Diğer
    Ana SayfaGüzellikBurun estetiğinde devir değişti

    Burun estetiğinde devir değişti

    -

    Burun estetiğinde gelinen son noktada artık burun ucunun düzeltilmesi ön plana çıkıyor. Daha önce burun kemiğinin oyulması veya aşırı küçültülmesiyle yapılan estetikler rafa kalkacağa benziyor. Yeni estetik anlayışıyla hem burnunuz şekilleniyor hem de yüzünüzün karakteristiğini kaybetmiyorsunuz. 

     

     

     

    - Advertisement -

     

    Tip Oriented Closed Rinoplasty” yani “Burun ucu öncelikli kapalı rinoplasti” yöntemi bir Türk hekim tarafından literatüre geçti ve bu yeni yöntem, 2015’te Amerikan Plastik Cerrahi Dergisi olan Annals Of Plastic Surgery’de yayınlandı. Prof. Dr. Erdem Tezel’in geliştirdiği ve uluslararası literatüre giren yöntemde burun ucu öncelikli olarak burna şekil verilmesi tanımlanıyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Tezel, çoğu hastanın sorununun kemiğin fazla olması değil, burun ucunun aşağı doğru olması ve burun ucu yüksekliğinin yetersiz kalışı olduğunu söylüyor. Burun ucu öncelikli olarak yapılan rinoplastide, kemiğe hiç dokunmadan yani kemiği kırmadan veya kemiğe çok az müdahale edilerek güzel ve doğal bir burun elde etmenin mümkün olduğunu da ekliyor. 

    ÖNCELİK BURNUN UCU!
    Yeni felsefeye göre burun ucuna göre kemik şekillendiriliyor. Eski tip rinoplastilerde ise tam tersi yani önce kemik şekillendiriliyordu, burun ucu kemiğe göre düzenleniyordu. Prof. Dr. Erdem Tezel, burnun insanın en karakteristik organı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “İnsanların yapılan estetik operasyonlar sonucunda yüzünün karakteristiğinin bozulmaması gerekir. Eskiden burun ameliyatlarında yüzün karakteristiği kayboluyordu çünkü yüzde bir çıkıntı olan burnun yok edilmesi esas alınıyordu. Bu çıkıntının yok olmasıyla yanaklarla devam eden bir yüz elde ediliyordu.” 

    Yeni felsefeyle burun üzerindeki yükseklik yok edilmeden ve burnun kendisi tamamen sığ bir doku haline getirilmeden burnun ucundaki düşüklük giderilerek olay çözümleniyor. Bu aynı zamanda kişinin kendi kemik dokusuna daha fazla sahip olması anlamına da geliyor. Prof. Dr. Tezel, eski tip rinoplasti olanlara bakıldığında yüzlerinin tabak gibi ortaya çıktığının fark edileceğini söylüyor: “Türk ırkının genel olarak burun ucu düşük. Bu düşüklük nefes alma fonksiyonunu da etkiliyor. Burun ucu rinoplastisiyle burnun ucu yükseldiği için nefes alma fonksiyonunun da düzelmesi hedefleniyor.”

    NASIL YAPILIYOR? 
    Burun ucu öncelikli rinoplastide önce burun ucu şekillendiriliyor. Burun ucu yerleştiğinde kemiğe bazen az dokunuluyor bazen ise hiç dokunulmuyor. Dokunulduğu zaman bile sanki jiletle incecik kesermişçesine küçük miktarda bir müdahale söz konusu oluyor. Prof. Dr. Tezel, çok büyük kemik dokuların artık çıkarılmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Eski tip ameliyatlarda burun sırtının çatısı bozulup yeniden yapılıyordu. Dolayısıyla sırtın oluşturulmasından dolayı yaşanabilecek problemleri bu sayede ortadan kaldırıyoruz. Özellikle fotoğraflarda ortaya çıkan burun kemiği yokmuşcasına sığ bir görüntü burnun ameliyat geçirmiş olduğunu yani estetikli olduğunu ele vermekle kalmıyor, yüzün daha şişman, yuvarlak ve halk arasında ablak yüz tabir edilen görünümüne neden oluyor. Bu nedenle, burun sırtındaki düzlüğün sağlanmasında kemiğin oyulmasından çok kemiği mümkün olduğu kadar koruyarak burun ucu yükseltilmesiyle sağlanan doğal görüntü tercih edilmeli.” 

    Burun ucu öncelikli rinoplasti kapalı teknikle yani dışarıdan hiçbir kesi olmadan yapıldığı için deriyle kıkırdak arasındaki ilişki tamamen koparılmış olmuyor. İki burun arasında kalan kolimella denen kısma dokunulmuyor. İnternette çoğunlukla karşılaşılan o derinin burundan sıyrılmış hali de artık tarih oluyor. Kıkırdak ve deri arasındaki küçük iğcikleri (bağ dokusu) bozmadan ameliyat gerçekleştirildiği için ödem de daha az oluyor. Prof. Dr. Tezel, açık rinoplastide herkese uygulanan bir kalıp olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu kalıbı uyguladığınız zaman kendinizi iyi bir ameliyat yapmış sayarsınız çünkü sonucu ancak son dikişi koyduktan sonra görebilirsiniz. Oysa ki yeni yöntemde kişinin kendi burnunun özelliğine, karakteristiğine sadık kalabiliyorsunuz.” 

    İZSİZ KIKIRDAK TESPİTİ
    2007 yılında yine Prof. Dr. Tezel tarafından yayınlanan ve uluslararası literatüre geçen “izsiz kıkırdak tespiti” yöntemi de 15 yıldan fazla süredir kullanılıyor. Çoğu kez hastaların kendi kendilerine ayna karşısında provasını yapıp “Aslında burnumun ucu bu kadar düşük olmasa kemiğim belli olmayacak, biraz kalkık olsa kemiğim hiç gözükmüyor“ veya “Güldüğümde burnumun ucu aşağı düşerek kemiğim daha belirgin hale geliyor” diye kendi kendilerine yorumladıkları ve hekimlerden talep ettikleri operasyon bu yöntemle hastanın isteklerinin tam olarak karşılanması hedefleniyor. Prof. Dr. Tezel, bu yöntemle burun ucu kıkırdaklarını septum denilen, burnun orta bölümünü oluşturan kıkırdağa tespit ettiklerini söylüyor. Böylece kıkırdaklar birbirine yapışıp sağlam bir yapı oluşuyor ve burun ucu düşmüyor. Orta bölümü oluşturan septum yetersizse, bu yeni yöntemle burun içinden alınan kırkırdak uca eklenerek sağlamlaştırılıyor. Özellikle daha önce rinoplasti olup da burnun kıkırdakları alındıysa septumun arka taraflarından alınan kıkırdak burun ucuna ekleniyor. Prof. Dr. Tezel bir puzzle gibi birbirine oturttuklarını ve böylece burun ucu uzunluğunu sağlamış olduklarını anlatıyor ve ekliyor: “Böylece burnu kaldırırken, domuz burnu görünümünden uzak kalabiliyoruz. Yani daha önceden ameliyat edilmiş, domuz burnu gibi görünen burunları uzatabiliyoruz. Yine istenmeyen bir görüntü olan dolmalık biber dediğimiz çok yuvarlak olan burnu yukarıya doğru itip incelmesi sağlanabiliyor.” 

    İYILEŞME SÜRESİ KISALIYOR 
    Burun ameliyatıyla fonksiyonel problem ortaya çıkmadığı için ameliyat sonrası da iyileşme süresi kısa oluyor. Eski tip rinoplastide en az üç-dört ay ödem yaşanırken, yeni rinoplastiden 10-15 gün sonra bir davete katılabilecek hale geliniyor. 

    KİŞİYE ÖZEL TASARIM 
    Prof. Dr. Erdem Tezel, burnu 120 derece yapmak, 90 derece yapmak diye bir kuralın asla olmadığını belirtiyor. Hastanın yüzünün biçimi, yanak yüksekliği, yüzünün ovalitesi, çenesinin uzunluğu neyi gerektiyorsa buna göre plan yapılmalı. Bu durum bazen kişide yaşlılık algısını da beraberinde getiriyor. Çünkü yanaklar aşağı inerken burun ucu da aşağı iniyor. Her dokunun zamanla gevşemesi gibi burun ucu dokusu da gevşiyor ve yerçekimine karşı koyamıyor. Prof. Dr. Tezel, burnun açısında yapılacak küçük bir düzeltmenin dahi yüzde gençleşme sağlayacağını belirtiyor: “Çünkü göz her zaman bütünlüğü algılar. Bütünü de detaylar bir araya getirir.” 

    360 derece güzellik 
    Prof. Dr. Erdem Tezel: “Güzel her açıdan güzel olmalı; yani üç boyutlu bir güzellikten bahsediyoruz. Bu açıdan videolar çok yararlı. Yüz estetiğinde mutlaka 360 derece dönen yüz videoları çekilmeli. Ayrıca konuşurken ve mimiklerle gülerken videolar da çekmek gerekiyor. Bunlar ameliyat öncesi-sonrası eşleştirilerek bakıldığında çok anlamlı ve yararlı oluyor. Eğer yaptığınız işte doğal sonuçlar alıyorsanız, insanlar bu güzelliğe çok çabuk alışıp “Ben zaten hep böyleydim “diyebiliyor ve bu görüntüleri görünce farkı anlıyorlar. Aldığınız sonuçlar doğalsa mutlu selfie fotoğrafları daha çok paylaşılır oluyor. Böylesi sonuçlar için anahtar doğallıktan uzaklaşmamak ve mümkün olduğunca iz bırakmamak.” 

    Formsanté 2015 – Ekim sayısı
    Deran Çetinsaraç

     



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz