Psikiyatriste danışmadan, reçetesiz olarak kullanılan antidepresanlar sizi hasta edebiliyor ya da siz iyi geldiğini düşünürken gerçek sorunu baskılayarak daha da ilerlemesine neden olabiliyor.
Depresif hastalıklar dünyada da ülkemizde de artış gösteriyor. Diğer yandan depresyon ile ilgili farkındalık da artıyor, birçok insan tedavi için uzmana başvuruyor. Ancak bir de kısa yolu tercih eden, kendine depresyon teşhisi koyup, eş dost tavsiyesi ile öğrendiği ilacı doğrudan eczaneden alanlar var. Acaba nasıl bir risk alıyorlar diye merak ettik ve Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi Direktörü Prof. Dr. Sedat Özkan’a sorduk.
Depresyon hastalarının sayısındaki artışın nedeni nedir?
Birincisi; Türkiye’deki hızlı toplumsal dönüşüm, globalleşme, sosyolojik akış eskiye göre çok hızlandı. Statik bir toplumken, kentselleşme ile birlikte bunun getirdiği yeni yaşam tarzları ve uyum güçlükleri ortaya çıktı. Diğer taraftan da iletişim, internet çağı derken insanların beynine eskiye göre kat kat yeni uyaranlar gelmeye başladı. Günümüz insanı bu uyaranlara adapte olmakta zorlanıyor. Dolayısıyla sosyolojik, psikolojik sebepler, uyum süreçleri ve yaşam biçimi değişikliklerinden dolayı toplumda kaygı bozuklukları ve depresif hastalıklar arttı. Birçok genç insanda ortaya çıkan uyum sorunu, okul başarısızlığı, ergenlik sorunları gibi konuların ardında da örtülü depresyon olabiliyor.
Depresyon hastaları hastalıkları ile yüzleşiyor mu?
Eskiden uzmana başvurulmaz, depresif tablolar farklı davranış bozukluklarına, uyum güçlüklerine ve çatışmalara yol açardı. Oysa bir insanın beden sağlığının bozulması onu etkiler ama bir insanın ruh salığının bozulması bedenin yanı sıra o kişinin tüm ilişkilerini, var oluşunu, hayata bakışını ve mutluluğunu etkiler. Klasikleşmiş bir lafım vardır: “Psikolojik sağlık bozuksa yatak odalarından meclis koridorlarına kadar tüm ilişkiler bozulur.” Eskiden depresyon fark edilmediği için ailede, toplumda birçok çatışma, uyumsuzluk ve mutsuzluğa yol açıyordu. Şimdi psikolojiye ve psikiyatriye karşı direnç biraz kırıldı. Bireylerde farkındalık arttı.
Bu konunun olumlu tarafı; ya uzmana gitmeden ilaç kullananlar?
Bizim açımızdan depresyon, tüberküloz ya da şeker hastalığı gibi bir tablo. Yani tıbbi bir durum… Depresif hastalığın sebepleri, süreçleri çok geniş bir yelpazenin içinde yer alıyor. Biyolojik, sosyolojik, bilinçaltı süreçleriyle ya da yetiştirme tarzıyla, yaşam durumuyla ilgili olabilir. Ama sonuç olarak depresyondaki kişinin beyin işlevleri bozulmuştur. Etkilenen beyin işlevleri de zaman içerisinde bütün bedeni, yaşam ilişkilerini, duygularını, algılarını, tepkilerini olumsuz etkileyecektir. Bir taraftan farkındalığın artması güzel ama depresyon el yordamıyla, tavsiyeyle, rastgele ilaç kullanarak tedavi edilecek bir tablo değil. Psikiyatri uzmanları bu iş için var. Antidepresan kullanımının artmasını yadırgamıyorum, hatta memnuniyetle karşılıyorum ancak hangi hastada hangi antidepresanın, hangi dozda, hangi sürede kullanılacağı bilinçli karar verilmesi gereken bir konudur, diğer branşların değil, sadece psikiyatri uzmanının vereceği bir karardır. Aksi takdirde birçok tıbbi, zihinsel, cinsel yan etkiler doğuracaktır.
Büyük bir risk alınıyor diyebilir miyiz?
Örneğin hipertansiyonu olan hastaya verilecek ilaçların alt tipleri vardır ve hangi hastaya hangisini vereceğine uzman karar verir. Antidepresiflerde de durum farklı değil. Yanlış ilaç kullanılırsa daha sıkıntılı durumlar ortaya çıkar. Kişi ilaç yan etkilerinden muzdarip olur, iş uzar, kronikleşir. Hepsi değerli ilaçlar ama bakkaldan alır gibi alınmaz. Bir kısmı beyni hızlandırır, bir kısmı sakinleştirir. Huzursuzluğu, uykusuzluğu olan hasta yanlış ilaç alırsa bu durumları artar. Diğer taraftan içe dönmüş asosyal bir depresyon hastası yanlış ilaç alırsa daha da içe döner. Depresyon tek bir hastalık değil ki! Depresyon benim zihnimde akciğer hastalıkları gibi geniş bir yelpazedir. Orada bir uçta bronşit diğer uçta akciğer kanseri vardır örneğin. Depresyon da bizim için aynıdır, alt tipleri vardır. Hastalığın sebep ve süreçlerini kavrayarak ilaç yazarız. Hatta hastayı ilk görüşte hemen ilaç yazmayız, bazı psikolojik tetkikler isteyebiliriz. İlacı yazarken kaç saat sonra beynin neresine gideceğini, kaç günde etkili olacağını, vücuttan çekince ne olacağını, hangisinde bağımlılık riski olduğunu bilmek için yıllarımızı veriyoruz.
Her depresyon hastası ilaç almalı mı?
Her depresyon da ilaç gerektirmez. Bazıları mutsuzdur, “Depresyondayım” der. Bu kişiye antidepresan vermeyiz; zihnini canlandırırız, motivasyonunu, hevesini artırırız. Bazen tembellik de depresyon diye gelir karşımıza. Orada da ilaç vermeyiz. Kişi ayrılık yaşamıştır, depresyonda olduğunu zanneder. Ona da ilaç verilmez. Bir yas yaşıyordur ve böyle durumlarda antidepresan vermek sorunla yüzleşmeyi zorlaştırır. Bu kişilerle görüşmeyi, bakış açısını, soruna yaklaşım ve ele alış biçimini, zihnini değiştirmeyi tercih ederiz.
Tavsiye üzerine ilaç alan ve “Ama bana iyi geliyor” diyenlere ne söylemek istersiniz?
İyi hissetmesi her zaman antidepresanın iyi geldiği anlamına gelmez. Hastalığı maskeliyor da olabilir. Düşünün; ağrınız varsa bu bir uyarıdır, vücut sinyal verir. Uzman ağrı kesiciyi verip geçmez, niye ağrıdığı ile ilgilenir. Ağrıyı fazla bastırırsanız bedenin uyarıcı mekanizmalarını dikkate almazsınız. Ağrı kesiciyi kestiğinizde ağrıya neden olan alttaki sürece müdahalede de geç kalınmış olabilir.