Cinsel ilişkiye girileceğini hissettiğinde vücutta bir hareketlenme yaşanıyor. Tepeden tırnağa yaşanan bu başkalaşım hazzın doruklarına ulaşmada en büyük yardımcı oluyor. Cinsel uyarılma bozukluğunun görülmesi halindeyse yaşanan hazdan çok bir görev hatta acı verici bir deneyim halini alıyor.
Cinsellik insan yaşamının hava gibi, su gibi doğal ihtiyaçlarından biri! Çift ilişkilerinin ise vazgeçilmez öğesi. Ancak fizyolojik ve psikolojik bazı sorunlar, kişilerin cinselliği olması gerektiği gibi yaşamasını imkansız kılıyor.
Günümüzde cinsel işlev bozukluğuna yol açan birçok hastalığın varlığı biliniyor. Bu rahatsızlıkların temelinde hormonal problemler, kullanılan ilaçlar gibi birçok etken rol oynayabiliyor. Öte yandan yanlış öğretiler, toplumsal baskı ve taciz, tecavüz gibi geçmiş travmalar da bu sorunlara yol açabiliyor. Bunlardan biri de cinsel uyarılma bozukluğu… Toplumda çok fazla bilinmediği için diğer cinsel işlev bozukluklarından ayırt edilmeyen bu sorun çok sayıda kişide görülüyor. Tedavisinde medikal ve terapi yöntemlerinin kullanıldığı cinsel uyarılma bozukluğu hakkındaki sorularımızın yanıtlarını Psikiyatri Uzmanı, Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney’den öğrendik.
CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU NEDİR?
Sürekli ya da tekrarlayıcı biçimde, cinsel uyarılmanın olmaması ya da uyarılmanın cinsel birleşme bitinceye kadar sürdürülememesi “cinsel uyarılma bozukluğu” olarak adlandırılıyor. Bu durum cinsellikle ilgili sıkıntı yaşanmasına yol açıyor. Çünkü beden cinsel ilişkiye seksüel uyarılmayla hazırlanıyor. Cinsel isteğin ortaya çıkmasıyla birlikte vücutta çeşitli değişiklikler oluyor. Uyarılma sırasında erotik duygular yoğunlaşıp, vajinada cinsel birleşmeye hazırlık olarak kayganlaşma oluşuyor. Vajinaya doğru kan akımı artıyor. Cinsel olarak heyecanlanma sonucunda kalp atışı hızlanıp, nefes alıp verme çoğalıyor ve vücutta genel bir sıcaklık hissi meydana geliyor. Göğüsler gerginleşiyor, meme uçları dikleşiyor, klitoris şişerek, vajina uzuyor, genişliyor ve gevşiyor. Böylece cinsel organ birleşme için hazır hale geliyor. Cinsel uyarılma bozukluğunda ise bunlar oluşmuyor. Doğal olarak cinselliğin diğer dönemlerine de geçiş sağlanamıyor. Sonuç olarak cinsellik sona eriyor ya da hazzın olmadığı, hatta bazen acı veren bir cinsel birleşme yaşanıyor.
KADINLARDA BU SORUNA SIK RASTLANIYOR MU?
Cinsel uyarılma bozukluğunun kadınlarda ne kadar yaygın olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, evliliğinde mutlu olduğunu söyleyen kadınların bile üçte birinde bu soruna rastlanıyor.
NEDEN ORTAYA ÇIKIYOR?
Fazla endişeli, suçluluk duygusu yaşayan, cinsellikle ilgili korkuları olan kişilerde cinsel uyarılma bozukluğu daha fazla görülüyor. Genelde ülkemizde alelacele, hatta çoğunlukla çok az ya da hiç ön sevişme olmadan cinsellik başlatılıyor. Bu da bedenin cinsellik için hazırlanmasını önlüyor. Ayrıca hormonal bozukluklar ile bazı psikiyatrik, tansiyon, idrar söktürücü, alerji, astım ve kolesterol ilaçları da cinsel uyarılmayı engelliyor.
CİNSEL UYARILMA BOZUKLUĞU BİR KADINI NASIL ETKİLİYOR?
Cinsellik belli bir rutinde yaşanıyor. Önce kadında cinsel istek ortaya çıkıyor, devamında cinsel uyarılma oluşuyor. Bunu cinsel hazzın yoğun yaşandığı bir birleşme dönemi, sonrasında da orgazm ve rahatlama dönemi takip ediyor.
Kadınlar pek çok nedenle cinsel uyarılma bozukluğu tedavisinden kaçınıyor. Toplumda genç kızların cinselliğe ilgi göstermesi yoğun tepki alıyor. Cinsellikle ilgili konuşmaların ayıp ve günah denilerek engellenmesi de sorunun bir başka boyutu. Birçok kadın yaşamları boyunca hiç mastürbasyon yapmıyor. Çünkü yine toplumda mastürbasyon sadece erkeklere ait bir cinsel doyum şekli olarak algılanıyor. Kadınların ise sadece eşlerinin cinsel isteklerine yanıt vermesi gerektiği düşünülüyor. Ayrıca kadınlar eşleriyle cinsel konularda konuşmuyor. Vücutlarının neresinden zevk aldığını, cinsellikte nelerden hoşlanmadığını, hangi pozisyonu istediğini söylemiyor. Bu nedenle hem kadınlar hem de erkekler cinselliği arkadaş sohbetlerinden öğrendikleri kadarıyla yaşıyor. Öte yandan kadınların cinsellikle ilgili eşleriyle konuşmaları, cinsel isteklerini söylemeleri ayıp sayılıyor. Hatta cinsel isteği olan kadına kötü gözle bakılıyor. Birçok kadın yeteri kadar uyarılmadığı halde cinsel birleşmeyi reddedemiyor. Yapılan araştırmalar kadınların önemli bir bölümünün ön sevişme sırasında eşlerine bazen hiç, bazen de yok denecek kadar az katıldığını, cinsel birleşme sırasında ise çoğunlukla hareketsiz kaldığını gösteriyor. Evlilikte olan çatışmalar, eşler arasında yakınlık sorunları, duygusal olarak yaşanan eksiklikler de bu sorunu ortaya çıkarabiliyor. Eşini sevmeyen, istemeyen kadınlarda da uyarılma sorununa rastlanıyor.
EŞİNİZLE ARANIZDAKI DUVARLARI YIKIN
Cinsellik mahremiyet içeriyor. Ancak bu durum eşler arasında geçerli değil. Cinselliğin olması gerektiği gibi yaşanmasının önündeki en önemli sorun ise çiftler arası iletişimsizlik. Yrd. Doç. Dr. Üney, eğer konuşulursa çiftlerin birçok sorunu kendi aralarında, bilgilenerek çözebileceğini belirterek, “İletişim kurup, konuşmak çiftin var olan sorunlar için bir cinsel terapiste gitmesini sağlayabiliyor. Cinsel sorunların neredeyse tamamının çözümü mümkün. Bu konuda sorun yaşayanların cinsel tedaviye başvurmaktan çekinmemeleri de önem taşıyor” diyor.
BUNUN TEMELİNDE NE YATIYOR?
Cinsel uyarılma sorununun en önemli nedeni ön sevişmenin yeteri kadar olmaması. Oysa uyarılma için ön sevişme büyük önem taşıyor. Bu süreç uyarılmayı kolaylaştırıyor. Kısa ön sevişmelerde kadın bedeni cinsel birleşme için hazırlanamıyor. Bazen sadece ön sevişmeyi uzatmak dahi bu sorunu ortadan kaldırabiliyor. Erken boşalma sorunu yaşayan erkekler, bu durumla karşı karşıya gelmemek adına ön sevişmeyi kısa tutmak istiyor. Yani erkeklerin bu durumu da kadının cinsel olarak uyarılamamasına neden olabiliyor.
Cinselliğin yaşandığı ortam da kadının cinsel olarak uyarılmasını etkileyebiliyor. Temiz olmayan, aşırı ışıklı ve aydınlık ortamlar, yatak odası kapısının anahtarının olmaması, bebeğin ya da çocuğun aynı odada olması gibi nedenler de önem taşıyor. Hamile kalma endişesi ve hamilelik durumunda bebeğe zarar gelir korkusu da diğer sorunlar arasında yer alıyor.
Bazı kadınlar cinsellikten, penisten ve meniden tiksindiği için cinsel uyarılma engellenebiliyor. Bu durumun da mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor.
Geçmişinde tecavüz ya da taciz yaşayanlarda da cinsel uyarılma önemli bir sorun yaratabiliyor. Eşi tarafından aldatılan kadınların cinsellikle ilgili yoğun sorunları olabiliyor.
BAŞKA SORUNLARLA KARIŞTIRILABILIYOR MU?
Birçok cinsel sorunda benzer belirtiler oluyor. Hemen her cinsel problemde cinsellikten uzaklaşma yaşanıyor. Bu nedenle sorunun kaynağının mutlaka araştırılması gerekiyor. Cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel istek bozukluğuyla karıştırılıyor. Cinsel istek bozukluğunda genellikle cinselliğe başlamakla ilgili bir sorun yaşanırken, üzerinde durduğumuz konuda vücudun cinselliğe hazırlanmasında problem görülüyor. Öte yandan ağrılı cinsel birleşmeyle de karıştırılabiliyor. Oysa bu sorunun altında da enfeksiyonlar, kist hastalıkları, geçirilmiş ameliyatlar, idrar yolu iltihabı, menopoz ya da hormonal sorunlar yatıyor. Vajinismus da cinsel uyarılma bozukluğu ile karıştırılan bir başka cinsel problem. İstek ve uyarılmada bir sorun olmayan vajinismusta, kadın cinsel ilişki sırasında bacaklarını kasıp, geri çekilerek birleşmeye izni vermiyor.
NEDEN PSIKOLOJIK MI, YOKSA FIZYOLOJIK MI?
Bu sorunun küçük bir bölümü fizyolojik yani başka bir hastalığa bağlı olabiliyor. Özellikle hormonal sorun yaşayan kadınlarda ve bazı ilaçların etkisiyle cinsel uyarılma bozukluğu oluşabiliyor. Temel nedense büyük oranda psikolojik kaynaklı. Bazen panik bozukluk, endişe bozukluğu, depresyon, takıntı hastalığı gibi birçok ruhsal hastalık bu soruna yol açabiliyor. Bunların tedavi edilmesi bile sorunu ortadan kaldırabiliyor. Çok endişeli kişiler, özgüven sorunu yaşayanlar, cinsellikle ilgili yanlış bilgileri olanlar, cinsellikle ilgili yoğun korkuları olan, eşiyle çatışma yaşayan kişiler de bu sorunu yaşayabiliyor.
NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?
Bu sorunla bir uzmana başvuran kişiler mutlaka altta yatan fiziksel bir sorun olup olmadığının anlaşılması için bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına yönlendiriliyor. Fiziksel sorun varsa, önce o tedavi ediliyor ve sonrasında devreye cinsel terapi giriyor. Aksi halde direkt cinsel terapiye başlanıyor. Bu tedavi sırasında başka bir psikiyatrik sorun yoksa ilaç kullanmadan cinsel terapistin önerileri ve verdiği ödevler, görevler uygulanıyor. Cinsel terapi sırasında çift mutlaka cinsel yönden bilgilendiriliyor. Tedavi ortalama 6-12 seans sürüyor. Bu terapiler eşle beraber yani çift olarak yapılıyor. Tek başına tedavi genelde tercih edilmiyor ancak zorunlu hallerde uygulanabiliyor. Medyada ve internette tek seansta çözüm gibi bazı reklamlar yer alsa da bunların bilimsel bir geçerliliği bulunmuyor. Cinsel terapilerin bu konuda uzman kişiler tarafından yapılması önem taşıyor.
TEDAVİYLE BU SORUNDAN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?
Cinsel tedavi oldukça başarılı sonuçlar veriyor. Ancak tedavinin sonucunu etkileyen faktörler bulunuyor. Çiftin tedaviye verdiği önem, verilen görevlerin yerine getirilmesi, eşlerin tedavi isteği ve seansların aksatılmaması tedaviyi olumlu etkiliyor. Eşini istemeyen çiftlerde ise tedavi genelde başarısız oluyor. Eğer tedavinin şartları yerine getirilirse, kadın bu sorundan tamamen kurtulabiliyor.
BU SORUNUN ORTAYA ÇIKIŞINDA CİNSEL MİTLERİN ROLÜ VAR MI?
Cinsel yaşam, kültürden ve toplumdan etkileniyor. Yeni kuşaklar yetişirken toplumun hafızasında olan bilgiler, düşünce kalıpları ve yargılarla karşılaşıyor. Cinsellik alanında da abartılı, yanlışlarla dolu birçok bilgiye maruz kalınıyor. Zaten birçok kişi cinselliği, gençlik döneminde arkadaşlarıyla yaptıkları konuşmalardan öğreniyor. Genelde yeterince cinsel deneyimi olmayan gençler de birbirlerine yanlış bilgiler veriyor. Günümüzde internet, kitap, dergi ve gazete gibi kaynaklara ulaşmanın kolay olması, cinselliğin birçok mecrada daha rahat konuşulabilmesi ise bu yönde önemli ilerlemelere sebep oluyor. Yine de yanlış bilgiler halen çok yaygın.
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Üney bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Bu noktada öncelikle orgazmın ne olduğunu açıklamak gerekiyor. Orgazm, Yunanca şehvetli heyecan anlamına geliyor. Kadının cinsel uyarının artışı sonrasında vajina, rahim ve kasık bölgesinde hissettiği ritmik kasılmalar ve buna eşlik eden yoğun zihinsel haz orgazm olarak ifade ediliyor. Bu; havada asılı kalmak, kontrolün kısmen yitirilme duygusu gibi hissediliyor. Her iki tarafın orgazmı arasında fark oluyor. Erkeklerde cinsel birleşme sırasında bir kez yaşanmasına rağmen, kadınlarda aynı cinsel birleşme sırasında bir veya birden fazla orgazm yaşanabiliyor.
Orgazm bozukluğu ise cinsel birleşmelerin çoğunda (yüzde 75 veya daha fazlasında) kadının orgazm olamama halini ifade ediyor. Bunun yanında, orgazmı düşük haz düzeyinde yaşamak da orgazm bozukluğu olarak nitelendirilebiliyor. Bazen erkeklere ait cinsel sorunlar (sertleşme bozukluğu ve erken boşalma gibi) kadının orgazm olamamasının en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Çünkü orgazm olabilmek için cinsel birleşmenin kesintisiz ve belirli bir sürenin üzerinde devam etmesi gerekiyor. Ülkemizde cinsel sorunla bir uzmana başvuran kadınların yarısında orgazm bozukluğu sorunu tespit ediliyor.
Cinsel uyarılma bozukluğunda, cinselliğin bir ileri evresi olan orgazm yaşamak olanaksız hale geliyor. Bazen kadınlar cinsel uyarılma bozukluğu sorunu olmasına rağmen ‘orgazm olamıyorum’ şikayetiyle cinsel terapistlere başvurabiliyor.”
Ayşegül Uyanık Örnekal
Formsanté 2015 – Kasım sayısı