Yarım bırakılmış diyetlerden oluşan bir geçmiş istemiyorsanız diyete sadece siz istediğiniz için ve kendi istediğiniz zamanda başlayın; başkalarını değil, kendinizi dinleyin.
Her pazartesi sabahı diyete başlıyor, ertesi gün yoldan çıkıyoruz. Biraz daha dirençli olanlarımız birkaç ay dayanıyor ama bir yerde “Daha ne kadar kısıtlanarak yaşayacağım?” diye isyan ediyor. Daha az sayıda insan ise diyetisyeninin verdiği programı adım adım takip ediyor, “Benim hatırım için ye” ısrarlarına kulak tıkayıp günlük mönüsünden sapmıyor, ideal kilosuna ulaşsa da riskli gıdalardan hep uzak duruyor ve hayatının geri kalanını o kiloda geçirmeyi başarıyor. Bu insanlar neyi farklı yapıyor? Onların hayranlık uyandıran bu iradelerinin kaynağı ne? Diyet yaparken psikolojik desteğe ihtiyaç duyan kişilerle çalışan Psikolog Deniz Ergül ile diyet yapma psikolojisini konuştuk.
Yemek yemek artık birçoğumuz için karın doyurmaktan daha fazlasını ifade ediyor değil mi?
Eskiden doymak için yemek yerken şimdi haz almak ve duygusal problemlerle başa çıkabilmek için yer olduk. Yeme problemi ve özellikle obezite sorunu olan kişilerde altta hep duygusal faktörlerin ve kişilik özelliklerinin etkili olduğunu görüyoruz. Bu kişiler kısa vadede haz alma prensibi ile hareket ediyor ve tok olsa bile yaşadığı stres veya kaygıdan kurtulabilmek için tıkınma şeklinde yemek yeme davranışına yöneliyor.
Bu değişimi nasıl açıklayabiliriz?
Çünkü hayatımızda stres faktörü artık çok fazla… Ekonomik ve siyasi koşullar, büyük şehirlerde yaşayan insanların problemlerinin artmış olması, hareketsizlik, oturarak çalışma, uzun çalışma saatleri gibi faktörler bir araya geldiğinde kişinin bir doyum sağlama ihtiyacı doğuyor ve en kolay yol da yemek yemek oluyor. Oysa bunu yapan kişi kısa vadede doyuyor, uzun vadede ise hep bir eksiklik duygusu ile yaşıyor. O boşluğu yemek yeme davranışı ile yeterince doyuramadığı için ilerleyen zamanlarda depresyon bile ortaya çıkabiliyor.
Yazıyı buraya kadar okuyan kişi “Ben obez değilim” deyip yarım bırakabilir. Bu davranışı fark etmek için mutlaka tartıda artış görmek mi gerekiyor?
Hayır, gerekmiyor. Kilo fazlanız olmasa da duygusal yoksunluğu gidermek için yemek yeme davranışına yöneliyor olabilirsiniz. Kişinin günlük hayattaki problemleri fark etmesi için not tutmasını istiyoruz. Bunu yapınca gün içindeki duygusal değişimlerini fark ediyor, kendi içindeki duygularla barışmış oluyor. Toplumumuzda genel olarak duygular fazla yaşanmıyor, daha çok bastırılıyor. “Üzülme geçer”, “Kızgınlığını belli etme saygısızlık olur” gibi tepkiler veriliyor. O zaman ne yapıyoruz? Kendi duygularımızla bağımızı kesmiş oluyoruz. Kıskançlık ve öfkenin kötü duygular olduğunu öğrendiğimiz için bastırıyoruz. Oysa bu ve benzeri duyguların hepsi hayat içindeki sınırlarımızı belirliyor. Bunları fark edip doğru yollarla ifade edebilirsek o zaman huzurlu ve ruhsal açıdan sağlıklı yaşarız. Ama toplum olarak buna izin verilmediği için hep bastırıyor ve sonra da içimizdeki sıkıntıların neden kaynaklandığını anlamadan yaşıyoruz.