Beş yaşında “Hayallerinin peşini sakın bırakma” diye kendine not yazan güzel oyuncu Beste Kökdemir, içinde halen o küçük kızı saklı tutuyor. Oyunculuğun yanı sıra şarkı söyleyen, dans eden ve resim yapan Kökdemir, biten dizisinin ardından hiç ara vermeden yeni projelerde yer almak istiyor.
Tanıştığımız yeni bir kişiyi hemen başkasına benzetmeye çalışırız ya; Beste Kökdemir ile bu iş hem kolay hem zor. Çekim yaparken her karede farklı birine benzeyen Kökdemir’in tam kime benzediğini bulmaya çalışırken anlıyoruz ki aslında inanılmaz kendine has bir güzelliği var. Çocuksu bir gülümseyişten hemen sonra cool bir kadına dönüşebilen Beste Kökdemir’i tanımaktan çok keyif aldık…
“Her Yerde Sen” dizisi final yaptı. Oynadığınız karakter sevdiği adamdan vazgeçmek zorunda kaldı değil mi?
Evet, sevdiği adamdan vazgeçiyor ama yeni bir aşka da yelken açıyor. Zaten Burak ile aralarında bir yakınlaşma vardı, dizinin sonunda bu ilgisinden emin oluyor.
Esas adamın eski sevgilisi; normalde sevilmeyen bir karakter olur ama sizin için durum farklı oldu galiba…
Aslında ilk defa böyle bir karakter oynadım. Dizilere normalde böyle sonradan eklenen, esas adamın eski sevgilisi genelde kötü karakter olarak eklenir. Ancak Eylül izleyicinin seveceği iyi kalpli, alçak gönüllü ve sevecen bir karakterdi. Burak’ın manipülasyonlarına rağmen kendini bozmadı, dirayetli durdu. Zaten güzel olan taraf da buydu, daha gerçekçi bir tipti. Kötü karakterlerin alışılagelmiş halinden oldukça farklıydı. Hatta bazen ‘Keşke kötü olsaydın o zaman senden nefret etmek daha kolay olurdu’ diye yorumlar aldım.
Şimdi ara vermeyi düşünüyor musunuz?
Ara vermeyi hiç düşünmüyorum. Zaten yeterince uzak kalmıştım setlerden, içinde yer alabileceğimi düşüneceğim bir proje olursa hemen başlarım. İşimi gerçekten çok özlemişim…
Dans ve müzik alanında da çalışmalarınız olmuştu, kendinizi geliştirebileceğiniz kurslara bakıyor musunuz?
Oynadığım dizilerde pek çok kez şarkı söyledim. Bu konuda henüz bir eğitim almadım ama dansla ilgili sürekli yeni şeyler öğrenmeye bayılıyorum. Modern dans, Latin dansları, hiphop, high heels ve burlesque kurslarına gittim. Şu an hedefimde flamenko öğrenmek var. Biraz bal arısı gibiyim; her şeyden bir parça alabilmek hoşuma gidiyor.
Hollywood hayaliniz halen sürüyor mu? Amerika’ya giden yolda sizce bir oyuncu neler yapmalı?
Amerika hayalim olmazsa olmaz bir niyet değil. Yani eğer gerçekleşmezse benim için işin sonu olmaz, burada oyunculuk yapmaktan gayet mutluyum. Şöyle düşünüyorum; ABD’de varolabilecek pek çok iyi yetenekli oyuncu var ama burada insan bir yerlere gelip, kendini güvende hissettiği için sıfırdan başlamayı göze alamıyor. O cesareti gösterseler aslında birçok oyuncu dünya sinemasında yer alabilir.
Bir uyarlama yapılsa hangi yabancı yapımın başrolünde oynamak isterdiniz?
Müzikal olarak Moulin Rouge’un uyarlanmasını ve tabii ki başrolünde yer almayı çok isterdim. Dizi olarak ise The Sinners’ı söyleyebilirim.
Bugüne kadar unutamadığınız bir set anınız var mı?
Bir sahnede kirli bir göle girmemiz gerekmişti. Üç kişiydik ve üzerimizde bikinilerimiz vardı. Daha sudan çıkmadan deli gibi kaşınmaya başladık. Öyle bir hale geldi ki derimi yırtarcasına kaşıyordum. Apar topar hastanenin aciline gittik. Bu arada giyinmeye bile imkan olmadı, üzerimizde bikinilerle hastaneye girdik. Üçümüz de kaşınmaktan ağlıyorduk. Uyuz iğnesi vurulmak zorunda kaldık. En trajikomik kısmı ise hastanedeki yaşlı teyzelerin bize bakıp “Bunlara yaklaşmayın, bunlar pireli” diye bağırması oldu.
Her oyuncunun kariyerinde bir dönüm noktası olur; sizinkinin gerçekleştiğini düşünüyor musunuz?
Bence benimki henüz olmadı. Bir yandan çok yavaş bir ilerlemem oldu, ki böyle olması güvende hissettiriyor. Ancak diğer yandan olması için sabirsızlanıyorum. Bu arada bence oyuncunun dönüm noktası dış etkenlerden bağımsız, içinde bir şeylerin değişmesiyle ortaya çıkıyor.
