Komedilerde görmeye alışık olduğumuz oyuncu Aydan Taş, “Hayat Şarkısı” dizisinde canlandırdığı karakterle dramaların da aranılan ismi olabileceğini gösterdi. Her daim enerjisini yüksek tutabilen Aydan Taş’la finale yaklaşan dizisini, yeni favorisi at binmeyi ve çocuklar için yaptığı anlamlı projeyi konuştuk.
Röportaj: Deran Çetinsaraç
Fotoğraflar: Oriflame Arşivi
Kanal D’nin sevilen dizilerinden Hayat Şarkısı’nda Nilay karakterini canlandıran Aydan Taş’ın oyunculuk kariyerinde önemli bir sayfa açan bu dizi, yakın zamanda final yapacak. Setin en eğlenceli insanı olarak anılan Aydan Taş’ın pozitif enerjisinden biz de faydalandık ve sıcak bir sohbet gerçekleştirdik.
Dizide canlandırdığınız Nilay nihayet evleniyor mu?
Nilay’ın en büyük hayali evlenip yuva kurmak, dizide aradığı mutluluğu sonunda buluyor… Nilay evleneceği için gelinlik provası yaptık, ben de o halimin fotoğrafını arkadaşlarıma “Yıldırım aşkı, yıldırım nikahı, evleniyorum” diye gönderdim. Hiç kimse beni ciddiye almadı, hatta “Aydan bu senin en son yapacağın şey olurdu” dediler. Muhtemelen hepsi için umutsuz bir vakayım.
Neden umutsuz vaka olarak görülüyorsunuz?
Sanırım hayatta evlilikle ilgili herhangi bir kaygım olmadığı için böyle görülüyorum. Kaç yaşına geldin artık evlen, bütün yaşıtların çoluk çocuğa karıştı gibi toplum baskısını ciddiye almıyorum. Ben gerçekten ruh eşimi bulduğumda “Evet ben onunla bir ömür geçirebilirim” dediğim noktada hayatımı birleştirebilirim. Nilay, yaşadığı çevrenin dayatmasıyla başka bir hayal kuramamış… Oysa ki “Ben nasıl ayaklarımın üstünde durabilirim? Ne kadar güçlü bir kadın olabilirim?” gibi noktalara yoğunlaşılsa daha faydalı olur.
Hayat Şarkısı tür olarak dram ama sette enerjiniz çok yüksek diye biliyoruz…
Çok eğlenceli bir set; gerçekten ekip müthiş. Her şeyden önce çalışma saatlerimiz çok düzenli, haftada iki gün repo yapıyoruz ve belli bir saatte paydos demek zorundayız. Bu konuda inanılmaz şanslıyız.
Dizi sektörü bu konuda muzdarip, siz bunu gerçekten nasıl uygulayabiliyorsunuz?
Yönetmenimiz Cem Karcı; müthiş, enerjisi inanılmaz yüksek bir adam. Hem eğlenmeyi hem çalışmayı seviyor. Cem, “Evet arkadaşlar bu akşam seti sekizde bitirmek zorundayız, herkes tüm motivasyonuyla çalışsın, sekizden sonra eğlenmeye gidiyoruz” diyen bir adam. Yapımcımız Gül Oğuz da ayrı enerjik ve müthiş bir kadın. Ahmet Mümtaz Taylan, benim için “Setin delisi geldi” diyor…
Setin en’lerini saymanızı istesem…
En usta: Ahmet Mümtaz Taylan
En enerjik: Burcu Biricik
En cool: Birkan Sokullu
En gurme: Ecem Özkaya
En eğlenceli: Tayanç Ayaydın
En şakacı: Olgun Toker
En hikaye anlatıcı: Deniz Şen
En motivasyoncu: Cem Karcı
En heyecanlı: Seray Gözler
Diziden sonrası için planlarınız var mı?
Öncelikle hayatımın en büyük dönüm noktası ve mucizesi Hayat Şarkısı, Cem Karcı ve Gül Oğuz oldu. Bu tam benim istediğim, hayalini kurduğum ve “Evet sizin için ben komedi oyuncusu olabilirim ama dram da oynayabilirim” dediğim bir roldü. Bu durum piyasada çok algılanmıyordu ve hep komedi işlerinde yer alıyordum. Cem Karcı ve Benal Tairi içimdeki o yanı ortaya çıkarmama olanak sağladı. Bundan sonrası bana da sürpriz olsun, hayat ne getirir bilemiyorum…
Aydan bir güne nasıl başlar?
Bazen kendimi şarkı söyleyerek güne başlarken yakalıyorum ve şöyle diyorum: Allah’ım sesim çok kötü, kimse sesimi dinlemeye tahammül edemiyor ama şu an kimse sus da diyemiyor, ne güzel! Uyandığımda güne kahvaltımı hazırlayarak, müziğimi açarak, eğlenceli bir şekilde başlarım. Haberleri okur, ne olmuş ne bitmişe bakar ondan sonra günün spontane planını yaparım. Hiçbir şekilde planlı programlı yaşayan biri değilim. Tabii sporumu aksatmıyorum. Haftada üç gün evde kişisel eğitmenimle egzersiz yapıyorum.
Ne çalışıyorsunuz?
Şu anda TRX ile kendi vücut ağırlığımda fonksiyonel antremanlar yapıyoruz. Bu egzersizlerle bütün kaslarımı güçlendiriyoruz. Bunun dışında ata biniyorum ve inanılmaz keyif alıyorum. Beni acayip rahatlatan, enerji veren bir şey.
Atların iyileştirici gücü olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle, at binmeye kulübe gittiğimde mutlaka yarım saat önce gidiyorum ve o ahırda atlarla vakit geçiriyorum. Kulüpteki birçok atın adını biliyorum. Onlara böyle her dokunduğumda sanki onlar da benim enerjimi, sevgimi hissederek ona göre tepki veriyor. İnanılmaz bir deneyim, kafan boşalıyor, deşarj oluyorsun.
Çocukken izlediğiniz atlı bir film mi etkilemişti sizi?
Aslında atlara olan düşkünlüğüm Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler ‘den gelme 🙂 Cüceler, Pamuk Prenses ve prensten çok oradaki beyaz at benim ilgimi çekiyordu.
At binmenin fiziksel ve ruhsal faydaları nedir?
Her şeyden önce mesleki açıdan önemi olan bir duruş postürü sağlıyor. Atın üzerinde durması, oturup kalkması, atı nasıl dizginleyeceğin gibi şeyler çok önemli. Daha da önemlisi bir sonraki adımı düşünmeye başlıyorsun. Ata bindiğim anda kafamın tamamiyle boşaldığını hissediyorum. Halihazırda yüksek olan enerjim attan inip arkadaşlarımın yanına gidince neredeyse tahammül edilemez bir hale dönüşüyor.
Çevrenizdeki insanların enerjiSine dikkat eder misiniz?
Diyelim bir ortama girdim, olumsuz enerjisi olan biri var. Hemen onu kendi enerjime çekmeye, onu anlamaya çalışırım. “Senin enerjin neden bu kadar düşük” ya da “Neden bu kadar kötü bir hava yansıtıyorsun?” gibi sorgulamalara girerim. Tabii bunu böyle direkt söylemem, önce o kişiyi muhabbet ederek tanımaya gayret ederim. İnsanlarla iletişimi çok seviyorum, çiçek alacaksam en az 15-20 dakika çiçekçiyle muhabbet ederim.
En sevdiğiniz çiçek nedir?
Papatyaları çok seviyorum.
Bir erkek size gül mü papatya mı alsa daha çok etkilenirsiniz?
Bir erkek bana çiçek alsın da… Güldür, papatyadır; yeter ki alsın… 🙂
Beslenmenize kafa yorar mısınız?
Bu sağlıklı bunu yemeliyim, bu sağlıksız bunu yememeliyim diyen bir insan değilim. En büyük lüksüm kahvaltı; güne iyi başlamamı ve zinde kalmamı sağlıyor. Kahvaltısız kesinlikle hareket etmem. Krem peynir, söğüş domates-salatalık ve yanında gevrek simit benim için ideal müthiş bir kahvaltı.
Kökenleriniz hem yemeğin hem medeniyetlerin başkenti olarak kabul edilen hatay’dan değil mi?
Evet, İskenderun Hataylı’yım. En son 15 yaşında gittim ama anneannem, dayımlar hala orada yaşıyor. Bazen anneannem kendi elleriyle hazırladığı sürkü (baharatlı çökelek), biber salçasını gönderir. Müthiş, inanılmaz zengin bir mutfağımız var. Annemin eli de lezzetlidir; içli köfte, tepside et, mumbar dolması, hrisiyi çok güzel yapar. Küçükken Hatay’a gittiğimde dedem kahvede arkadaşıyla tavla oyardı. İbadet saati geldiğinde dedem camiye giderdi, arkadaşı da kiliseye. İkisi de dualarını, ibadetlerini eder çıktıktan sonra el ele sıkışıp tekrar kahveye oturup muhabbetlerine devam ederdi. İşte ben de böyle bir kültür ve ortamda büyüdüm. Hatay gerçekten medeniyetler şehri. Bütün dinlerin, ırk, renk hepsinin bir arada mozaikte aynı çatı altında toplanıp hiçbir şekilde bunun tartışmasını yapmadan yaşandığı bir yer…
Belki çevrenizin kalabalıklığı da köklerinizden geliyor…
Hiç böyle düşünmemiştim. Gerçekten kökenlerimden geliyor olabilir. Dedem hep “Etrafında ne kadar çok farklı görüşte insan varsa aslında senin sahip olacağın bilgi, hayata bakışın o kadar yüksek olacak” derdi. O yüzden insanları hep tanımaya, yadırgamadan, eleştirmeden dinlemeye ve anlamaya çalışırım. Ben aileden böyle gördüm.
Çocuklarla ilgili neler yapıyorsunuz?
Oriflame’in Nisan ayı kataloğunda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında yer alan “İçindeki çocuğu çıkar” adlı bir kampanyasına dahil oldum. Marka beni arayıp “Sendeki çocuk ruhu hepimize geçtiği için bu konsepti seninle yapmak istiyoruz’’ deyince seve seve kabul ettim. Çocuğun adının geçtiği her noktada ben sonuna kadar varım. 23 Nisan’da TEGV çocuklarıyla buluşup onlarla bir gün boyunca vakit geçirdim. Elde edilecek gelirle çocuklar okutulacak. Şu anda 10 tane çocuk okutuluyor ve bu beni çok mutlu ediyor.