Kanal D’de geçtiğimiz sezon büyük ilgi gören Estağfurullah Yokuşu’nun başrol oyuncusu, şimdilerde daha çok kendine yatırım yapıyor. Düzenli sporu bir yaşam biçimi haline getiren Ataizi, birkaç yıl sonra iki dil bilen, hobileri olan kendi deyişiyle “dolu dolu” bir kadın olmayı istiyor! Bu yüzden de kendisine zaman ayırabileceği tarzda projelere “evet” diyor.
| |
Onu Mum Kokulu Kadınlar'la tanıdık yıllar önce. 1996'da 33. Altın Portakal'da "En İyi Kdın Oyuncu"ödülünü Yasemin Alkaya ile paylaştığında henüz çiçeği burnunda bir oyuncuydu. Ancak yeteneği kimsenin dikkatinden kaçmamıştı. O günden sonra Hande Ataizi adını sıkça duyduk. Yalnızca rol aldığı filmlerle, dizilerle hatta televizyon programlarıyla değil, aynı zamanda özel hayatıyla da sık sık gündeme geliyordu. Ünlü olmanın, topluma mal olan bir sanatçının kaçınılmaz sonuydu bu.
Çekimler başlıyor
Şimdilerde biraz daha dingin, olgun bir kadın Hande Ataizi. Geçen yayın döneminde Kanal D'de 6 bölüm yayınlanan ve büyük ilgi gören "Estağfurullah Yokuşu"yla yine gündemde. Dizinin yeni yayın dönemi için çekimlerine bu ayın ortalarında yeniden başlanacak. Hande Ataizi'yle bu yeni çekimlerden hemen önce konuştuk.
Eskisine göre, daha sakin, daha kendinden emin bir kadın vardı karşımızda. Ama o ısrarla "zor bir insanım"diyordu ve ekliyordu. "Aslında zor bir insan olmak beni pek de rahatsız etmiyor. Çünkü zor noktalarım kendimi daha iyi yönde geliştirmek için." Estağfurullah Yokuşu'nun beklemedikleri kadar büyük ilgi gördüğünü vurgulayan Ataizi, çekimlerin yoğun geçtiğini, hele dış mekânlardaki gece çekimlerinin kış mevsiminde hiç de kolay olmadığını söylüyor. Bu yoğun tempo günlük hayatını nasıl etkiliyor? Günlük uğraşlarından, özellikle spor yapmaktan alıkoyuyor mu? Çünkü biz biliyoruz ki ünlü sanatçı için spor hayatında önemli bir yer tutuyor.
"Tam tersine eğer çalışıyorsam daha çok motive oluyorum. Eğer ki çalışıyorsam o arada zor olduğundan dolayı muhakkak zamanımı ona uyduruyorum. Çalışmadığım zamanlarda spor yapmak aslında daha zor. Sabah kalkıyorum bir miskinlik hali. Boş durmayı seven birisi değilim, meşgalelerim oluyor tabii ama iş temposunda daha iyi zaman ayırıyorum."
Merak edenler için söyleyelim Ataizi, haftada en az dört gün spora gidiyor. "Kimse inanmıyor ama"diyor "Akşamları 12.00'de yatıp, sabahları 08.00'de kalkıyorum. Uyandığım gibi spora geliyorum."
| |
Ayrıca hiçbir şeyden kendimi kısıtlamıyorum. Şarabımı içmek, güzel bir yemek bunlar da hayatın keyifli tarafları. Bunları bir kenara atarsak yaşamın anlamı kalmaz. Her şey sadece zayıf kalmak, güzel bir vücuda sahip olmak değil. Mutlu olmak her şeyin dengesini, biraz ondan biraz bundan biraz o dengeleri sağlayarak ortayı bulabilmek. Kıskanıyorum da bazı insanları. Hiç yemek yemiyor salatayla besleniyorlar. Ama ben öyle değilim. Yemeği, hayatı seviyorum."
Bu "dolu dolu kadın" meselesini biraz açmak gerekiyor. "Nasıl?" diyoruz ve ünlü oyuncu anlatıyor: "Zaten kafam çalışıyor çok şükür. Kendimi her konuda geliştirmek istiyorum. Bir çok konuda söz sahibi, en az 2 yabancı dil bilen, topluluk içinde belirli bir saygınlığı olan, hobileri olan düzgün sağlıklı bir kadın olmayı istiyorum. Bu da benim mesleğimde çok zor tabii. Kendi isteklerimi hep geri plana itiyorum. Ekonomik problemler, daha fazla başarılı olmak, daha fazla para kazanmak ön plana çıkıyor. Ama aslında bunları ben kendim tercih etmiyorum. Ben genellikle kendime zaman ayırabileceğim tarzda işleri kabul ediyorum. Yoksa şarkı da söylerim türkü de. Ekstraya, yoğurt tanıtımına da giderim. Zaten benim televizyondan kazandığım para bana yetiyor. Onun dışında geleceğe yönelik planlar yapmak beni daha fazla ilgilendiriyor." Acaba bunların içinde hani neredeyse şimdilerde her Türk gencinin gönlünde yatan aslan haline gelen yurt dışında kendini geliştirmek de var mı?
Hande Ataizi'yle sohbetimiz sırasında yeni bir uğraş edindiğini de öğreniyoruz. Bugünlerde Fransızca öğrenmeye başlamış, özel ders alıyor. "Zamanla hayatımızdaki her şey değişiyor. Biz de öyle. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, arkadaşlarımız… Çevrenizdeki tüm bu değişimler karşısında, zamana direnerek siz kendinizi aynı tutamazsınız. O yüzden ben de zamanla uyum içerisinde kendimi yeniliyor, genişletiyor ve özümden kopmadan değişiyorum. Sürekli insan önündeyim. Ve kendini geliştirmenin bir sınırının olmadığı bir işim var. İnsanların çoğu zaman seni örnek aldığı. Yabancı dile her zaman merakım oldu. İngilizce öğrendim. Şu anda çok iyi konuşuyorum. Ama hâlâ kendimi geliştirmek adına eğitimime devam etmem gerektiğini düşünüyorum ve ediyorum da. Fransızca'ya gelince, o da benim ilgi duyduğum bir lisan. Yaşam tarzları, tarihleri ve insanları beni çok etkiledi. O yüzden de derslere başladım. İnsan bir şeyi çok isterse, ne kadar yoğun bir temposu olursa olsun, yine de isteklerine zaman ayırır diye düşünüyorum."