'Flört ederken her şey farklıydı' diyen kaç çifte rastladınız bugüne kadar? Aslında cevabı tahmin etmek hiç de zor değil. Birine âşık oluyor, İşte bu benim hayatımın sonuna kadar birlikte olmak istediğim insan diyor ve evleniyorsunuz. Sonrasında ne oluyor da, ilk günler bir gün bile görmemeye dayanamadığınız insan, aynı evin içinde size yabancı olmaya başlıyor. İşte bu soruyu işin uzmanı Psikolog Alanur Özalp'e sorduk ve kendisinden ilginç yanıtlar aldık. Evlilik aşkı gerçekten öldürüyor mu, yoksa aşk, evliliğin içinde bir yerlerde mi saklanıyor? Bir çiçek aldığınızı düşünün; eğer o çiçeğe su vermezseniz, altını çapalamazsanız, gübresini vermezseniz, o çiçek ölür. Evlilik de aynı şekildedir. Emek verirseniz, bununla ilgili çalışır ve düşünürseniz, bunların karşılığını alabiliyorsunuz. Evlendik iş bitti diye düşünürseniz, evlilik tabii ki aşkı öldürür. 'İmzayı attım, garantiye aldım' diye düşünmek yanlıştır.'İmzayı attır, yeter' denilir; oysa bu doğru değildir. Erkek ve kadının evliliğe bakış açıları çok mu farklı? Erkeklere sorarsak evlilik aşkı öldürüyor; kadınlara bakarsak öldürmüyor. Kadınlar için daha güzel bir birliktelik, daha sıcak bir ilişki oluşuyor. Erkek ve kadının bakış açısı farklı. Genel olarak düşündüğümüzde erkekler evlilikten kaçtıkları için aşkı öldürüyor. Çünkü erkekler'Ne kadar keyif yapabilirsek yapalım, ne kadar çok kadınla birlikte olursak olalım' diye düşünüyorlar. Evlilik aşkı öldürüyor, biz aşkımızı öldürmeyelim diye düşünüyorlar. Kadınlar ise bir an evvel evlenmek istiyor. Çünkü aile baskısı var; iş yerinde baskı var. Zaten üniversiteyi bitirdikten sonra belirli bir yaşa gelmiş oluyor. Çevredeki baskı da evde kalma korkusuyla birleşiyor.Bir adamı evliliğe razı edemedin, razı et gibi baskılar yapılıyor. Çünkü, kadın sevgili bulsa bile yine evlenme konusunda baskı oluşuyor. Bazen bize gelen kişilerin anlattıklarından nişanlılık dönemlerinde bu işin yürümeyeceğini fark ettiklerini anlıyoruz; fakat aile o kadar baskı içinde ki, bu evlilikten vazgeçerlerse ailede sanki herkes intihar edecekmiş gibi düşünüyorlar. Bir türlü o dönemde ayrılamıyorlar; fakat evlendikten sonra bu adamın kendisi için doğru olmadığını anlıyor. Ondan sonra ayrılma yoluna gidiyor. Bu aşamada hepimizin üzerinde, özellikle kadınların üzerinde baskı oluşuyor. Kadın ayrılmak istediği zaman ayrılamıyor, evlenmek istediği zaman da, baskıdan gözünü açıp, 'Bu doğru adam mı?' diye düşünemiyor. Evlilikte yaşanan bu sorunların altında cinselliğin etkisi ne oluyor? Cinsellik evlilikte çok önemlidir. İşin başında çiftler, genelde seks konusunda tecrübesiz olurlar. Bunun için seksi erteleyelim diye düşünüyorlar ve erteleme olayını kabul ediyorlar. Bazen de çiftlerin işleriyle ilgili yoğunluklar varsa, veya ekonomik sıkıntılar varsa bu tür sorunlara o kadar yoğunlaşıyorlar ki, seksi başka bir kenara koyuyorlar. Bir süre sonra birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlar. Bu da bir süre sonra öfkenin başlamasına neden oluyor. Birbirlerine karşı kırgınlıklar, dargınlıklar ön plana çıkmaya başlıyor. Evliliğin ilk yıllarında her söylenene inanıyorlar. Mesela biri diyor ki, Günde iki defa yapın onlar da iki defa yapıyorlar. Bir diğeri diyor ki 'Günde iki kere yapılır mı, haftada iki kere yapacaksın' o zaman haftada iki defa yapıyorlar. Ne yaptıklarını bilemez hale geliyorlar ve kendilerinden çok emin olamıyorlar. Bazen utanma duyguları işin içine giriyor. Bir süre sonra birbirlerini tanımaya başlıyorlar. Vücutlarının her bir parçasının ne anlama geldiğini, nerelerinin, nasıl okşanması gerektiğini öğrenmeye başlıyorlar. O nokta önemli. Fakat o noktaya kadar bir takım olumsuzluklar yaşanmışsa, onları geriye doğru ittiyse, oradan sonra o noktayı bulmaları gecikiyor ve hassas noktaları bulamayabiliyorlar. O zaman da bir şekilde seks, çok gerekli değil, olmasa da olur, gibi bir bakış açısına giriyorlar. Bunlar tehlikeli noktalar. Bu durumun, yetiştirilme tarzıyla bir ilgisi olabilir mi? Bizde özellikle aile büyükleri çocuklarını büyütürken, sakın konuşmayın özellikle kadınlara, eşiniz sizin tecrübeli olduğunuzu düşünür, aklına kötü şeyler gelir gibi yanlış şeyler söylenir. Bilmezi oynayın derler. Bilmez bir kadınla bir şey yapmak çok da keyifli gelmez diye düşünüyor insan. Onun için de çiftler, bu konularda önyargılar, eksik bilgiler nedeniyle hayatında bazı şeyleri uygulamaya sokamayabiliyor. Anne ve babasından seks çok da önemli değil gibi şeyler görüyorsa, o da böyle düşünmeye başlayabiliyor. Aile yaşantısı bu nedenle çok önemli. Aile içinde, kadına değer veriliyor mu, erkeğe değer veriliyor mu, bunlar da çok önemli. Kadın sadece okşanılan bir obje mi, yoksa aynı zamanda konuşabilen, düşünebilen bir obje mi. Özellikle kadınlar sekse bakarken, 'Sadece o iş için bana değer veriyor' diye düşünüyor ve o işten soğuyorlar. O işten nefret ediyorlar. Bu nedenle de sekse yeteri kadar değer vermiyorlar, yeteri kadar vakit ayırmıyorlar. Hatta kızıyorlar. Tam tersine hareket ediyorlar. Seksi olmamaya, eşine dokunmamaya çalışıyorlar. Dokunursam uyarılır ve benden seks talebinde bulunur, diye düşünüyorlar. Bir şekilde iki kişi evliliği bilgisizlikten, bazen yanlış inançlardan, bazen de toplumsal baskılardan tatsız bir hale getirebiliyorlar. Haberin devamı 2009 kasım sayısında… |