‘Hayır’ diyemeyen bir toplumun ‘hayır’ diyemeyen fertleri olan bizler, istemediğimiz işleri yapıyor istemediğimiz ortamlara giriyor sonra da kendimizi yiyip bitiriyoruz. Bugünden itibaren tercihlerinizde kararlı olmaya ve rahatlıkla ‘hayır’ demeye ne dersiniz?
Ağzınızdan çıkacak beş harfli o kelime belki de hayatınızı kolaylaştıracak. Artık istemediğiniz tatillere çıkmak zorunda kalmayacak, hoşlanmadığınız insanlarla hafta sonlarınızı geçirmeyecek, yapmak istemediğiniz işler için ter dökmeyecek, kimseye kefil olmayacak, kaldıramayacağınız borçlar vermeyecek, belki de ruhunuza çok daha ağır gelen bazı davranışlarla karşılaşmayacaksınız. Ama ah bir şöyle rahatlıkla, huzurla, kendinize güvenerek ‘hayır’ diyebilseniz… Yorum Psikolojik Danışmanlık’tan Uzman Psikolog Pınar Aydın Bıyıklı, hayır diyememenin Türk toplumunun bir özelliği olduğunun altını çizerek başlıyor sözlerine ve ekliyor: “Ne zaman hayır diyemediğimiz de çok önemli… Sınırlarımızı, ihtiyaçlarımızı, isteklerimizi, kendimizi çok iyi bilemediğimiz durumlarda hayır diyemiyoruz. Bu durum aslında özgüven ile ilgili çünkü özgüvenimiz yoksa kendimize bakamıyoruz, kendimize bakamadığımız için de özgüvenimiz yok. Bu nedenle de hayır dememiz gereken yerlerde ‘evet’ deyiveriyoruz.” Kimimiz annemize, kimimiz patronumuza, kimimiz arkadaşımıza kimimiz ise eşimize ya da sevgilimize hayır demekte zorlanıyoruz. Bu fark hepimizin kabul görmek, onaylanmak, sevilmek istediğimiz alanların değişiklik göstermesi ile oluşuyor. Karşımızdaki kişinin değeri gözümüzde arttıkça ona hayır demekte zorlanıyoruz. Psikolog Bıyıklı, aslında hayır denilenin kişiler değil, onların o sırada söyledikleri olduğunu ayırt etmemiz gerektiğini vurguluyor. Ancak biz bunu yapmayı başarsak bile şöyle bir gerçek var; toplumsal algımızda birisi bize hayır dediğinde bunu konuya değil, şahsımıza yönelik olarak algılıyoruz… Yanıldığımız bir diğer nokta ise hayır deyince o kişinin gözünde değerimizin düştüğünü sanmamız… Oysa tam aksine, sürekli evet diyen insanların değeri düşüyor. Psikolog Bıyıklı, bu durumu şöyle açıklıyor: “Her şeye evet diyen, her konuya yetişmeye çalışan bir insan düşünün. Bu insan yetişmeye çalıştığı her işi doğru yapabilir mi? Bir yerlerde mutlaka eksikler olur ve bu durumda karşısındaki insanların gözünde değer kaybeder. Oysa kararlı, yapamayacağı işlere hayır, yapabileceklerine evet diyen kişilere daha çok güven duyulur. Hayır-evet dengesini kurmak herkesin hem kendine verdiği değeri hem de başkalarının gözündeki değerini artırıyor.” Toplum olarak hayır demek konusunda bu kadar başarısız olmamızın nedeni çocukluk döneminde bize yüklenen bilgilerden kaynaklanıyor. ‘Büyükler her şeyi bilir, sana söyleneni yap’ diyerek büyütülen çocuklar yetişkin olduklarında da hayır diyememeye başlıyor. Neyse ki Psikolog Bıyıklı yeni nesilden umutlu… Biz yeni nesil anne-babaların bize tanınmayan alanları çocuklarımıza tanıdığımızı ve yeni neslin hayır demekte küçük yaştan itibaren çok daha başarılı olduğunu söylüyor.
Hayır diyemeyen çocuk tehlikelere açık
Ailede hayır diyemeyen çocuk bir sonraki adımda okulda arkadaşlarına ve öğretmenlerine hayır diyemiyor, arkadaş ortamında daha fazla vakit geçirmeye başladığında madde kullanımı hatta istismar gibi durumlarda dahi hayır diyemeyebiliyor. Evlenme çağında ailenin istediği ya da kendi ihtiyaçlarına değil, toplumun tercih ettiği eş tipine uygun eş seçiyor. Evlendiğinde katıldığı yeni ailede dengeleri bozmamak adına hayır diyemeyebiliyor. Hayatın büyük bir bölümünü kapsayan iş hayatında da hayır diyememek, istemeden birçok işi yüklenmeye neden olabiliyor. Tüm bunlar zamanla kişinin içinde öfke biriktiriyor ve o öfke bir gün bir yerde mutlaka patlıyor. Bazı insanlar hayatlarının belli alanlarında hayır diyemezken diğerlerinde ise sürekli hayır der hale gelebiliyor. Örneğin evinde eşini, çocuklarını kıramayan, her şeye evet diyen kişi iş yerinde herkese hayır diyebiliyor.
Devamı diğer sayfada