Çocuklara yönelik yaratıcı sanat aktiviteleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yükselen trend. Kendini ifade ve enerjiyi doğru kanalize etmek için sanat atölyelerinde tasarlanan programlarda minikler, ünlü ressamların izinde esin perisini arıyorlar…
| |
Kişisel gelişim stüdyolarına, sanat atölyelerine yetişkinler olarak harıl harıl kaydolduğumuz şu son dönemlerde, neredeyse onları unutuyorduk. Oysa özdeyiş doğru: "Ağaç yaşken eğiliyor." Dünyada bir trend haline gelen "çocuklara yönelik sanat atölyesi" trendi, ülkemizde de meyvelerini vermeye başladı. Nihayet, okullarda ve kurslarda çocukların da kişisel gelişimlerine yönelik sanat çalışmaları hız kazanıyor. Geçtiğimz aylarda Levent'te açılan sanat atölyesi "Fine Hearts Studio" ise bu aktivitelere orijinal bir boyut getirmiş. Atölyenin kurucularından psikoloji eğitimli Meltem Eren, dünyada çocuklara yönelik bu tür atölyeleri araştırdıktan sonra Türkiye'de böyle bir açık olduğunu fark ettiklerini anlatıyor. "Burası bir anaokulu değil, klasik müfredatlarda deneysel sanat, resim çalışmaları hiç yok. Oysa küçük çocukların konuşma öncesi bile kendilerini en iyi ifade edebilecekleri alan sanat, resimdir. Biz burada öyle didaktik, ansiklopedik bir eğitim vermiyoruz. Amaç dünya çapındaki ressamların çalışmalarından yola çıkıp, çocukların kendi yaratıcılıklarını ortaya çıkarmalarını sağlamak. "Peki bir sanat atölyesinin, diğer aktivite merkezleri ve okullardan farkı nedir?
Van Gogh'un ay çiçekleri…
1.5 ila 10 yaş arası çocuklar, okul programlarına göre hafta içi ve hafta sonu uygun saatlerde atölye çalışmalarına katılıyorlar. Katılım için belli bir yetenek ya da beceri düzeyi gerekmiyor. Zaten amaç çocuğun kendisini ifade edebilmesi ve estetik duygusunun gelişmesi. İngilizce, hamur, kum, heykel, su oyunları, şarkılar ve danslardan başka atölye programına göre her ay, dünya çapında bir ressam seçiliyor, çocuklar onun hikayesini dinleyip, resimlerini inceliyor, kendi yorumlarıyla çiziyor, sanatçının neler hissettiğini kendi duygularıyla karşılaştırıyor ve tartışıyorlar. Deneysel bir çalışma olduğu için belli bir genel kültür oluşması ve sanat zevkinin gelişmesi de kolaylaşıyor, üstelik çocuklar çok eğleniyorlar. Örneğin şubat tatilindeki programda Van Gogh'un ayçiçeklerini yapmış, üstlerine ayçekirdekleri yapıştırmış, çekirdeklerin bir bölümünü de afiyetle yemişler! Sonra Van Gogh'un da çekirdeklerin tadına bakıp bakmadığını, tadını bilmediği bir şeyi bu kadar güzel çizmenin mümkün olup olmadığını tartışmışlar…
| |
Senin gölgen var mı?
Sanatı yaşayarak öğrenen bu çocuklarda muhakeme becerisi belki de çoğumuza taş çıkaracak şekilde- gelişiyor. Seçilen sanatçının konusuna göre tartışılan konular da çeşitleniyor. Geçen aylarda Fransız sanatçı Monet'nin resimlerini yapıp yorumlarken ışık ve gölge üzerine konuşmuşlar; "Işıkta renkler nasıl gözüküyor, gölgede nasıl? Peki ya senin gölgen var mı?" Yaz aylarında sıra Degas atölyesine geliyormuş. Degas'nın çalışmalarını yorumlarken hepsi balerin ve balet olup dans edecekler, hatta profesyonel bir balet atölyeye katılıp çocuklara baleyi anlatacak…
Formsante olarak bizim eşlik ettiğimiz program ise Picasso atölyesiydi. Atölye sırasında çocuklar arasında geçen diyaloglar ve ulaştıkları genel kültür seviyesi dikkat çekici; "Bu resimdekiler çok üzgün ve çok fakirler, o yüzden hep maviye boyamış. -Sanatçının depresif eserler verdiği Mavi dönem'den bahsediyor!- Ben çizerken zorlandım, kimbilir Picasso ne kadar zorlanmıştır?" Resimlerin kolajı ilgilerini çekiyorsa, gazete kağıtları kullanarak onlar da kolaj yapıyorlar, bazen de biri "Hayır, ben başka bir şey yapacağım" diyor. Zaten birebir taklit gibi bir amaç yok. Şarkılar, danslar, oyunlar, resimler, hepsi çocukların kişisel gelişimini yaratıcı şekilde desteklemek için…
Çocuklara neler katıyor?
Uzmanlara göre bu tür sanat atölyelerin çocukların gelişimi üzerinde oldukça büyük faydaları var; çocuklar sanatın dilini kullanarak, sözel becerileri sınırlı olsa da çizme ve boyama yoluyla karmaşık düşüncelerini ifade edebiliyorlar. Sanat yoluyla yaşadıkları bu deneyim, fen, doğa gibi alanlarda da yaratıcı düşünmeyi geliştiriyor. Duygusal rahatlama olanağı da sağlayan bu çalışmalar, birikip, çocuğun kendisi ve çevresi için yıkıcı olabilecek duygu gerilimlerini boşaltmaya yardım ediyor. Yaptıkları çalışmaların olduğu gibi kabul ve saygı gördüğünü anlayıp, yarışma baskısı hissetmediklerinde "ben" kavramı gelişiyor ve kendilerine duydukları güven artıyor. Kullanacakları malzemeleri, konuyu, şekilleri, renkleri seçerken karar verme ve problem çözme becerileri de gelişiyor. Farklı fikirleri takdir etmeyi, bir şeyi yapmanın birden fazla doğru yolu olabileceğini fark ediyorlar, böylece başkalarının bireyselliğini takdir etmeyi öğreniyorlar. Estetik duyarlılıkları geliştikçe bütün duyuları da keskinleşiyor. Sanat çalışmaları belki ilginç gelecek ama, çocukların fiziksel gelişimlerine de yardımcı; kalemlerle boyama yaparken ve makas kullanırken kas becerileri kazanıyorlar, küçük kaplara boya doldururken el ve göz koordinasyonları gelişiyor, tek bir fırça hareketi ile bir daire çizerken "yönselliği" öğreniyorlar. Sanat çalışmalarından sadece onlar birşeyler öğrenmiyorlar. Aslında onların özgün şekilde kendilerini ifade edebilme yeteneklerinden biz yetişkinlerin de çıkarabileceği bir sürü ders var sanki. "Bir çocuk gibi resim yapmayı öğrenmek, bütün ömrümü aldı" diyen Picasso gibi.
Haberimizin devamı 2006 Mayıs sayımızda…