Başrolünde yer aldığı dizisinin erken final yapmasından sonra üç kişilik tiyatro oyunuyla karşımıza çıkan Aslı Tandoğan, bu dönemi hem dinlenerek hem de hayvan hakları için çalışarak geçiriyor.
Aslı Tandoğan’la, baharı aratmayacak güzel havanın tadını fırsat bilip Moda’da hem yürüyüş yaptık hem de sohbet ettik.
Hazal Kaya ve Kaan Urgancıoğlu ile başrollerini paylaştığı “A.Ş.K” dizisinin erken final yapması başarılı oyuncu Aslı Tandoğan’ı tekrar sahnelerle buluşturdu. Antalya Senfoni Orkestrası’nda uzun yıllar arp çalan Tandoğan, şimdi Moda Sahnesi’nde “Bütün Çılgınlar Sever Beni” isimli üç kişilik tiyatro oyunuyla izleyicinin karşısına çıkıyor. Haftanın hemen her günü mutlaka spor yapan Aslı Tandoğan, formda kalmasının sırrını düzenli egzersizlere bağlıyor. Okçuluk, tenis, pilates, bisiklet ve koşu sayesinde canının çektiği şeyleri tüketebiliyor. Aktif ve sağlıklı bir yaşam süren Tandoğan, bu enerjisini hayvan hakları için de kullanıyor. Güzel oyuncu, kurdukları dernek aracılığıyla şimdi yunus parklarındaki sevimli memelilerin özgürlüğü için çalışıyor.
Bugüne kadar oynadığınız dizi ve filmlerin sayısını öğrenebilir miyiz?
14’ün üzerinde dizide, üç de sinema filminde oynadım.
Neler öğrendiniz bugüne kadar setlerden?
Konservatuar mezunuyum ama oyunculuk okumadım. Dolayısıyla bu mesleği setlerde öğrendim. Bu yılın başından beri tiyatroda da oynuyorum, tiyatroda olmak da farklı bir boyut kazandırdı öğrendiklerime. Her yeni projeyle yeni şeyler öğreniyoruz. Hiç bilmezken tenis oynamayı, ata binmeyi öğreniyorsun. Her farklı set, farklı bir dünyanın kapısını aralıyor. Tam olarak neler öğrendiğimi söyleyemem ama öğrendiklerimin sonucunda bugün olduğum kişiyim.
Oyunculuğun doğrusu eğrisi var mı sizce?
Kimin yaptığı iş izleniyorsa ve seviliyorsa, o kişi doğru yapıyor demektir.
Set ortamının doğrusu nasıl olmalı sizce?
Dizilerin uzunluğundan yakınılıyor ama aslında çalışma saatleri ve ekiplerin bölünemiyor olması sorun. Ekip artarsa veya dizi kısalırsa para azalıyor gibi çok fazla etken var. Bildiğim kadarıyla reklam sektörüne 14+2 kısıtlaması getirildi. Belirlenen bu süreden sonra para da versen kimseyi çalıştıramıyorsun. Bizim açımızdan daha iyiye bir gidiş oluyor ama henüz değişmeyen şeyler de var.
Bir dizinin tutmasının formülü var mı sizce?
Bence hiçbir zaman bu işin formülü bulunamadı. Sonuçta kanallar yıllardır bu işi yapıyor, formülü olsaydı bitecek dizi yapmazlardı.
Siz son dönem işlerinden hangilerini başarılı buluyorsunuz?
“Behzat Ç”, “Aşk-ı Memnu”, “Öyle Bir Zaman Geçer Ki” gibi çok sayıda başarılı yapım var. Üstelik her birinin tarzı birbirinden inanılmaz farklı.
Şu anda tiyatro var hayatınızda. Biraz bahsedebilir misiniz?
Moda Sahnesi’nde “Bütün Çılgınlar Sever Beni” isimli üç kişilik bir oyun. Tiyatroda arp da çalıyorum; kabul etmemdeki etkenlerden biri bu oldu zaten. En son 2003 yılında Antalya’da operada arp çalarak sahneye çıkıyordum. O heyecanı yeniden yaşayabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Sahneye alışıksınız yani?
Babam opera sanatçısıydı, ben de hem bale yaptım hem de arp çaldım. Dolayısıyla küçüklüğümden beri sahne tozunu yutuyorum. Uzun zaman sonra tekrar sahnede olmak bana iyi geldi.
Yeni bir dizi projesi var mı?
Şu an sadece tiyatroyla devam etmek istiyorum. Yoğun bir tempodan çıktım, biraz dinleneyim istedim.
Setin olmadığı günleri nasıl değerlendirirsiniz?
Kesinlikle uyuyarak değerlendiririm. Set zamanı uyuyacak vakit bulmakta zorlanabiliyoruz. Eğer dışarıda vakit geçiriyorsam Moda, Karaköy ve Cihangir’de vakit geçirmekten hoşlanıyorum.
Dizi çekimlerinden en çok cildiniz ve saçlarınız etkileniyordur. Nasıl bakım yapıyorsunuz?
Cildimi temizlemeden asla yatağa girmem. Bazen insan “Bugün de silmeyivereyim” der ya; işte ben bunu kesinlikle söylemiyorum. Ne kadar yorgun olursam olayım, cildimi temizlerim. Kremlerimi düzgün kullanmaya çalışıyorum. Arada saç ve cilt bakımına gidiyorum.
Neler yaptırıyorsunuz?
Cildime ayda bir oksijen maskesi gibi çeşitli bakımlar yaptırıyorum. Saçıma da besleyici bakımlar uygulatıyorum. Bir de düzenli masaj yaptırıyorum.
Kilo konusunda genetik olarak şanslılardan mısınız?
Hiç değilim, yersem kilo alırım. Çok dikkat etmezsem hemen göbeğim çıkıyor.
O zaman formda kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Eğer canım bir şey çekiyorsa yerim, boğazımı çok tutamam. Çikolata mutlaka her gün yerim ama mutlaka her gün spor yaparım. Haftanın iki günü Marmara Okçuluk’ta ok antrenmanına gidiyorum. Diziyle birlikte başladığım tenise şimdi devam ediyorum. Üç-dört gün yürüyorum, iki-üç gün pilatese gidiyorum. Bisikletim bozulduğu için şu ara yapamıyorum ama bisiklete de biniyorum.
Beslenmenizde kırmızı veya beyaz et yok diye biliyoruz…
Sadece deniz ürünleri yiyorum. ‹nek sütü yerine de soya sütü içiyorum. Çay ve kahve hayatımda yoktur ama kola severim. Beslenmemde ağırlıklı olarak zeytinyağlı sebze yemekleri bulunuyor. Sabahları mutlaka nar ve portakal suyu içerim.
Tatilde neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Teknede ve deniz üzerinde olmaktan hoşlanıyorum. Babamla birlikte tekneyle 15 günlük tatillere çıkıyoruz.. Sessizliğin ve denizin sakinliğinin tadınını çıkarıyoruz; ikimiz de sakin insanlarız zaten. Etrafta hiç ses de olmadığı için inanılmaz huzur dolu olurum. Beni en çok dinlendiren şey babamla denizin üzerinde geçirdiğim zamanlardır.
Babanıza benzer misiniz?
Babam yalnız kalmayı seven, sessiz bir insandır; annem bu özelliğimi babamdan aldığımı düşünüyor. Onunla iyi anlaşırız. Anneme de benzediğim yönlerim var tabii…
Pozitif düşünmek veya kendinizi rahatlatmak istediğinizde neler yaparsınız?
Müzik dinlerim. Rock müzik de olabilir, klasik müzik de… Müzik beni inanılmaz rahatlatıyor. Canlı müzik dinleyebilmek için arada Nardis Jazz Club’a giderim. Müzik festivalleri olduğu zaman eğer çalışmıyorsam mutlaka gitmeye çalışırım. Ancak çoğunlukla vakit bulamıyorum…
Küçükken favori diziniz neydi?
“Perihan Abla”yı inanılmaz severdim. Hatta aklımda 1 Nisan’ın işlendiği bölümde söylenen şarkının sözleri bile kalmış: “Nisan bir, nisan bir, nasıl aldandın Şakir sen!” Küçükken insan çok daha fazla bağlanabiliyor. Şu anda tabii böyle bir vaktim olmadığı için derinlemesine izleyebileceğim bir dizi yok. Kendi oynadığım dizilerin bile seyredemediğim bölümleri oluyor…
Haftanın her günü mutlaka spor yapıyorsunuz öyle mi?
Kesinlikle. Artık o kadar güzel parklar, yürüyüş alanları veya egzersiz aletleri var ki herkes spor yapabilir.
Oyunculuğun dışında uğraştığınız şeyler var mı?
Ayça Varlıer, Özge Özder ve diğer üyelerle birlikte kurduğumuz “Bana Göz Kulak Ol” adında hayvanları koruma derneği ve duyarlı yaşam derneğimiz var. Şu anda yunusları korumak adına yunus parklarına son verilmesi için bir proje üzerinde çalışıyoruz. Yunuslar gibi hayvan esaretlerine bir örnek olan hayvan sirklerine karşı da çalışıyoruz. Bunun yanı sıra hayvanlar, çocuklar ve sanatı bir araya getirebilen projeler üretiyoruz. Derneğin başkan yardımcısıyım ve aktif bir şekilde çalışıyorum.
Yunus parkları konusunda nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Yurt dışında yapılmış bir örneğinden hareketle film çekildi. PTT Film ve derneğimizin işbirliğiyle çekilen filmde gönüllü sanatçılar rol adı. Yunus parklarının tamamen kapatılmasını istiyoruz. Hayvanların esaret altında olduğu hiçbir gösteri istemiyoruz.
Peki bu parklarda yunuslar neler yaşıyor?
Yunuslar inanılmaz duygusal hayvanlar. Küçücük parklara kapatıldıkları için belirli bir süre sonra bunalıma giriyorlar. Yunusların kendilerini öldürebilme yeteneği var biliyor musunuz? Nefes aldıkları yeri tıkayıp intihar ediyorlar. Bu parklarda zıplıyorlar, atlıyorlar, sürekli gülümsüyormuş gibi görünüyorlar ama aslında mutsuzlar, acı çekiyorlar. İnsanlar eğlensin diye ayı oynatıyor muyuz artık? Bu da aynı şey…
Çocuklarla ilgili neler yapıyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde resim atölyesi düzenledik. 15 çocuktan bize hayallerindeki hayvanı çizmesini istedik. Sonra da Nişantaşı’nda sergi düzenleyip, çocukların yaptığı tabloları sattık. Elde edilen gelir de derneğe aktarıldı. Çocuklar kendi elleriyle sanat üretip, yine kendi emekleriyle hayvanlara yardımda bulunmuş oldular. İsteyenler bize www.banagozkulakol.com adresinden ulaşabilir.
Deran ÇETİNSARAÇ
Formsanté Dergisi Şubat 2014 sayısı