Beş yaşındayken gelecekteki Beste’ye mektup yazmışsınız ve ona ilham olmuşsunuz. Şimdi yine gelecekteki Beste’ye mektup yazacak olsanız ne söylerdiniz?
Beş yaşında yazdıklarımın şimdi de aynısını yazardım. Çünkü o mektup benim hayatımı değiştirdi. Şöyle yazıyordu: “Bugün amcamla konuştum, büyüdükçe hayallerimin küçüleceğini söyledi. O yüzden sana bu mektubu yazıyorum, okudukça hep beni hatırla ve hayallerin hiçbir zaman küçülmesin.” Somut şekilde masumiyetin elimde olması, bir yerlerde hep beş yaşımdaki halimle aynı kalmamı sağladı. Bu mektubun beni hep koruduğunu düşünüyorum.
Bir dönem boks yapmışsınız, şu an spor yapabiliyor musunuz?
Boksu uzun süre ve büyük keyifle yaptım. Şu an reformer pilates yapıyorum. Arada farklı şekillerde ip atlıyorum ve çok hoşuma gidiyor. Bir de fırsat buldukça trekking yapmaya çalışıyorum.
Deniz yerine doğa tatili tercih edenlerden misiniz?
Kesinlikle.
Türkiye’de gitmekten en çok hoşlandığınız yer neresi?
Fethiye. Sinoplu’yum ve oranın doğası da çok güzeldir. Babamla birlikte Fethiye’de Likya Yolu’nu yürümüştük. Dağların tepesinde mistik yerler keşfettik, inanılmaz güzellikte bölgelerden geçtik. Dolayısıyla benim için Fethiye’nin yeri her zaman ayrı.
Sürekli kamera önünde olunca insan fiziğine daha fazla dikkat etmek zorunda kalıyordur. Özel bir beslenme programı uyguluyor musunuz?
Beslenmeme çok fazla dikkat ediyorum. Asla beyaz un tüketmiyorum, süt ürünleri de kısıtlı miktarda var beslenmemde. Bu arada diziye başlarken kilom artmıştı ve acil kilo vermem gerekiyordu. Biliyorum ki çok sağlıklı değil ama bir aya yakın ciddi detoks yaptım. Çünkü çok hızlı kilo vermem gerekiyordu.
Etiket okuma alışkanlığınız var mı? Nelere dikkat edersiniz?
Suyun pH’ına mutlaka bakarım. Benim için en önemli şey su. Paketli gıda neredeyse hiç almıyorum. Aromaterapi ürünlerini Terra Doğal Yaşam’dan, yiyecekleri Taze Direkt’ten, probiyotik içeceğimi de 2200 Kombucha’dan alıyorum.
Cildiniz için kullandığınız ürünlerde neye dikkat edersiniz?
Mutlaka eczane ürünü olmalı. Temizleme, nemlendirme ve bol su içme; bence bu üçlü her şeye yetiyor. Kolajen kaybettiğimiz için yaşlanıyoruz, en büyük kolajen de su. Dolayısıyla sağlık ve güzellik için bol su içmek gerekiyor.
Kişisel gelişim kitapları okur musunuz? Sizi son dönemde etkileyen bir kitap oldu mu?
Kişisel gelişim kitabı çok fazla okudum. Osho’nun kitaplarını okumaktan keyif almıştım. Şu an bu tarz kitapları okumak içimden gelmiyor, daha akışta hissediyorum kendimi. Herman Hesse’nin Siddharta isimli kitabı beni çok etkiledi. Buda’nın akıştaki bir yolculuğunu anlatıyor. Bu yolculuk Buda’nın yaptığı yanlışlıklar ve içindeki karanlığı da barındırıyor. Zaten hayatta tek bir doğru veya hep aydınlık yok. İnsan deneyimlerinin peşinden gitmeli, cesur olmalı.
Asi ve cesur; bu iki kelime sizi tanımlıyor mu?
Tek başına tanımlamaz… İnsanları seviyorum, güvenmeyi tercih ediyorum. Asi tarafım da aslında kendi yolumdan giderken önyargılara karşı kendimi koruyabilmem için gösterdiğim bir tavır. Bir taraftan da çok hassas biriyim. Duygusal ve kırılganımdır. Belki de çok kırılgan olduğum için asi yanımı bu kadar ön plana çıkarmışım. Ama şunu söyleyebilirim; ne kadar üzülürsem üzüleyim pısmayı, geri adım atmayı hiçbir zaman seçmem. Hakkımı sonuna kadar savunurum.
Kedi ve köpeklerin sizin hayatınızdaki yeri nedir?
Bir kedim ve bir köpeğim var; ikisini de aşırı seviyorum. Babam ve kardeşim olmasa tek başıma bakamazdım tabii.
Röportaj: Deran Çetinsaraç
Fotoğraflar: Murat Sargın
Fotoğraf asistanı: Zehra Sargın
Styling: Tülin Demir
Makyaj: Yasin Şefik
Saç: Suat Ürün/No21
Video: Nur Boğatur