Gülden DudarıkUzak Doğu dövüş sporları denilince akla sadece tekmelerin havada uçuştuğu sporlar gelse de, aslında hem felsefesi hem de vücuda sağladığı yararları ile dövüş sporlarının birçok artısı bulunuyor.
Adı üzerinde; Uzak Doğu sporları. Çin, Malezya, Japonya, Kore, Vietnam, Hindistan, Singapur gibi Asya ülkelerinde ortaya çıktığı için bu tür sporlara Uzak Doğu dövüş sporları deniyor. Özellikleri ülkelere, kültürlere göre farklılıklar gösteren bu sporlarda, kimi ellerindeki araçları, örneğin tarım aletlerini kullanmayı (silahlı) tercih etmiş, kimi çıplak ellerini (silahsız) kullanmış. Bu tür sporlar genel olarak, ezilen toplumların başkaldırı şekli olarak, işgal edilen toprakları savunacak silahların yetersizliğinden doğmuş. Bu sporlar yıllar boyu ailelerin, belirli toplulukların ya da ülkelerin prestiji olarak korunmuş, saklanmış. Daha sonraları rekabet ve ticari amaçlı olarak kişiler, toplumlar veya ülkeler bu tür sporları tanıtımlarında kullanıp pazarlamış ve pazarlamaya devam ediyor.
İlk kural: Hoşgörü
Cifci Wing Tsun Organizasyonu Türkiye temsilcisi Sifu Erdal Karaal, “Dövüş sporları genel olarak içinde öğretileri de barındırır. Bunları doğru yorumlayanlar, uygulamaya geçirebildiklerinde başarı ve mutluluğu yakalayabilir. Fazilet, erdem, dürüstlük, saygı, hoşgörü öğretinin içinde yer alır. İnsanlarımızın çoğunluğu, Uzak Doğu dövüş sporlarını kaba kuvvet olarak algılıyor. Oysa Uzak Doğu sporu yapan her kim olursa olsun, karşısındaki zayıf insanı ezmemeye özen gösterir. Üzerindeki stres ve agresifliği bıraktığından normal insanlara göre daha sakin olur. En sıkıntılı anlarda bile sakince düşünüp karar verebilir. Uzak Doğu sporu yapanlar; insana, doğaya, çevreye saygı duyar” diyor.
Kadınların da dövüş sporlarına en az erkekler kadar meraklı olduğunu söyleyen Karaal, dövüş sporları içerisinde kadınların daha çok hangilerini tercih ettikleri konusunda genelleme yapmanın zor olduğunu belirtiyor. Şehirlerde oluşan yoğun çalışma temposunda hem stresle mücadele etmek ve beyinlerini boşaltmak hem de gerektiğinde kendini korumak için, belirli yaş üstü, çalışan kadınlar genel olarak aikido, cifci wing tsun, kick boks başta olmak üzere, hemen hemen tüm branşlarda aktif olarak yer alıyor. Uzak Doğu dövüş sporlarını birçok kadın, dövüşten çok bir öğreti sahibi olmak veya felsefesini kavramak için yapıyor.
Saldırıya karşı korunma
Olabilecek saldırılara karşı nasıl davranılması gerektiğini Sifu Erdal Karaal şöyle anlatıyor: “Rakibinizle her zaman belirli mesafede ve vücudunun tümünü görebileceğiniz bir yerde bulunmalısınız, size iyi niyetli yaklaşıyor olabilir, elleriniz vücudunuzun önünde kafanıza yakın durmalı ki herhangi bir ani saldırıda müdahalede gecikmeyin. Örneğin şüpheli biri ile konuşurken saçınızı, yüzünüzü parmaklarınızla kaşıyor gibi yapabilirsiniz. Bu, saldırıda yüz ve kafanıza gelebilecek darbelerde müdahaleyi kolaylaştırıyor.”
“Sanatın her dalıyla uğraşmayı seviyorum”
“Adanalı olduğum için zeytinyağlı yemeğimiz çok yok. Baharatlı yemekleri seviyorum. İstanbul’da kereviz ve brokoli yemeye başladım.”
‘Beyaz Gelincik’ dizisiyle oyunculuk hayatına başlayan ve sonrasında ‘Baba Ocağı’ ve ‘Bahar Dalları’ dizileriyle ismini duyuran genç oyuncu Gülden Dudarık, sadece oyunculukla yetinmiyor. Tekvandodan müziğe, resimden yemek yapmaya kadar birçok hobisi var. Kısacası, 10 parmağında 10 marifet…
Uzak Doğu dövüş sporlarından tekvandoyla ilgileniyorsunuz. Bu sporla uğraşmaya ne zaman başladınız?
Tekvandoya ilkokul ikinci sınıfta başladım. Babam erkek kardeşimi göndermek istiyordu, ben de onunla birlikte gittim. Sonra çok sevdim ve yedi yıl devam ettim. Şu anda düzenli yapamıyorum ama evde esneme hareketlerini aksatmadan yapmaya çalışıyorum.
Gündelik yaşamınızda, tekvando hareketlerini kullanmanız gerektiği oluyor mu?
Savunma sporu olduğu ve dışarıda kullanmamak için yemin ettiğimiz için kullanmıyorum. Fakat kendimi savunacak hareketleri biliyorum. Bir kere kullanmak zorunda kaldım. Tamamen savunma üzerine bir olaydı, kendimi ve arkadaşımı bir kapkaççıdan korumak için kullandım, kimseyi dövmedim sadece darbe aldı.
Nilgün Yıldız
Fotoğraflar: Ufuk Sarışen
Devamı Formsante Dergisi Kasım 2010 Sayısında…