Diğer
    Ana SayfaRöportajCeren Yılmaz: Kesinlikle sakin bir insan değilim

    Ceren Yılmaz: Kesinlikle sakin bir insan değilim

    -

    Ceren Yılmaz kimdir? Formsante arşivinden yakından bakalım… 1Başrolünde oynadığı Zümrüdüanka dizisi nedeniyle vaktinin çoğunu Ürgüp’te geçiren güzel oyuncu Ceren Yılmaz ile İstanbul’a geldiği sayılı günlerde kapak çekimi için buluştuk.

    Mankenleri aratmayacak fiziği ve uzun boyuyla Ceren Yılmaz’ı gördüğünüz anda fark etmemeniz imkansız. Yeni sezonuyla izleyicinin karşısına çıkan Zümrüdüanka dizisinde Zümrüt karakterini canlandıran Yılmaz, dizide kavuşamayan ve imkansız bir aşkın içerisinde yer alıyor. Gerçek hayatta ise çözümsüz konulardan uzaklaşmayı seçeceğini söyleyen Ceren Yılmaz’ı yakından tanıdık. Sakin görünümünün altında tam bir Karadeniz insanını barındırdığını söyleyen güzel oyuncunun hayatına dair bilinmeyenleri gelin birlikte öğrenelim.

    ceren yılmaz

    Sence neden imkansız aşklar sevilir?

    Asla empati kuramadığım bir konu çünkü ben imkansız bulduğum durumlarda sevgi barındıramıyorum. Muhtemelen imkansız kılmamak için durumu çözmeye çalışırım; eğer çözemeyeceğim, beni aşan bir durum varsa da oradan uzaklaşırım. Yani en azından şimdiye kadar böyle oldu.

    - Advertisement -

    Zümrüt ve Serhat kavuşabilecek mi?

    Bize de sürpriz olacak bir konu bu. Senaryomuz haftalık hatta günlük, bazen sahneden çok kısa bir süre önce geliyor. Biz de olayları neredeyse seyirciyle yakın zamanlarda öğreniyoruz.

    Ürgüp’te çekimler kulağa uzaktan hoş geliyor; yakından nasıl peki?

    Trafik yok, en uzak set yeri maksimum 20 km mesafede. Ürgüp, sessiz ve sakin bir şehir. Buraya kadar her şey çok normal ve güzel ama bir ay sonra başlayacak ve eksi 20’leri bulan soğuklardan sonra bu güzellikleri görmek zorlaşıyor.

    Sette unutamadığın bir anı var mı?

    Oyunculuk, emek isteyen zor bir meslek. Bir akşam 18.00’de sete başladık. Yağmur sahnesi çekeceğiz, bağ evindeyiz ve ben gecelikleyim. -7, -8 civarında bir soğuk vardı. O gün set öğlen 11:00’de bitti. Hiç unutmuyorum saat 10.00’da Serhat’a “Zümrüt’üm ben” diye bağırarak, ağlayarak koştuğum sahneyi çekeceğiz. Önümü görecek gücümün olmadığı, tabiri caizse ayakta uyuduğum bir andı. Şimdi sorsanız, o bir saat hala bende yok. Yönetmenimize yoruldum ya da bu sahneyi çekmeyelim deme şansım yok. Soğuktan titreyerek de olsa o sahneyi nasıl çektiğimi ömür boyu unutacağımı sanmıyorum. Biz bu zor şartlar altında çalışırken tabii seyirci arka planda neler yaşadığımızı bilmiyor. Dolayısıyla empati kurarak, en azından anlamaya çalışarak yorum yapılmasını ve izlenilmesini isterim.

    Balona binme fırsatın oldu mu? O bölgenin enerjisi sana neler hissettiriyor?

    Balona binmedim henüz çünkü sabah 4 gibi uyanıp alana gitmek gerekiyor. Repo günümde uykumu alıp dinlenmeyi tercih ediyorum genellikle.

    Oyunculuk hayali çocukluğundan geliyormuş; çocukken en severek izlediğin şey neydi?

    Babamla sık sık tiyatroya giderdik. İsimlerini hatırlayamadığım bir sürü oyun izledim küçükken ve sonrasında da sayısız oyun izleme şansım oldu. Üniversitede sahne dekor-kostüm bölümünü seçince de yine kendimi her gün bir oyun okurken, her hafta bir oyun izlerken buldum. Şu an eskisi kadar çok oyun izlemiyorum ama araştırmaya, çevremdekilere sorup eleştirileri okumaya çalışıyorum. Gerçekten seveceğime emin olduğum oyunlara gidiyorum.

    Karadenizli olmak nasıl bir şey? Sence karakterine yansıyan özellikler neler?

    Karadeniz insanı, dalgaları gibi coşkuludur; bir anda yükselir bir anda alçalır. Sinirli gibi görünse de içi dışı bir ve samimidir. Ben de İstanbul’a geldikten sonra en çok bu konuda zorlandım. Bir süre sonra karşı tarafla aynı noktada buluşamadığım anlarda kendimi geri çekmeye başladım. Sinirlendiğimi, üzüldüğümü, kırıldığımı belli etmemin bana zarar verdiğini görerek her duygumu belli edip, dile getirmek zorunda olmadığımı anladım. Karadenizli olmak işte tam olarak böyle bir şey.

    Kısa zamanda büyük bir ilerleme kaydetmişsin, bir yandan da büyük bir tanınırlık; seni korkuttuğu veya endişelendirdiği zamanlar oluyor mu?

    İlerlemekten korkmak mı, asla! Bundan daha güzel ne olabilir? 🙂

    Set hayatından arda kalan vakitlerinde neler yapmaktan hoşlanırsın? Çamurla oynamanın negatif enerjiyi aldığı söyleniyor, sana böyle bir etkisi oluyor mu?

    Set dışında çok fazla zaman kaldığını söyleyemem. İzin günümde uykumdan fedakarlık edip, kendimi kesin bir yerlerde buluyorum. Bu geziler ya da uğraşlar beni çok daha mutlu ediyor. Üniversitedeyken heykel ana sanat dalı eğitmeni olan temel tasarım hocamız boş derslerimizde bize çamurla tanışmamızı önerirdi ve ben hiç gitmemiştim. Çünkü kendimi hep oyunculuk bölümünün derslerinde bulurdum nedense… Şu an ne demek istediğini çok daha iyi anlıyorum. Çamurla tanışın!

    CEREN YILMAZ: SEVİYORMUŞ GİBİ YAPAMAM!

    Ceren’i biraz daha tanımak adına; nasıl bir insansın? Sakin bir mizacın mı var?

    Sakin bir insan değilim. Ortada bir sorun varsa sakinlikle halledemem, sorunun üzerine gidip çözmeye çalışırım. Birini sevmiyorsam, o kişi bunu kesinlikle hisseder. Seviyormuş gibi yapamam. Bu huyumu, kaybetsem de çok seviyorum. Karşımdaki kişiyle aynı dili konuşamıyorsam ve onunla mücadele etmek istemiyorsam konuşmamayı tercih ediyorum. Benim için hayattaki en değerli şey, huzur. Huzurumun bozulmaması için elimden geldiğince uğraşırım.

    Nazara inanır mısın? Sana uğur getirdiğini düşündüğün bir objen var mı?

    Uğur getirdiğine inandığım objem yok ama cümlelerim var. Onlardan bir tanesi “Bundan daha iyi nasıl olur?”. Çevremdeki herkes de benimle birlikte ezberledi, bazen ben unutuyorum onlar söylüyor.

    Jung, günlerin de enerjisi olduğunu söyler. Senin enerji alanında yaptığın veya deneyimlediğin çalışmalar var mı?

    Öncelikle Jung sevdiğimi bilerek sorduysanız bu soruyu, çok mutlu oldum. Hayatın kendisi bir enerji. Benim son beş yılım enerji terapileriyle geçti; kozmik enerji, bio-enerji, reiki, access gibi birçok enerji terapisi deneyimledim. Hatta access’in eğitimini bile aldım. Zaman zaman kendime ve sette ihtiyacı olan herkese yapıyorum. Hangisi diye sorarsanız, fayda görmediğim hiçbir terapi olmadı.

    Atları pek çok kişi travma çalışmalarında bile kullanıyor, atlar insanın duygularına göre hareket edebiliyormuş. Senin atlarla ilişkin nasıl?

    Ben oldukça duygusal bir insanım, at binmeden önce mutlaka onunla konuşuyorum, ondan özür diliyorum. Çünkü komut vermek için topukla vurmak gerekiyor. Bazen dinlemiyor ve hakim olabilmek için sert davranmak gerekebiliyor. Hala aşırı zorlanıyorum sert davranmak konusunda. “Haydi üzme beni” diye konuşup çözmeye çalışıyorum, eğitmenim de kahkaha krizine giriyor haliyle…

    Son dönemde psikolojik problemleri işleyen diziler de tutuluyor; özellikle Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitapları. Sen onun kitaplarını okudun mu, en çok hangisini sevdin?

    Üç kitabını okudum, diğerlerini henüz bitiremedim. Kendisiyle tanışma şansına sahip olduğumdan, harika bir kadın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Benim kitaplarında en sevdiğim yerler, iç ses bölümleri. O kadar kendimi bulduğum, empati kurabildiğim bir yer ki orası, bir süre sonra benim iç sesim de başlıyor “Yapma Nalan!” demeye… 🙂 Karakterlerin ve olayların gerçekliği, toplumumuzun psikolojik durumu ve psikiyatristin olayları çözmeye çalışma şekli o kadar içten ki, kendimi kaptırıp kitabın sonunu getirmiş oluyorum.

    ‘DÜNYADAKİ EN BÜYÜK SORUN TERAPİYE DELİLERİN GİTTİĞİNİN DÜŞÜNÜLMESİ’

    Hiç daha önce tesrapiye gittin mi? Gitmek ister miydin?

    Tabii gittim, hala da gidiyorum. Bence dünyadaki en büyük sorun, terapiye delilerin gittiğinin düşünülüyor olması.

    Podcast dinler misin? Var mı son dönemde favorilerin?

    Açıkçası dijital ortamda geçirdiğim süre sadece bilgi edinmeye çalışmanın ve iletişim aracı olarak kullanmanın ötesine geçmiyor. Başka hiçbir koşulda telefonumu elime almıyorum.

    CEREN YILMAZ: SİVİLCELERİME ARNAVUT KREMİ SÜRÜYORUM

    Cildin ve saçların için özel bakımlar yapar mısın? Çantamdan eksik etmem dediğin güzellik ürünü nedir?

    Saçım için üç ayda bir keratin yaptırıyorum. Kuaföre gitmekten çok hoşlanmadığım için başka bir şey yapmıyorum. Yüzüm için de La Mer Renewal Oil kullanıyorum sadece, sivilce çıkarsa arada Arnavut kremi sürüyorum.

    Eskiden voleybol oynamışsın, şimdi spor yapabiliyor mısın?

    Uzun yıllar aletli pilates yapmıştım. Kapadokya’da böyle bir imkanım olmadığı için yogaya başladım. Pilates yapmaktan daha çok sevdim diyebilirim.

    ‘ŞEKER VE UNU HAYATIMDAN ÇIKARDIM’

    Beslenmene dikkat eder misin? Hiç diyet yaptın mı?

    Diyetlerim pazartesi başlayıp salı bittiği için uzun yıllardır diyet yapmıyorum. Sadece şeker ve unu hayatımdan çıkardım. Arada kendimi ödüllendirmek için unlu ürünler tüketiyorum ama şeker uzun zamandır hiç kullanmıyorum (rafine şekerden bahsediyorum). Taze meyve, katkısız pekmez ve gerçek bal tüketiyorum.

    Yediğimiz gıdanın şeffaf olması senin için önemli mi?

    Yiyecek konusunda oldukça takıntılıyım, o yüzden aşırı dikkat ediyorum. Ne yediğimi, içeriğini mutlaka sorguluyorum. Salatasız öğünüm hiç olmuyor ve aralıklı besleniyorum.

    Röportaj: Deran Çetinsaraç
    Fotoğraf: Murat Sargın
    Styling: Tülin Demir
    Makyaj: Yasin Şefik
    Saç: Hüseyin Açıkgöz



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz