işaretlenip cerrahi olarak çıkartılabiliyor.
Kimlere uygulanır?
Genelde 40 yaş altındaki kadınlarda meme incelemesinde temel standart yöntem olarak tercih ediliyor. Doktor tarafından yapılan elle muayene sonucunda saptanan bulguların hızlı ve emin şekilde kontrolünün sağlamasının yanında, hiçbir şikayeti olmayan 40 yaş öncesi kadınlarda tarama amaçlı kullanılabiliyor.
Nasıl uygulanır?
Ultrasongrafi, ses dalgalarının vücuda yollanıp geri dönenlerin bilgisayar ortamında yüksek çözünürlüklü görüntülerinin radyolog tarafından gerçek zamanlı olarak mönitörde incelenmesini ifade ediyor. Meme cildine jel sürülerek ultrason cihazının probu koltukaltı ve meme üzerinde gezdirilerek uygulanıyor. Radyoloğun deneyimine bağlı olarak 10 ile 20 dakika arasında sürüyor .
Avantajları nelerdir?
Ultrasonografinin, hızlı yapılması, vücuda hiçbir zarar vermemesi, ucuz olması ve biyopsi gibi işlemlerde kılavuz olarak kullanılması gibi avantajları bulunuyor. En büyük dezavantajı ise sonucun başarısının incelemeyi yapan doktorun deneyimine bağlı olması… Günümüzde gri tonlarla elde edilen görüntülere ek olarak Renkli Doppler, elastografi ve 3 boyutlu modalitelerin eklenmesi ile daha ayrıntılı sonuçlar alınabiliyor.
Sonuçların değerlendirilmesi
Eğer kist tespit edilirse genellikle bunların takip edilmesi isteniyor. Ancak belli büyüklüğe ulaşmış kistlerin aspire edilip sitolojik incelemeye gönderilmesi tercih ediliyor. Solid kitlelerde ise büyüklük önem taşımıyor. Ele gelip gelmemesine göre genelde ultrason eşliğinde ince iğne biyopsisi veya kalın doku biyopsisi yapılıyor. Bazen de ele gelmeyen ve küçüklüğü nedeniyle biyopsi alınamayan şüpheli dokular ultrason eşliğinde, ultrasonda görünmüyorsa mamografide, hatta MR’da tespit edilmişse MR eşliğinde telle veya radyoaktif lokal enjeksiyonla işaretlenip anestezi altında gerekirse patolog eşliğinde frozenla alınıp cerrahi işlem tek seansta tamamlanabiliyor. Bu işlemler sayesinde dokusal tanı konuluyor. Meme kanseri teşhisi konulursa cerrahi tedaviye geçiliyor. Bu teşhisin konulması içinse patolojik tanının mutlaka olması gerekiyor.
Devamı diğer sayfada