Hollandalı bir annenin, Türk bir babanın kızı Atiye. Bir melez olarak kendinizi güzel buluyor musunuz?
Herkes kendine göre güzeldir. Ben de kendimi, kusurlarımla seviyorum ve beğeniyorum. Kusurlarımız, zaten farkımızı ortaya koyuyor.
Çocukluk yıllarından beri müzikle iç içesiniz. Sekiz yaşında piyano dersleri almaya başlamışsınız. Ama klasik müzik yerine, pop müzik yapıyorsunuz.
Gençlik ateşi midir bu kıpır kıpır olma durumunun nedeni?
Beş yaşımdan itibaren müzikle iç içeyim. Evde sürekli farklı dünya müziklerini dinlerdik. Ailemle bir araya geldiğimizde, hep beraber darbuka çalıp, şarkı söylerdik. Sekiz yaşındayken piyano çalıyordum. O zamanlar ilk bestelerimi de yapmaya başlamıştım. Kendimi farklı kültürlerde buluyorum, bu da müziğime yansıyor. Bu yüzden ‘melez’ bir tarz ortaya çıkıyor. R&B, pop, rock ve reggea gibi farklı müzik tarzları bir araya gelip benim müziğimde arkadaş oluyor. Müziğimi İstanbul’a benzetiyorum. Çünkü İstanbul multikültürel bir şehir. Hem oryantal, hem modern.
1988 doğumlu, enerjik Atiye, kendini nasıl tarif eder?
Dediğiniz gibi enerjik! Aynı zamanda derin, doğayı ve doğalı seven, sevgi dolu.
”DANS EDERKEN KENDİMDEN GEÇİYORUM”
Şarkılarınız kadar danslarınızla da adınızdan söz ettiriyorsunuz. Dans ederken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
İlk adımlarımı atar atmaz dans etmeye başlamışım. Dansa olan sevgim çok büyük; kendimden geçiyorum dans ederken. Müziğim gibi, dansım da kendimi ifade etme biçimim oluyor.
Genç, zayıf ve fitsiniz. Sağlıklı yaşamak adına neler yapıyorsunuz?
Dans, dans, dans!
Nasıl besleniyorsunuz?
Yemek istediğim kadar yiyorum ama sağlıklı olması önemli. Kırmızı et yemiyorum. Haftada bir kez balık, bol bol sebze ve meyve… Ayrıca günde iki litre su içmeye çalışıyorum.
Vecihe Sözeri
Haberin devamı Nisan 2010 sayısında…
