Diğer
    Ana SayfaRöportaj''Bana 24 saat yetmiyor!''

    ”Bana 24 saat yetmiyor!”

    -

    41 yaşında. Onu yakından görünce inanması zor olduğu için ilk cümle olarak seçtim. Ayten Altun, ünlülerin fitness hocası olarak tanınıyor. Evinde, oğlu Lucky’nin yönetiminde bir röportaj yaptık!

    Hobileri olan, aktif, hayata bağlı bir kadın Ayten Altun. Bir röportaj kadar zamanda, hayat boyu nasıl çalıştığına ve nasıl tek başına (kedisi Lucky'yi unutmayalım!) ayakta durduğuna şahit oluyor ve şaşırmıyorum! Çünkü gerçekten hayatla çok mücadele etmiş ve çok çalışmış. Daima kendini geliştirmek için bir şeyler yapmış. Onun için, bugün bile 20'lik kızlarla yarışacak kadar başarılı ve bakımlı. "Aslına bakarsanız, bana 24 saat yetmiyor!" diyor. Hayatını, fitness hocası olarak kazanıyor. Bu işi o kadar iyi yapıyor ki 'Ayten Hoca' ismi, özellikle Türkiye'nin ünlü ve seçkin isimleri arasında tanıdık hale gelmiş. 12 yaşından beri spor yapan Ayten Altun, "Tecrübemi artık aktarmak istiyorum" diyor. Bunun için ortağı Ayşegül Gezikol'la çalışmalara başlamış bile. Ayrıca Koç Üniversitesi'nde çok sevdiği bir iş yapıyor. Böylece daima gençlerle iç içe. Ayten Hoca'nın hızlı hayatına bir göz atalım istedik ve evine gittik. Güzel kedisi Lucky nereye oturmak isterse oradan kalkmak suretiyle röportajı yaptık!

    Güne nasıl başlıyorsunuz?

    Sabah 6 gibi kalkıyorum. 7 – 7:30 gibi işimin başında oluyorum. Çok uyuyan bir insan değilim. Çok küçük yaşta başladığım sporun disiplinini iş hayatıma da yansıttım. Genel yapımdan kaynaklanan pozitif enerjim var. Sabahları çok erken kalksam da müthiş enerjik oluyorum. Öğlenden akşama kadar, benim için çok önemli olan Koç Üniversitesi'ndeyim. Okul takımlarının antrenmanları ve step takımım var. Akşam yine özel derslerim oluyor.

    Ne dersleri veriyorsunuz?

    Gittiğim özel derslerde step, power body, yoga, pilates yaptırıyorum. Aslında pilates evde yapılmaz, ama evlerine pilates aletlerini almış öğrencilerim var.

    Kendiniz için ne yapıyorsunuz?

    Doktorlar, kendi sağlığım için spor yapmam gerektiğini söylediler. Belimde ve dizimde ciddi boyutta bir sakatlığım var. Onlar için spor yapıyordum, ama bu arada bir de osteoporoz (kemik erimesi) çıktı. Bunun tedavisi spor yapmak, ağırlık çalışmaları ve bol bol kalsiyum almak.

    - Advertisement -

    Yine mi spor? Siz, zaten çok spor yapmıyor musunuz?

    Belki de aşırı yüklenmekten oldu. 12 yaşında başladım ve 41 yaşında hala spor yapıyorum. Arabalar bile bozuluyor! Ama benim hatam, hiç süt, peynir, yumurta gibi kalsiyum zengini besinleri tüketmemem oldu.

    Nasıl öğrendiniz osteoporozu?

    Tamamen tesadüf. 40 yaşına giren kadınların yaptırması gereken testleri yaptırdım, o zaman çıktı.

    Spor dışında ne yapıyorsunuz?

    Kendime ait saatler, akşamlar. Sosyal olmayı çok seviyorum. Enerjik bir yapıya sahip olduğum için eve geleyim, ayaklarımı uzatayım gibi bir isteğim olmuyor açıkçası. Ama doktor artık yavaşlamam gerektiğini söyledi. Yemeğe gidiyorsam evime geri dönüyorum.
    Kitaplığınız oldukça zengin…
    Kitap okumayı gerçekten çok seviyorum. Çok yaramaz bir çocuk olduğum ve hep sokaklarda oynamak istediğim için geç okuma-yazma öğrenmişim. Ama öğrendikten sonra da bırakamadığım bir alışkanlığım oldu.

    İyi bir dergi okuyucusu musunuz?

    Kesinlikle. Marie Claire ve Formsante'yi sürekli okuyorum. Dönem dönem de moda dergileri alıyorum. Çünkü modaya ve giysiye çok meraklıyım. Doğru dürüst makyaj malzemem yoktur, ama giysiler benim için çok önemlidir.

    Fitness dışında yaptığınız bir spor var mı?

    Tenis oynamayı çok seviyorum. Yazın su sporlarını tercih ediyorum, çünkü bana çok kolay geliyor. Kış olunca da kayak yapıyorum. Aslında ata binerdim, ama vakitsizlikten şimdi yapamıyorum. Sözün kısası, sakatlıklarımın izin verdiği her sporu yapmaya çalışıyorum.

    Hiç durmaz mısınız siz?

    7 günüm de dolu. Sadece özel günlerde çalışmıyorum. Her yıl, 1 ay, Amerika'da 'zorunlu iş tatili' yapıyorum. 1994'ten beri IDEA diye bir dünya sağlık örgütünün düzenlediği fitness seminerlerine katılıyorum. Aklınıza gelecek her türlü ders ve Amerika'da ve Avrupa'da çıkan her türlü yenilik. Geçen sene pilates ağırlık kazandı, yoga türleri ve tai chi gündeme geldi. Bir de yeni bir ders vardı ki sanırım bu yıl çok duyulacak: İçinde hem aerobik, hem tai boo, hem kick box ve streching olan bir ders.
    Onun benzeri bir organizasyon hazırlığındasınız…
    Ayşegül Gezikol'la beraber Prospor adında bir şirket kurduk. Aralık ayında, Türkiye'de ilk kez, fitness haftası düzenleyeceğiz. Amerika'ya gittiğimde, o organizasyona inanamamıştım. Şimdi, neden biz de yapmayalım, diyorum. IDEA'dan hocalar davet ettik. Beni Amerika'ya götüren Karen Hill ve eşi Tony, ilk organizasyonumuza geliyorlar. Onların hayatı spor. 9'da yatıp 4'te kalkıp; 4 buçukta özel ders veriyorlar! Eğer araştırmacı ve üretken olmazlarsa Amerikalılar onları anında siler. Biz, burada biraz daha rahatız galiba! Bana kimse kızmasın, ama çok fazla spor kültürü olan bir millet değildik. Yavaş yavaş bilinçlendik.

    Nasıl 'ünlülerin hocası' olarak tanındınız?

    Spor Akademisi'nden mezun olduğumda milli hentbolcuydum. Yurtdışına maçlara gittiğimizde jimnastik salonlarını dolaşırdım. Çünkü biliyordum ki işimin devamı oydu. Bir süre sonra ben de jimnastik yaptırmaya başladım. İşimi iyi yapıyordum ki ismim duyulmaya başladı. Bir arkadaşımın annesi olan Demet Afşar'ın ciddi bir rahatsızlığı vardı ve bana evde ders versene, dedi. Demet Afşar, iş kadınları ve işadamlarının çevresinden bir insan."Şekerim, ne kadar hoşsun" diyenlere 'Ayten Türkiye'de bir tane' diyordu. İşte böyle tanındım. Ondan sonra iş bana kalıyordu. Çünkü ders verdiğim insanların hepsi yurtdışını sıkı takip ediyorlar. 16 yıl Ajda Pekkan'a ders verdim. Onlarla birlikte büyüdüm. Her şey aynı kalsa devam edemezdim. Her yıl getirdiğim yenilikler, benim sosyal, kültürel anlamda da ilerlememi sağlıyor. Her şeyi kendi başıma yaptığım için de müthiş gururluyum.

    Kimlere ders verdiniz?

    Türkan Şoray, Nazan Şoray, Ajda Pekkan, Gülben Ergen, Nilüfer, Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Tayfun Demirören, Alican Ulusoy, Sevil Sabancı, Feryal Gülman, Senem Betil, Sedef Betil, Erol Kaynar, Halit Narin… İlk anda aklıma gelenler bunlar. Türkiye'nin çok saygın ailelerine de ders veriyorum. Onlar sayesinde mütevazılığı öğrendim.



    Önceki İçerik
    Sonraki İçerik

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz