Onlar çocuk sahibi olabilmek için büyük mücadele verdiler ama asla yılmadılar. Anne olmak uğruna sağlıklarını riske atmaktan da çekinmediler. Tereddütsüz ameliyat masasına yattılar, hormon ilaçlarını kullandılar. Kimi geçici menopozun sıkıntılarını çekti, kimi ölümden döndü. Tam yenilgiyi kabul etmek üzereydiler ki doktor müjdeyi verdi: Hamilesiniz! İşte anne olmak uğruna her şeyi göğüsleyen 4 kadının hikayesi…
| |
Anne olmak hiç de kolay değil! Çocuk sahibi olmaya karar verdiğiniz an başlıyor sorumluluklarınız. Aile, iş ve sosyal yaşantınız, kısacası her şey çocuğunuzun sağlığı ve mutluluğu üzerine kuruluyor. Üstelik bunun için hiçbir zaman karşılık beklemiyor ve pişmanlık duymuyorsunuz. Ama ya büyük bir heyecanla beklediğiniz Hamilesiniz müjdesini doktorunuzdan bir türlü işitemiyorsanız? İşte, o zaman umut, yerini büyük bir kaygıya bırakıyor. Ya asla hamile kalamazsam endişesi, insanın beynini kemiriyor. Pes eder misiniz bu durumda? Soruma evet veya hayır diye yanıt vermekte serbestsiniz elbette. Ama ben size bu haberde asla pes etmemiş 4 kadının hikayesini anlatacağım.
Günümüzde tüp bebek yöntemiyle artık pek çok çift çocuk sahibi olabiliyor. Ancak yine de tedavi süreci pek de kolay değil. Bebeğini bir an önce kucağına almak isteyen kadınlar, asla yılmıyorlar bu mücadeleden. Hiç de yabana atılacak bir savaş değil onlarınki Yıllarca emek vererek kazandıkları kariyerlerini, sosyal hayatlarını tereddütsüz, bir kalemde siliverebiliyorlar anne olabilmek için. Hatta, bu uğurda sağlıklarını bile riske atan anne adayları var. Onların yaşadıkları aslında çocuk sahibi olmanın bazı anne ve babalar için hiç de kolay olmadığını çok net bir şekilde gözler önüne seriyor. Doğal yoldan hamile kalamadıkları için tüp bebek yöntemine başvuran ve kariyerinden sosyal hayatına hatta sağlıklarına kadar her şeyden vazgeçen dört kadınla görüştüm. Uzun mücadelelerin ardından çocuklarını kucaklarına alan anneler Onlar için sağlığımızı bile riske atmaya değdi derken, tedavi maratonuna hâlâ devam eden anne adayları da asla pes etmeyeceklerini söylüyorlardı.. Peki ama nereye kadar? diye soramadan edemiyor insan!
Devamı 2006 Ocak sayımızda…