Diğer
    Ana SayfaPsikoloji‘Benim yeme bozukluğum yok’ demeyin!

    ‘Benim yeme bozukluğum yok’ demeyin!

    -

    Bu hale nasıl geldik?
    Sadece zayıf kadınların güzel olduğunu düşünüyoruz ve bu yanlış düşüncenin oluşmasında Hollywood filmlerinin etkisi var. Çünkü filmin sonunda yakışıklı erkeği hep uzun bacaklı, renkli gözlü ve zayıf kadınlar kapıyor, onlar zengin ve mutlu oluyor. Oysa gerçek hayatta aldatılan, terk edilen, mutsuz ve yalnız birçok zayıf kadın var. Hatta bazen bir kadının bedenine fazla odaklanması ve kilo vermeye çabalaması mevcut ilişkisinin bozulmasına neden olabiliyor. Bir de zayıf olmak kadına kendi hemcinsleri arasında güç veriyor, kendini 1-0 önde hissediyor ve bu nedenle de takıntı oluşabiliyor. Öte yandan stres altındayken yemeğe çok kolay ulaşılabiliyor. Çok problemli bazı insanlar alkol, madde ya da sigara bağımlısı olurken bazıları da yemek bağımlısı olabiliyor. Yemek her an elinizin altında, ona ulaşmak için dışarı çıkmanıza bile gerek yok, üstelik toplum tarafından da alkole ya da maddeye göre çok rahatlıkla kabulleniliyor. Dikkat ederseniz çikolata reklamlarında da hep kadınlar rol alıyor. Filmlerde mutsuz kadın televizyonun karşısına geçip çikolata yiyor, dondurma kaşıklıyor. ‘Mutsuz kadın tatlı yer’ mesajı gizli olarak veriliyor. Yani kadının hem zayıf olması lazım hem de üzülünce tatlı yemesi lazım, bu büyük çelişki sorunlara yol açıyor. Sonuç olarak, yeme bozukluğunun oluşumunu tek bir sebebe bağlamak mümkün olmuyor, ailesel, sosyal, kişisel birçok faktörün göz önüne alınması gerekiyor.

    mart-2012-psikoloji-resim-2Kilo vermek için hayatı ertelemeyin
    Uzman Psikolog Feyza Bayraktar, bazı insanların kilo verdikten sonra hayatlarının tamamen değişeceği yanılgısı yaşadıklarını belirterek, “Şunun farkına varmak lazım; hayat kilo verince daha güzel bir yer olmuyor ve yeniden başlamıyor. Hayatınıza iki şey değişiyor; daha küçük beden kıyafetler alıyorsunuz ve insanların iltifatlarını duymaya başlıyorsunuz. Ancak ikisine de zamanla alışıyorsunuz. Kilo verince zengin olmuyorsunuz, erkekler kapınızda sıraya dizilmiyor, büyük bir ilham gelip de yazar ya da şair olmuyorsunuz. Birçok danışanım kilo verene kadar hayatı erteliyorlar. Ancak kilo verdikten sonra hayatın sandıkları kadar değişmediğini gördükleri için strese girip tekrar kilo alan danışanlarım da var” diyor.

    Çaresizlik mucize ürün müptelası yapıyor
    Mucize ürünlere inanmanın çaresizliğin bir ürünü olduğunu belirten Uzman Psikolog Feyza Bayraktar, “Çok defa diyet yapmayı denemiş ancak başaramamış olan insanlar ‘Bir ilaç olsa da beni kurtarsa’ diye düşünerek bu tür ürünlere yöneliyorlar. Diyet hapı bağımlısı olan, eczanelerde bu tür ürünleri takip eden, aktarlardan sürekli zayıflama çayları satın alan, bağırsak çalıştırıcı kullanan insanlar var. Üç aydan fazla süre ile bu tür ürünler kullanmak da bulimiyanın (yemekusma) tanımları arasına giriyor. Ancak iştah merkezini etkileyen tüm ilaçların kişiyi depresyona sokacağının ve intihar eğilimini artıracağının unutulmaması gerekiyor. Metabolizmayı hızlandıran ürünler ise kalp çarpıntısını artırıyor ve panik atağı getiriyor” diyor.

    mart-2012-psikoloji-resim-3En güçlü duygusal anestezi YEMEK!
    Yemek yemek olumsuz duygulara gerçekten iyi geliyor mu?

    Türk toplumu olarak çocukluğumuzdan beri duygularımızı ifade etmemek üzere yetiştiriliyoruz. Çok konuşuyoruz ama kendimizden değil, başkalarından, onların yaşadıklarından, günlük olaylardan bahsediyoruz. Duyguyu ifade etmenin ayıp olduğunu düşünüyoruz. Kız çocuklara çok gülme, erkek çocuklara ağlama diyoruz. Bu nedenle insanlar genellikle duygularının farkında olmuyorlar ve dolayısıyla duyguları hakkında konuşamıyorlar. Kendini kötü hissettiğinde bunu bastırmak için yemeği kullanabiliyor çünkü yemek en iyi ve en kolay ulaşılan duygusal anestezidir. Yemek yerken transa geçersiniz, başka şey düşünmezsiniz. Örneğin boşanmalar, evlenmeler, taşınmalar, iş değişiklikleri ya da ekonomik problemler gibi hayat değişimleri insanı strese sokuyor ve yemeğe yönelim artıyor. Bankacılar, mimarlar ya da sınava hazırlanan öğrencilerde de strese bağlı yeme daha çok görülüyor. Belli dönemlerde başlayan aşırı yeme davranışı zamanla alışkanlığa dönüşebiliyor. Bu da yemeğin sadece fizyolojik değil, rahatlıkla bozukluğa dönüşebilecek bir eylem olduğunu gösteriyor. Devamı diğer sayfada



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz