Diğer
    Ana SayfaİlişkiEvliliğiniz ellerinizin arasından kayıp gitmesin

    Evliliğiniz ellerinizin arasından kayıp gitmesin

    -

    Kavgalar bir ilişkinin tuzu biberidir ama sadece bazı durumlarda…. Hayatınızın diğer alanlarında ortaya çıkan gerginliklerinizden kurtulmak için sevdiğiniz insanla kavga ediyorsanız kendinize gelin çünkü dönüp gitmesi an meselesi…

    AMAN DİKKAT!
    Araştırmalar, bir ilişkiyi en çok zedeleyen olayların parasal sıkıntılar, evlilik hazırlıkları ile iş ve ev değişiklikleri olduğunu gösteriyor. Anlaşılacağı üzere değişiklik gerektiren herşey aynı zamanda stres de yaratıyor. Bunları atlatıp hala beraber yaşıyorsanız bir mucizenin gerçekleştiğinden emin olabilirsiniz. İyi haber de şu ki; bu zor anlarınızın ilişkinize zarar vermesini önlemenin de yolları var. İlişkilerine değer veren sağlıklı çiftlerin küçük çabalarla bu anların üstesinden gelmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Aslında çözüm çok basit; gergin anlarda yapılacak küçük bir jest, küçük bir öpücük veya bir gülümseme her şeyi düzeltmeye yetiyor. Stresin galip gelmesini engelleyemeyenlerdenseniz işte size yardımcı olacak ipuçları….

    agustos-2011-iliski-resim-1agustos-2011-iliski-resim-2FARKLI AÇILARDAN BAKIN
    Stresli anlarınızda her şeyi bir arada halletmek zorunda olmadığınızı hatırlayın. Aynı gün hem ofiste işler ters gitmiş hem okuldan çocuğunuzun haylazlıkları ile ilgili telefon almış hem de arabanızı park ederken duvara sürtmüş olabilirsiniz. Bütün bunların yarattığı stresten bir dağ oluşturup buna karşı savaşmaya çalışmak mı istiyorsunuz? Tercih sizin… Ama bir seçenek daha var. Hepsini teker teker ele almak… Büyük ihtimalle eşiniz böyle yapıyor, strese girmiyor ve aynı durum onun başına geldiğinde daha sakin kalmayı başarıyor. Siz de ona, siz bu kadar gerginken sakin olduğu için kızıyorsunuz. İlişkinize değer veriyorsanız, eşinizi bu işten uzak tutun. Canınızı gerçekten neyin sıktığını unutmayın ve bunlarla sakin sakin başa çıkarken eşinizin desteğini de isteyin.

    Hepimizin geriye dönüp baktığımızda “iyi ki geçmişte kaldı” dediğimiz anlar, günler hatta yıllar var. Bu kötü anıların sebebi bazen taşınmak gibi aslında çok basit konular iken bazen de iflaslar, hastalıklar veya kayıplar olabiliyor. Ne yazık ki bunlar hayatın gerçekleri ve kimin ne zaman bu gerçeklerle yüzleşeceğini tahmin etmek mümkün olmuyor. Eğer evliyseniz ya da bir ilişkiniz varsa böyle durumlarda stresinizi boşaltacağınız ilk kişi ne yazık bir suçu olmasa dahi sevdiğiniz adam oluyor. Bu durum da aslında bambaşka bir konuya canınız sıkılırken kucağınızda bir de “sorunlu ilişki” bulmanıza neden oluyor. Evinizi taşımak üzere olduğunuzu düşünün… Çok daha güzel bir eve gidiyor olsanız da, hayatınızda ilk defa kendinize ait bir eve taşınıyor olsanız da taşınmak zordur. Nakliyeciler geç gelebilir, en sevdiğiniz mobilyanız çizilebilir, çocuklarınız ayağınızın altında huysuzluk edebilir, eski ev bir türlü boşalmayacakmış, eşyalar yeni eve sığmayacakmış gibi gelebilir. Bir de yeni evde bütün eşyalar gözünüze çok eski görünmeye başladı mı sinirleriniz iyice gerilebilir. Bu sırada öfkenizi nakliyecilerden de çıkarabilirsiniz çocuklarınızdan da… Ama en büyük darbeyi eşinizin yiyeceği kesindir. Aslında böyle bir durumda size en büyük desteği verecek olan eşiniz bir anda can düşmanınız gibi görünebilir gözünüze.

    - Advertisement -

    KENDİNİZE DÜRÜST OLUN
    Atabileceğiniz en büyük adım eşinize gerçekten neden kızgın olduğunuzdan emin olmanız… Gergin bir anınızda eşinize çıkışmaya başladığınızda bir an durun ve düşünün; kızgın olduğunuz kişi gerçekten o mu, yoksa canınız başka bir şeye mi sıkkın? Bazen gerçeği bildiğiniz halde bunu kabul etmek yerine eşinizle daha sert bir tartışmaya doğru çekildiğinizi fark ettiğiniz olmuyor mu? “Senin sinirlerin bozuk, istersen daha sonra konuşalım” diyecek kadar anlayışlı bir eşiniz varsa bile artık öfkenizi yanlış kişiye yönlendirdiğinizi kabul etmek için çok geç olabiliyor. İlişkinizi bu şekilde harcamak istediğinizden emin misiniz, iyi düşünün… Her şeyi başa döndürmek hatta hiç başlamamasını sağlamak sizin elinizde. Bir fincan kahve, bir gülücük, ufak bir öpücük ya da kucaklaşma… Hepsi bu.

    ANLAYIŞ GÖSTERİN
    Yeni bir işe başlamadan bir gece önce ya da taşınmadan bir gece önce sakın ilişkinizle ilgili analizlere girmeye kalkmayın. Hayati bir günden önce birbirinize kibar davranmaya gayret edin. İlişkinizle ilgili kafanıza takılan bir konu varsa dahi konuşmayı erteleyin. Tabii ki bu, sorunun üstünü örtün demek değil ama başka bir kaynağı olan stresiniz ortadan kalktıktan sonra konuşmayı deneyin. Örneğin yeni işe başlıyorsanız ilk iş gününüzü hatta ilk birkaç günü atlattıktan, yeni ofisinize ve iş arkadaşlarınıza alıştıktan sonra ilişkinizle ilgili konuşmaya başlayın. O zaman konunun gözünüze o kadar da kötü gözükmediğini fark edeceksiniz hatta belki tartışma konusu yapmaktan bile vazgeçeceksiniz.
    agustos-2011-iliski-resim-3
    AYRILMAK KOLAY…
    Krizleri yönetememekten, günlük hayatın sıkıntılarıyla baş edememekten dolayı eşinizle yaşadığınız sıkıntılar bir gün baş edilemez bir öfke birikimine yol açabiliyor. Bu aşamada ayrılık da söz konusu oluyor. Ayrılmak kolaydır ama yalnız kaldıktan sonra geriye dönüp baktığınızda ayrılığı getiren detaylar size çok önemsiz gözükebilir.

    KÖTÜ ÖRNEK OLMAYIN
    Uzmanlar, anne babaların çocuklarının önünde tartışabileceğini ancak barışmayı da yine çocukların önünde yapmaları gerektiğini söylüyor. Bu davranış çocukları rahatlatıyor. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor; kavga sebeplerinizle de çocuğunuza örnek oluyorsunuz. Gereksiz öfke patlamaları onu hem korkutur hem de sizi model almasına neden olabilir.

    KUTLAMA YAPIN
    Hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmüyor. Sıkıntılı günlerin ardından güneş tekrar yüzünü göstermeye başlıyor. İşte o güzel günlere ulaşmayı başardıysanız kendinizi kutlayın. Zor günleri atlatmanın şerefine baş başa yemeğe çıkın hatta ardından bir bara gidip dans edin. Hatta birbirinize biraz zaman tanıyın; herkesin kendi arkadaşları ile takılacağı bir program ayarlayın. Neyi mi kutluyorsunuz? En zor zamanlarda dahi yıkılmayan bir ilişkiniz oluşunu… Bundan sonra hayatın size nasıl sürprizler getirdiğini bilmiyorsunuz ama artık bildiğiniz bir şey var; el ele verince üzerinden gelemeyeceğiniz sorun yok.

    LİSTE HAZIRLAYIN
    Bazı şeyleri yazmak onların aslında çok da önemli olmadığını fark etmenizi sağlayacak. Yapmanız gereken birçok iş sırada beklerken strese girip hiçbirini yapamayacak hale gelebilirsiniz. Ofiste yapılacaklar, ev için alınacaklar; hepsini listeleyin. O zaman gözünüze o kadar korkunç gözükmeyecek. Böylelikle gözünüzde büyüttüğünüz işler yüzünden eşinize çıkışmanıza da gerek kalmayacak. Listeyi eşinizle beraber hazırlayıp kimin neyi halledeceğini kararlaştırmak ve sadece kendi görevlerinize odaklanmak da sizi rahatlatacak.

    BAZEN ORTADA SUÇLU YOKTUR
    İşler ters gittiğinde aynı olayları tekrar yaşamamak için nedenleri ortaya koymak isteyebilirsiniz. Bunu yapmakta aslında haklısınız. Ama nedenleri ararken sıklıkla yaptığımız bir hata var; bir suçlu aramak! Şunu unutmayın ki; her olayın mutlaka bir suçlusu yoktur. İşlerin ters gitmiş olması birilerini suçlamanızı gerektirmiyor. Dilinizin ucuna gelenleri tutmaya, iradenizi kullanmaya çalışın. Şu klasik öneriyi hatırlayın; içinizden ona kadar sayın. Dilinize gelenleri söylemek yerine var olan durumu düzeltmek için bir çift olarak neler yapmanız gerektiğine odaklanın. İniş çıkışlarla mücadele ederken çift olarak hareket etmek sizi güçlendirecektir.

    agustos-2011-iliski-resim-4Öfkemi kontrol edemiyorum
    “Genellikle çok sakin bir insan olmakla birlikte eve girdiğim anda ufak tefek de olsa birkaç şey üst üste geldi mi hemen geriliyorum. Büfenin üzerindeki toz, bulaşık makinesine yerleştirilmemiş kirli bardaklar, eşimin ya da çocuklarımın kirli sepeti yerine yere bırakıverdikleri çamaşırları… İşten yorgun argın gelip bir de bunları görünce mümkünse kimse önüme çıkmasın. O sırada evde bulunan herkes bu öfkemden nasibini alır. Sonra… Birkaç bardak makineye konulur, toz olan yer silinir, çamaşırlar sepete gider. Hem de birkaç dakika içinde…. O zaman aslında öfkelendiğim şeylerin ne kadar küçük olduğunu fark ediyorum ve birkaç dakika önceki halimi düşünüp pişman oluyorum. Sevdiğim insanlara bu kadar sert davranmaya, onların kalbini kırmaya gerek var mıydı? Diğer yandan da bu işlerde bana yardımcı olmak için neden benim öfkelenmemi beklediklerini düşünüp tekrar öfkeleniyorum. Sanırım hepimizin bir orta yol bulması gerekiyor. Ben işe, öfkemi dengelemeye çalışmakla başlayacağım.” Handan, 35, İstanbul

    Hatalı olduğumu itiraf edemiyorum
    “Bazen canım çok sıkkınken sinirimi eşimden çıkardığımı itiraf ediyorum. Her akşam iş çıkışı beni alıyor ve eve beraber gidiyoruz. Eğer o gün iş yerinde bir şeye canım sıkıldıysa eve gidene kadar kavga edecek bir şey mutlaka buluyorum. Ya arabayı dikkatli kullanmadığını bahane ediyorum ya da eve gidince yemek yapacağımı ve bana yardım etmesi gerektiğini söylüyorum. Aksi bir yorumda bulunursa vay haline… O beni çözdü, böyle durumlarda bana direkt, ‘Bugün neye canın sıkıldı?’ diye soruyor. Doğru davranmadığımı biliyorum hatta tartışırken bile vicdan azabı çekiyorum ama bunu itiraf edemiyorum. Her seferinde bu sefer yapmayacağım, dilimi tutacağım diyorum ama… Bu gidişle eşim bana fazla dayanamayacak.” Ayşegül, 34, Antalya

    Bu kadar da gamsız olunmaz ki…
    “Çok duygusal ve heyecanlı bir insanım. Ödemem gereken bir faturanın tarihinin geçtiğini fark ettiğimde dahi paniğe kapılır, ne yapacağımı şaşırırım. Eğer konu daha ciddi ise halimi düşünün… Elim ayağıma dolaşır, sinirlerim gerilir hatta ağlayabilirim. Özellikle ofiste işler ters giderse o gün eve gitmek bile beni rahatlatmaz. Aklım durmadan ‘Şimdi ne yapacağım?’ sorusuna odaklanmış olarak çalışır. Mümkünse yemek pişirmeyeyim, yemeyeyim, kimseyle konuşmayayım, yorganı kafama çekip yatayım isterim. Eşime gelince… Her olaya ‘Boşveeer, bir şekilde hallolur’ diye yaklaşan, çok rahat, gamsız ve güler yüzlü bir insandır. Ona yaşadıklarımı detay detay anlatırken bazen beni dinlemediğini bile düşünüyorum. Çünkü onun umurunda bile olmayacak ayrıntılar beni strese sokabiliyor. Evet, hiçbir şeyi fazla büyütmemek, olayları biraz oluruna bırakmak iyi bir özellik olabilir ama bu kadar da gamsız olunmaz ki… Henüz 3 yıllık evliyiz, hayatın bize nasıl sürprizler hazırladığını bilmiyorum ama mücadele etmemiz gereken daha ciddi olaylarla karşılaşırsak dengeyi nasıl tutturacağız bilmiyorum.” Melis, 28, İzmir

    agustos-2011-iliski-resim-5İflas ettiği için ona hakaret ettim
    “Eşimle, 17 yıl önce, ikimiz de 25 yaşındayken büyük bir aşk ile evlendik. Bugün baktığımda hala onu çok sevdiğimi söyleyebilirim. Ancak aradan geçen zamanda özellikle son 5 yılda ilişkimizi çok hırpaladık. Sanki ne yaparsak yapalım ilişkimiz sona eremez, ona hiçbir şey olmaz diye düşündük. İlk yıllarda ikimiz de çalışır, iyi para kazanır ve iyi yaşardık. Ardından iki yıl arayla kızlarımız dünyaya geldi. Ben çalışmayı bıraktım ve anneliğe odaklandım. Bu arada eşimin işleri çok daha iyi oldu ve yine aynı rahat hayatı sürdürmeye devam ettik. Ancak 5 yıl önce bu ekonomik rahatlığımız hiç beklenmedik bir anda sona erdi. Kızlarımızı özel okuldan almak zorunda kaldık, giderlerimizde büyük kısıtlamalara gittik. Bir süre evimize icra geleceği korkusu ile yaşadık. İşte bu zamanlarda birbirimizi de ilişkimizi de çok hırpaladık. Eşimi iş konusunda dikkatli davranmadığı ve dost kazığı yediği için çok suçladım, ağır sözler sarf ettim. Tüm girişimlerinden haberdar olduğum ve itiraz etmediğim halde işler tepetaklak gidince sadece onu suçladım. Çok bunaldığım günlerde ona hakarete varan şeyler söyledim. O da bugün hatırlayınca utandığım bu anlarda kapıyı çarpıp çıktı, eve gelmediği günler de oldu. Böyle bir günde hastaneden gelen telefonda eşimin kalp spazmı geçirdiğini öğrendim. Çok sonra değil, hemen o anda yaptığım her şeyden, söylediğim her sözden büyük pişmanlık duydum. Sağlık dışında her şeyin tekrar kazanılabileceğini anladım. Bugün eşim sağlıklı, maddi durumumuz biraz daha iyi ama geriye dönüp baktığımda ne yazık ki ‘keşke’ ile başlayan birçok cümle kurabiliyorum. Bu zor günlerden başarıyla çıktığımızdan çok da emin değilim. Sanki aramızda bir şeyler tamir edilemez şekilde kırılmış gibi….“ Nur, 42, İstanbul

    Yaprak Çetinkaya

    Formsante Dergisi Ağustos 2011 Sayısı



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz


    Tam bir sebze canavarıyım

    ‘Binbir Gece’ dizisindeki rolüyle her hafta evlerimize konuk olan, sevilen oyuncu Ceyda Düvenci “bakımlı, kendini her haliyle seven ve güvenen, sağlığına dikkat eden kadınlar...

    Diyette başarısızlık yoktur, vazgeçmek vardır

    Yeni kitabı ‘Afiyetle Diyet’’in raflardaki yerini aldığı bugünlerde Uzman Diyetisyen Dilara Koçak ile bir söyleşi yaptık ve ondan stil sırlarını öğrendik...Yeni kitabınızdan biraz bahseder...

    Tek yaptığım spor oğlumla yürümek

    G.O.R.A'nın çekimleri için ne diyeceksiniz?Çekileli uzun zaman oldu! İnsan bir şey çektiği zaman hemen seyretmek istiyor ama bu filmin başına hakikaten gelmedik şey kalmadı....