Diğer
    Ana SayfaPozitifAile dizimi

    Aile dizimi

    -

    Yaşamımızda zaman zaman çıkmaza girdiğimizi hissederiz. Kendimizi öfke, kızgınlık ve suçlama gibi birtakım olumsuz duygular içinde buluruz. Hatta bazen atlattığımızı düşündüğümüz olaylar tekrar karşımıza çıkar. Alman terapist Bert Hellinger’in getirmiş olduğu Aile Dizimi Sistemi, kişilerin sıkıştığı alanlara farklı bir algıyla yaklaşıyor. Genler gibi bilgiyi de taşıdığımızı söyleyen bu yaklaşımı Aile Dizimi Danışmanı Tiraje Tekmen anlattı.

     

    Aile bireyini daha büyük aile sisteminin bir parçası olarak gören Alman terapist Bert Hellinger’in geliştirmiş olduğu Aile Dizimi metodu, Türkiye’de de uygulanıyor. Şapka Danışmanlık’tan Aile Dizimi Danışmanı Tiraje Tekmen, bu metodun felsefesini, nasıl uygulandığını ve faydalarını anlattı. Hasta-hekimin olmadığı, danışan-uygulayıcının olduğu Aile Dizimi çalışmasında aslında her şeyi siz yapıyorsunuz. Hayatınızda tıkanıklık veya sıkışıklık yaratan sorunla yüz yüze geldiğinizde ise daha iyiye doğru bir dönüşüm yaşıyorsunuz.

     

    - Advertisement -

    Aile Dizimi yöntemini biraz açıklayabilir misiniz?

    Öncelikle neden Aile Dizimi’ni uyguladığımızı anlatayım; bir danışman olarak Aile Dizimi’nde amacımız kişilerin algısını üst boyutlara taşıyabilmek. Çocuk, ergen ve yetişkin bilinç evrelerinde yaşayan insanlarız. Avrupa’daki enstitüler, Türk halkının bilinç düzeyini ikinci seviye yani çocuk bilinci olarak söylüyor. Avrupa ise üçüncü seviye olan ergen bilinçte. Biz Türkler sürü psikolojisiyle, kapalı yaşıyoruz. Biz de insanları çocuk bilincinden dördüncü evreye yani yetişkin bilincine getirmek için uğraşıyoruz. Dikkat edecek olursanız yaptığımız tüm davranış modelleri çocuk formatında. Haberlerde “Karısına kızdı öldürdü” diye okuyoruz; oysa ki bunu hiçbir yetişkin bilinç yapmaz. Bu ancak bir çocuğun yapacağı şey. Bazen 80 yaşında bir insanın gözlerine baktığım zaman halen bir çocuğun onu yönettiğini görüyorum. Belki beş yaşında bir şeyden korkmuş ve kilitlenmiş. İçinde yaşadığı duygu nedeniyle, ömrünü hep bu filtreyle geçirmiş. Bir anlamda çocuk o yetişkin bedeni yönetiyor; farkındalıksız ve otomatik yaşıyor. Nasıl genlerimizi taşıyorsak aileden gelen bilgiyi de taşıyoruz. Bert Hellinger’in de çıkış noktası aile sistemi. Doktor ve psikologların da bu sisteme katkılarıyla tüm dünyada uygulanan bir yöntem olarak genişledi.

     

    Bu da genetik miras gibi taşınan bir yapı mıdır?

    Evet. Nasıl  fiziksel özelliklerimizi aileden alıyorsak, eski yaşanmışlıkların bilgilerini de taşıyoruz. Varsayalım büyükbabanız haksızlığa sebebiyet vermiş. Bu durum size etki edebilir ve nedeni belli olmayan bir suçluluk duygusu şeklinde kendini gösterebilir.

     

    Taşıdığımız bu bilginin hayatımıza etkisi nasıl oluyor?

    Eski yaşanmışlıklar ruhsal durumumuzda bir tıkanıklık veya sıkışıklık şeklinde ortaya çıkabiliyor. Duygu durumu veya psikotik bir hastalığın da ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.

     

    Taşıdığımız bu bilgiler mutlaka bir tıkanıklık çıkarıyor mu?

    Çıkarmayabiliyor. Diyelim beş kardeş var, hepsi aynı anne-babadan. Geçmiş jenerasyondan gelen travmanın hangi kardeşte bir tıkanıklık yaratacağını bilemiyoruz. Tıkanıklık dediğimiz de aslında gündelik hayatta yaşadığımız basit duygular. Mesela suçluluk duygusu; nereden geldiğini bilmezsiniz ama hep bir suçluluk duygusu yaşarsınız. Bir olay yaşanır, tek bir kişi garip bir şekilde o olayı üstüne alır, suçluluk duyar. Bu kişi hiçbir şey yapmamış olmasına rağmen suçluluk duygusunu üzerine alır. Peki kişi neden bu hissi yaşıyor? İncelediğimizde bu kişinin dördüncü jenerasyonda dedesinin bir adamın ölümüne sebep olduğunu görüyoruz.

     

    Peki, belki de o çocuk küçükken çevresi tarafından hep suçlanmıştır, bu durumun hiç etkisi yok mu?

    Şimdi biz bu bilgiyle doğuyoruz ama bu bilgiyi uyuyan bir yılan olarak düşünebilirsiniz. Hayata geldiğimiz an paratoner gibi o olayları çekeriz. Söylediğiniz çevrenin suçlaması kişinin kendinde bulunan bilgiyi onaylamasına yol açıyor. Ya da diyelim ki bir anne suçlama cümlesini bütün çocuklarına söylüyor, sadece biri çekip alıyor. Bir çocuk “Annem bana dokuz yaşındayken şunları dedi hiç unutamadım” derken, diğer çocuk “Dese de ne olur ki…” deyip gelip geçebiliyor. Burada alıcılarımız çok önemli.

     

    Tüm örneklerde bu şekilde mi karşınıza çıkıyor?

    Aile Dizimi’nin enteresan tarafı kesinlikle genelleme yapmıyoruz. Dolayısıyla uygulayıcıya yani dizimi, terapiyi yöneten kişiye çok iş düşüyor. Alana girdiğinizde kafanızın bomboş olması gerekiyor. “Hiçbir şey bilmiyorum” diye düşünerek alana girmelisiniz. Bu ruh haline gelebilmek uzun çalışmalar gerektiriyor. Herkesin hayatı bir roman; o romanı açıp görmelisiniz. Aile Dizimcisi, yargı ve yorumlardan kaçınmalı.

     

    Uygulayıcının tamamen tarafsız mı olması gerekiyor?

    Tabii ki tarafsız olması gerekiyor. Sonsuz olasılık var, uygulayıcının algısını çok geniş tutması gerekiyor. Uygulayan, danışanın alanına girer ama girmez. Bu durumu Hellinger, “Ruhun kıyısında durmak” diye tasvir ediyor. Yani kimsenin alanına müdahale edilmemesi gerekiyor, arada çok ince bir çizgi var.

     

    Peki önceki jenerasyonlara nasıl gidiyorsunuz?

    Temsilci algısı denilen bir fenomen var. Grup içerisinde hiç tanımadığınız bir kişiyi alıp ailenizden biri yerine koyuyoruz. Bu arada danışan yanımda, grup da halka şeklinde oturuyor. Danışana mümkünse konusunu bir kelimeyle söylemesini istiyorum. Bu konuyla alakalı gerekli gördüğüm bir-iki soru soruyorum sonra da kendisi adına bir temsilci seçmesini istiyorum.

      

    Bu temsilcinin herhangi bir özelliği bulunuyor mu?

    Danışan birini kendi yerine temsilci olarak seçiyor ve alana koyuyor. Danışan kendini bıraktığı an, sistem işlemeye başlıyor. Diyelim temsilci büyükbabanız oldu; bedeni, yüz ifadesi dahil bu kişi değişiyor, büyük babanıza benziyor.

     

    Nasıl mümkün olabiliyor bu?

    Her insan birbiriyle beyindeki nöronları aracılığıyla iletişim kurabiliyor aslında. Bunlara ayna nöronlar deniliyor. Temsilci de bu ayna nöronlar sayesinde kişinin alanına girebildiği için değişime uğruyor. Bu arada seçilen temsilci de çoğunlukla benzer bilgiyi taşıyan bir kişi oluyor. Yani danışan tesadüfi olarak değil, benzer nöronları algıladığı kişiyi temsilci olarak seçiyor. Bu çalışma sırasında danışanla birlikte temsilci de değişiyor, o da bir dönüşüm yaşıyor.

     

    Aile Dizimi o zaman sadece grupla birlikte mi uygulanabiliyor?

    Tek başıma da uygulayabiliyorum. Anne ve babanızın yerine tek tek çıkabiliyorum. Bire bir çalışmalarda şablonlar veya farklı objeler kullanıyorum. Danışanın bu objeleri çekirdek aile gibi yere dizmesini istiyorum. Bazen gruba ihtiyaç olabiliyor çünkü bilinçaltımız konuşmaları kayıt altına almıyor. Koku, renk ve dizim yani konumlandırma çok önemli. Öyle bir diziyorsunuz ki size ailenizi çağrıştırıyor.

     

    Sadece aile bireylerinin bilgisini mi taşıyoruz?

    Aile Dizimi’nde alana dahil olan bir grup daha var: Eski eşler, bırakılmış nişanlılar veya kızgınlıkla terk edilmiş sevgililer.

     



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz