Diğer
    Ana SayfaRöportajDuygu Sarışın

    Duygu Sarışın

    -

    “İnsanı kusurlarıyla sevmek gerekiyor”
    Ufak Tefek Cinayetler dizisindeki karakteri sizi yanıltmasın. Çünkü Duygu Sarışın, dizideki Burcu’nun tam aksine; iyilik, güzellik, naiflik, samimiyet ve içtenlik kelimelerinin ete kemiğe bürünmüş hali! Onu neden sevmeye başladığımızı bitmek bilmeyen pozitif enerjisi, doğal güzelliği ve gülen gözleri sayesinde anlamış olduk!

    Röportaj: Elif Gürsoy
    Fotoğraf: Murat Sargın
    Styling: Tülin Demir
    Makyaj: Alp Kavasoğlu
    Saç: Akın Ünal

    Onunla son dönemlerde yansıttığı başarılı performansıyla Ufak Tefek Cinayetler dizisinde sıkça karşılaşıyoruz. Canlandırdığı karakter, kimsenin gerçek hayatta karşılaşmak istemeyeceği cinsten… Ama o rolünü o kadar iyi yapıyor ki sanki gerçekte de Burcu karakteri varmış, etrafımızda bir yerlerdeymiş gibi hissettiriyor. Ama içiniz rahat olsun, Duygu Sarışın’ın enerjisi, iyi niyeti ve güzelliği bambaşka! Çekime geldiği ilk dakikadan, ayrıldığı son ana kadar yüzünden gülücükler eksik olmadı. O, icra ettiği mesleğin okullularından… Ama kendini her fırsatta geliştirmek için, işin okulundan mezun olmak yetmez deyip; daha çok okuyor, geziyor, tadıyor ve yaşıyor. İçi dışı kıpır kıpır, İzmir ruhunu her anında taşıyan güzel oyuncu Duygu Sarışın’ı bu röportajla daha yakından tanıyıp, bizim gibi siz de çok seveceksiniz!

    Oyunculuk bölümü mezunusunuz. İşinizin okulunu okumuş biri olarak, avantajlarıNI en çok ne zaman görüyorsunuz?
    Buna hangi açıdan baktığınıza göre değişir. Samimi olmak gerekirse, bana göre tiyatro da oyunculuk da başka bir şeyler. İkisi arasında oyunculuğa dair yöntemsel farklılıklar var. Kulağa iddialı gelebilir ama bir dizi oyuncusunun tiyatro sahnesinde zorlanma olasılığı yüksektir. Ancak tam tersi, tiyatro oyuncusunun dizide zorlanma ihtimali çok düşük oluyor. Ben dizi konusunda zorlanmadım. Ama karakter çıkarırken, başka noktalardan bakabilmeye başladım. Bu yüzden güzel sanatlar fakültesinden mezun olmak bana çok güzel imkanlar sundu. Diğer yandan, oyunculuk ve tarihi, genel kültür ya da kuramsal konular hakkında da ciddi bir şekilde, saatlerce konuşabilirim.

    - Advertisement -

    Aslında ilk üniversite eğitiminiz moda üzerine. Sizi bu alana yönlendiren etkenler neler oldu?
    Ablam opera sanatçısı. Babam da bir gün, “Bir aileye bir sanatçı yeter, sen de başka bir şey yap” dedi. Bunun üzerine de ablam beni moda tasarımına yönlendirdi. Ben “İyi, tamam olur” deyip kurslara gitmeye başladım. Sonra bir de baktım ki İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Moda Tasarımı Bölümü’nün yetenek sınavına girmişim… Sınavı da kazandım! Bir yıllık hazırlık sınıfı vardı. Ama ben o yıl içinde birinci ve ikinci sınıfların ödevlerini yapıyordum. Sürekli kıyafet dikip, tel askıdan elbiseler yapıyordum. Küçük Prens’i inceleyip ilham perilerimin peşinden koşturuyordum.

    Bu iki alanı oyunculukla bağdaştırdığınız yönler oldu mu?
    Tabii ki, sürekli üretiyorsun… Olmayan bir şeyi yaratıp, var ediyorsun çünkü. Bana cazip gelen kısmı da buydu. Sonrasında oyunculuk istediğime karar verip, okulu dondurdum. Tasarım yapmak, çizmek, çizdiğini gerçekleştirmek, alıp üstüne giymek çok güzel! Ama oyunculuk isteğim daha ağır bastı. Ardından Dokuz Eylül Üniversitesi’nde oyunculuk sınavlarına girdim ve kazandım!

    Ufak Tefek Cinayetler’in setinde nasıl bir Duygu Sarışın var? çalışma disiplininizi anlatır mısınız?
    Set saati 07.00 veriliyorsa, ben 06.30’da orada oluyorum. Hep böyleydim. Çünkü aldığım eğitimin bana kattığı en büyük iyiliklerden bir tanesi de disiplin. Çünkü tiyatroda hiyerarşik ve askeri bir disiplin var. Bu disipline bağlı olarak sorumluluk almak zorundaydım. Aksi takdirde bu alanda barınamayacaktım. Sete her şekilde hazır gitmek gerekiyor. Bedenimi ısıtmış olarak girmem lazım sahneye. Bunun için de her zaman yarım saat önceden gitmek gerekiyordu. Yer aldığım tüm projelerin setlerinde bunu uyguladım. Günlük hayatımda da böyleyim. Çok nadir bir yere kıl payı yetiştiğim olur. Onun dışında zamanında ya da biraz öncesinde varırım. Elimden geldiğince dakik davranmaya çalışırım. Ama trafik ya da beklenmedik durumlar olduğunda geç kalabiliyorum.

    Peki set dışındaki Duygu Sarışın ne yapar? Önceliği nelere veriyorsunuz?
    Kitap okumayı çok seviyorum. Çok da güzel kitaplarım var. Kendimi dinginleştirmeye çalıştığım zamanlarda da müzikle haşır neşir oluyorum. Çünkü yoğun bir tempoda çalışıyoruz ve kendi içime dönmem gereken durumlar oluyor. Kendi karakterime karşı koyup, meydan okuduğum için oyunculuğun çok zor bir meslek olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden arada sırada kendime dönmeye, kendimi hatırlamaya ihtiyacım var. Bazen küreğe gidiyorum ve at biniyorum.

    Sporla aranız nasıl? Neler yapıyorsunuz ya da yapıyordunuz?
    Her zaman çok iyiydi ve halen de iyi. Küçüklüğümde bale, sonrasında ritmik ve artistik jimnastik ile ilgilendim. Dokuz Eylül Üniversitesi’ne hazırlanırken eskrim yapıyordum. Uzun bir süre de pilates yaptım. Hayatımda sürekli yeni spor dalları oldu. Çünkü benim için yeni olacak bir alana daha çok ilgi duydum hep. Herkesin denemek istemeyeceği ya da çoğu kişinin aklına gelmeyen spor alanlarını keşfetmek istedim.

    Peki sağlıklı beslenme mi, “yoksa hepsini yiyeceğim!” mi?
    Aslında çok yiyen biri değilim. Ama güzel yemek yemeyi seviyorum. Her şeyden biraz biraz alarak aşırıya kaçmıyorum. Ailemde de böyleydi. Beş çeşit yemek varsa, hepsi azar azardır mesela… Zaman zaman abur cubura kaptırıyorum kendimi. Ama sonra durduruyorum! Orijinal tatlar denemeyi seviyorum. Sashimi’yi burada da yiyebileceğim yerler var elbette ama ben bir yandan da kendi yerinde nasıl bir tada sahip olduğunu merak ediyorum… Sonra alıp başımı gidiyorum! (gülüyor) Çünkü tatları keşfetmek kadar gezip görmeyi de çok seviyorum.

    Sırada yeni bir rota var mı peki?
    Şu sıralar Küba var aklımda. Gitmeyi çok istiyorum. Çünkü benim için hayaller ülkesi orası! Komün yaşamı seviyorum. Dirsek temasıyla, dostça, barış ve sevgi içinde yaşamanın gücüne inanıyorum. Bu yüzden Küba’ya gidip o havayı koklamak istiyorum.

    İstediğiniz başka bir ülkede yaşama fırsatı sunulsaydı, nereye giderdiniz?
    Ben yine Türkiye’de kalırdım! Ama burada doğmasaydım, Fransız olmak isteyebilirdim. Çünkü sanat ve sanat tarihine bakış açılarına hayranım.

    Güzellik ve bakım ritüelleriniz neler? Farklı yollar deniyor musunuz?
    Bu konuda biraz eski kafalıyım sanırım. Su, sabun ve nemlendirici dışında hiçbir uygulamam yok! Set hali dolayısıyla sürekli makyaj oluyor yüzümde. Bu yüzden çok iyi temizlemem gerekiyor.

    Estetik konusunda katı mısınız?
    Hayatta hiçbir şey için asla diyemem! Bu döngünün enerjisi o kadar kuvvetli ki “Asla, hayır!” dediğimiz bir şeyi hemen tersine çevirmemiz için gerekli ortamı sağlıyor. Estetik yaptırmam derim ama bir kaza geçiririm ve estetik yaptırmak durumunda kalabilirim… Yani sadece gerekli bulunduğu noktalarda yapılmasından yanayım. Bunların haricinde, yılların getirdiği kırışıklıkların daha doğal olduğunu düşünüyorum. Çünkü yaşanmışlıklar ve anılar o çizgileri meydana getiriyor. İzler, yaralar benden bir şeyler taşıyor. Başımdaki ufacık dikişli yaraya baktığımda mutlu oluyorum çünkü anısı var. İnsanı kusurlarıyla sevmek gerekiyor. O kusurlar bize dair ipuçları veriyor çünkü.

    Törpülemeye çalıştığınız huyunuz var mı?
    Çok çabuk inanıyorum! İzmir’liyim. İyi niyetimden dolayı saf bir yapıya sahibim. Ben sokakta tebessümün bol olduğu, kendine göre küçük bir yerden geldim. Oradan, İstanbul gibi çok sesli bir yere gelince insani ilişkiler konusunda dengem biraz sarsıldı.

    Canınızı sıkan birileri ya da haberler olduğunda iyi hissetmeyi nasıl beceriyorsunuz?
    Eğer kış mevsimiyse modum düşük olduğunda kahve içip, film izlemek istiyorum! Aileme çok düşkün biriyim. Moralim bozuk olduğunda onları arar, birkaç saat içinde ne yapacaklarını sorarım. Bir şeyler yapmak için tekliflerde bulunurum. Bir ses duymak benim modumu hemen yükseltebiliyor. Kalabalığı da seviyorum. Ailem, arkadaşlarım, misafirler evime gelsin, vakit geçirelim isterim.

    Şu sıralar aklınızda olan, denemek istediğiniz bir spor aktivitesi var mı?
    Tırmanabilirim! Tırmanmak çok hoşuma gidiyor. Bilimum su sporları olabilir mesela… Dalmayı seviyorum aslında ama zaman zaman korkuyorum. Bir dönem rüzgar sörfü yapıyordum. Bir keresinde yelken üzerime düşmüştü. O an panik oldum, korktum ve rüzgar sörfüne ara verdim. Sonra dalmanın iyi gelebileceğini düşündüm. Bakalım… Bu yıl Kaş’a gidip dalmayı planlıyorum!



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz