Ciddi hastalıkların hep başkasının başına geleceğini düşünür, deyim yerindeyse kendime “kondurmazdım.” Yüzümün genişlemesi, halsizlik ve ardından şiddetli başağrısının nedeninin Cushing Sendromu olabileceğini bazı doktorlar da anlamadı. Beynimde tümör olduğunu öğrendiğimde ise “Her şey buraya kadarmış” dedim. Sonrasında ise müthiş bir mücadeleye girdim.
Bir dergide yemek danışmanlığı yapıyorum, 34 yaşındayım. Halk arasında adı çok da duyulmamış “Cushing Sendromu” hastası olduğumu aylarca süren bir yanlış teşhis macerasından sonra öğrendim. Bir yandan doktor doktor dolaşıyor hastalığımın nedenini öğrenmeye çalışıyor, bir yandan da rutin iş ve sosyal hayatıma devam gayret gösteriyordum, doğrusu bu çok da kolay olmuyordu.
En baştan, hastalığımın bende yarattığı şikayetlerden başlayayım anlatmaya. Yaklaşık 3 yıl önce bir gün aynaya baktığımda yüzümün genişlediğini fark ettim. “Herhalde 30’lu yaşlardan sonra yüzümüz böyle bir değişime uğruyor” diye düşündüm, önemsemedim açıkçası. Meğerse bu, Cushing’in ilk ve en önemli belirtilerindenmiş. Beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek konusunda pek çok insana göre başarılı sayılırım. Ama buna rağmen halsizlik ve başdönmesi gibi sorunlar yaşamaya başladım. Ve doktora başvurdum. Bunun, aylarca sürecek olan yanlış teşhis ve zorlu tedavi maratonunun başlangıcı olacağını tahmin edemezdim. Yapılan detaylı muayene sonucunda doktorum hipotiroid teşhisi koydu. Tiroidimin çalışmadığını söyleyen doktor, hiçbir tedavi yöntemi önermemişti. Oysa bu, önemli bir sağlık sorunuymuş. Doktorumun yanılacağını düşünerek, tahlil sonuçlarımla birlikte başka bir doktora yöneldim. Bu kez de “Bir problem var ama teşhis koyamadım. Üç ay sonra yeniden yaptırın tahlilleri” cevabını aldım. Bu arada korkunç başağrısı çekiyordum. Ailemde migren kalıtsaldır. “Herhalde migrenim var” diye düşündüm ve başağrısına yönelik ilaç kullandım. Gelin görün ki ağrılarım bir türlü dinmedi, hatta şiddetlendi. Bir gün araba kullanırken yakalandığım ağrı öyle dayanılmazdı ki kendimi yakındaki benzinciye zor attım. Benzincideki markette yığılıp kalmışım. Hemen bir hastaneye kaldırmışlar, hatırlamıyorum. Şansıma nöbetçi doktor bir nörologdu. Yakınmalarımı dinledi ve beni uyardı: “Bu şikayetlerin nedeni migren olamaz. Yüzünüzün rengi beğenmedim. Gözaltlarınız morarmış, yüzünüz yeşile dönmeye başlamış. Migrenden daha ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız, peşini bırakmayın.” Doğrusu bu uyarı endişelendirmişti beni. Bir kardiyoloji uzmanına başvurdum. O da endişelendi ve “Bunu nasıl ihmal edersiniz, bir nöroloğa başvurmalısınız” diye yönlendirdi beni.
Devamı 2005 Aralık sayımızda…