Diğer
    Ana SayfaİlişkiEvliliğiniz ellerinizden kayıp gitmesin

    Evliliğiniz ellerinizden kayıp gitmesin

    -

     

    14082013 evlilik4YAŞAYANLAR ANLATIYOR

    Öfkemi kontrol edemiyorum

    “Genellikle çok sakin bir insan olmakla birlikte eve girdiğim anda ufak tefek de olsa birkaç şey üst üste geldi mi hemen geriliyorum. Büfenin üzerindeki toz, bulaşık makinesine yerleştirilmemiş kirli bardaklar, eşimin ya da çocuklarımın kirli sepeti yerine yere bırakıverdikleri çamaşırları… İşten yorgun argın gelip bir de bunları görünce mümkünse kimse önüme çıkmasın. O sırada evde bulunan herkes bu öfkemden nasibini alır. Sonra… Birkaç bardak makineye konulur, toz olan yer silinir, çamaşırlar sepete gider. Hem de birkaç dakika içinde…. O zaman aslında öfkelendiğim şeylerin ne kadar küçük olduğunu fark ediyorum ve birkaç dakika önceki halimi düşünüp pişman oluyorum. Sevdiğim insanlara bu kadar sert davranmaya, onların kalbini kırmaya gerek var mıydı? Diğer yandan da bu işlerde bana yardımcı olmak için neden benim öfkelenmemi beklediklerini düşünüp tekrar öfkeleniyorum. Sanırım hepimizin bir orta yol bulması gerekiyor. Ben işe, öfkemi dengelemeye çalışmakla başlayacağım.” Handan, 35, İstanbul

     

    - Advertisement -

    Hatalı olduğumu itiraf edemiyorum

    “Bazen canım çok sıkkınken sinirimi eşimden çıkardığımı itiraf ediyorum. Her akşam iş çıkışı beni alıyor ve eve beraber gidiyoruz. Eğer o gün iş yerinde bir şeye canım sıkıldıysa eve gidene kadar kavga edecek bir şey mutlaka buluyorum. Ya arabayı dikkatli kullanmadığını bahane ediyorum ya da eve gidince yemek yapacağımı ve bana yardım etmesi gerektiğini söylüyorum. Aksi bir yorumda bulunursa vay haline… O beni çözdü, böyle durumlarda bana direkt, ‘Bugün neye canın sıkıldı?’ diye soruyor. Doğru davranmadığımı biliyorum hatta tartışırken bile vicdan azabı çekiyorum ama bunu itiraf edemiyorum. Her seferinde bu sefer yapmayacağım, dilimi tutacağım diyorum ama… Bu gidişle eşim bana fazla dayanamayacak.” Ayşegül, 34, Antalya

     

    Bu kadar da gamsız olunmaz ki…

    “Çok duygusal ve heyecanlı bir insanım. Ödemem gereken bir faturanın tarihinin geçtiğini fark ettiğimde dahi paniğe kapılır, ne yapacağımı şaşırırım. Eğer konu daha ciddi ise halimi düşünün… Elim ayağıma dolaşır, sinirlerim gerilir hatta ağlayabilirim. Özellikle ofiste işler ters giderse o gün eve gitmek bile beni rahatlatmaz. Aklım durmadan ‘Şimdi ne yapacağım?’ sorusuna odaklanmış olarak çalışır. Mümkünse yemek pişirmeyeyim, yemeyeyim, kimseyle konuşmayayım, yorganı kafama çekip yatayım isterim. Eşime gelince… Her olaya ‘Boşveeer, bir şekilde hallolur’ diye yaklaşan, çok rahat, gamsız ve güler yüzlü bir insandır. Ona yaşadıklarımı detay detay anlatırken bazen beni dinlemediğini bile düşünüyorum. Çünkü onun umurunda bile olmayacak ayrıntılar beni strese sokabiliyor. Evet, hiçbir şeyi fazla büyütmemek, olayları biraz oluruna bırakmak iyi bir özellik olabilir ama bu kadar da gamsız olunmaz ki… Henüz 3 yıllık evliyiz, hayatın bize nasıl sürprizler hazırladığını bilmiyorum ama mücadele etmemiz gereken daha ciddi olaylarla karşılaşırsak dengeyi nasıl tutturacağız bilmiyorum.” Melis, 28, İzmir

     

    İflas ettiği için ona hakaret ettim

    “Eşimle, 17 yıl önce, ikimiz de 25 yaşındayken büyük bir aşk ile evlendik. Bugün baktığımda hala onu çok sevdiğimi söyleyebilirim. Ancak aradan geçen zamanda özellikle son 5 yılda ilişkimizi çok hırpaladık. Sanki ne yaparsak yapalım ilişkimiz sona eremez, ona hiçbir şey olmaz diye düşündük. İlk yıllarda ikimiz de çalışır, iyi para kazanır ve iyi yaşardık. Ardından iki yıl arayla kızlarımız dünyaya geldi. Ben çalışmayı bıraktım ve anneliğe odaklandım. Bu arada eşimin işleri çok daha iyi oldu ve yine aynı rahat hayatı sürdürmeye devam ettik. Ancak 5 yıl önce bu ekonomik rahatlığımız hiç beklenmedik bir anda sona erdi. Kızlarımızı özel okuldan almak zorunda kaldık, giderlerimizde büyük kısıtlamalara gittik. Bir süre evimize icra geleceği korkusu ile yaşadık. İşte bu zamanlarda birbirimizi de ilişkimizi de çok hırpaladık. Eşimi iş konusunda dikkatli davranmadığı ve dost kazığı yediği için çok suçladım, ağır sözler sarf ettim. Tüm girişimlerinden haberdar olduğum ve itiraz etmediğim halde işler tepetaklak gidince sadece onu suçladım. Çok bunaldığım günlerde ona hakarete varan şeyler söyledim. O da bugün hatırlayınca utandığım bu anlarda kapıyı çarpıp çıktı, eve gelmediği günler de oldu. Böyle bir günde hastaneden gelen telefonda eşimin kalp spazmı geçirdiğini öğrendim. Çok sonra değil, hemen o anda yaptığım her şeyden, söylediğim her sözden büyük pişmanlık duydum. Sağlık dışında her şeyin tekrar kazanılabileceğini anladım. Bugün eşim sağlıklı, maddi durumumuz biraz daha iyi ama geriye dönüp baktığımda ne yazık ki ‘keşke’ ile başlayan birçok cümle kurabiliyorum. Bu zor günlerden başarıyla çıktığımızdan çok da emin değilim. Sanki aramızda bir şeyler tamir edilemez şekilde kırılmış gibi….“ Nur, 42, İstanbul

     

    Yaprak Çetinkaya

    Formsanté Dergisi Ağustos 2011 Sayısı



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz