İkinci beynimiz bağırsakların ruh halimizden organlarımıza hayati öneme sahip olduğunu biliyoruz. Mikrobiyatanın desteklenmesi konusunda kadınların daha da hassas olmaları gerekiyor. Çocuk sahibi olmaktan depresyona menopoz sonrası döneme kadar hayatımızın her evresinin kumandası bu bakterilerin elinde.
Hazırlayan: Deran Çetinsaraç
Atalarımızdan miras kalan tohumlar gibi vücudumuzdaki bakterilerin sayısı da her geçen gün azalıyor. Atalarımızın mikrobiyatasında olan 3.000-5.000 çeşit bakteriden sadece 300-500 çeşit kaldı. Bu şu anlama geliyor; anneannenizin annesi 90 yaşına kadar tarlada çalışırken siz 30-40’lı yaşlarda hastalıklarla tanışıyorsunuz. ABD’de uzun zamandır çalışmalarını yürüten Mikrobiyolog Ali Rıza Akın; sağlıklı bir mikrobiyatanın sağlıklı insana giden en önemli anahtar olduğunu söylüyor. Akın, kadın mikrobiyotasının cinsel hayattan, hamile kalmaya, enerji ve huzur seviyesinden adet dönemi komplikasyonlarına, hatta menopoza, arkadaş ve eş ilişkilerine kadar direkt olarak rol oynadığını belirtiyor.
Bağırsak sağlığı ve bakteriler neden önemli?
İnsan vücudunda bir hücreye karşılık 10 bakteri bulunuyor. Ancak bundan 100 sene öncesine gittiğinizde insan vücudunda 3-5 bin çeşit bakteri varken bugün 300-500 arası bir sayıda bulunuyor. Neden? Antibiyotiğin bulunmasıyla ve endüstriyel tarım ile hayvancılıkla birlikte insan mikrobiyatası negatif etkilendi. Dolayısıyla her geçen gün faydalı bakterilerimizi kaybediyoruz. Sadece yediklerimiz değil dış etkenlerin de bakterilere etkisi var. Şu anda oturduğumuz restoranın tavan boyasında bulunan kimyasal yüzünden etrafımızda hiç küf yok. Keza evlerimizde de bu durum söz konusu. Yaşadığımız mekanlar da eskiden bakteri çeşitliliğine katkı sağlıyordu. 1940’lı yıllardan itibaren hayvan yemlerine antibiyotik konulmaya başlandı. 100 kiloluk inek oluyor sana 140 kilo; daha fazla et elde ediliyor. Tarımcılıkta kullanılan gübrelerin yüzde 80’i sentetik. Dolayısıyla ne yediklerimizle ne de yaşadığımız çevrede sağlıklı bir bağırsak yapısına sahip olmamız çok zor. Şehir sularında bulunan florür de yine bakterilerin yok olmasına sebep olan etkenler arasında.
Gerçekten kaçış yok mu kimyasallardan?
Var tabii. Mesela Ege’nin bir köyünde yaşasanız, hem tarım hem hayvancılıkla uğraşsanız o zaman ihtiyacınız kalmaz destek almaya. Ancak pek çoğumuz için yaşadığımız koşulları ve çevreyi değiştirmek mümkün değil. Yine de çocuklarınız ve kendi sağlığınız için daha çok deniz balığı ve daha çok doğal sebze-meyve tüketebilirsiniz. Bir de probiyotik takviyesi alarak bağırsak sağlığına destek olabilirsiniz.
Mikrobiyatanın probiyotiklerle desteklenmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Desteklemediğimiz zaman ne oluyor?
Probiyotik konusunda destek almadığınız zaman otoimmün hastalıklar, depresyon, diyabet gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle kadınlarda kadınsal hormonları proses eden bakteriler bulunuyor. Bu bakteri olmadığı zaman östrojen hormonu proses edilemiyor. Belirtileri ise beyin sisi, bağırsaklarda düzensizlik, memelerde hassasiyet, sinirlilik ve kızgınlık halleri. Bunun bir adım ötesi kist, daha ötesi meme kanseri olarak karşımıza çıkabiliyor. Kadınlar bu yüzden erken menopoza girebiliyor. Yapılan çalışmalarda kadınların menopoz öncesi ve sonrası mikrobiyataları incelenmiş. Erken menopoza giren kadınların mikrobiyatasının erkeklerinkine benzediği görülmüş. Oysa birbirinden çok farklı olması gerekiyor.
Mikrobiyata testi nedir? Nerede yaptırmalıyız?
Bu testlerde de ne yazık ki merdiven altı dediğimiz sahte analiz yapan yerler mevcut. ABD’de de benzer firmalar var. Gaita testi dün akşam ne yediğinizi size söyleyebilir. Düzgün bir şekilde yapılan mikrobiyata kompozisyon testiyle ise o insanın depresyonda olup olmadığını, bipolar olup olmadığını, kanser olma itimalini söyleyebilir. Bunu düzgün yapan yerlerden biri Biruni laboratuvarları ve diğeri de yine bir moleküler biyolog olan Dr. Melis Durası’nın GutFlora Test’i. Otizmli çocuklardaki bazı bakteri aileleri değişik olur, dolayısıyla bu testle çocuğu görmeden bu sorunu yaşadığını söylemek mümkün.
Koronavirüs ve aşılar bağırsaklarımızı nasıl etkiledi, bununla ilgili çalışmalar
var mı?
Hepimiz gittik aşı olduk. Ve pek çok kişi beyin sisi, enerji kaybı, koku-tat kaybı, halsizlik gibi “long covid” denilen etkileri yaşıyor. Yapılan çalışmalarda mikrobiyatının güçlendirilmesiyle altı-dokuz ay arasında “long covid” etkilerinin azaldığı görülmüş. İnsanların koronavirüs öncesindeki eski dinamik hallerine dönebildiği söyleniyor.
Sizin de çalışmalarınız bağırsaklarımızdaki bakterilerin iyileştirilmesi üzerine değil mi?
Amaç yeni nesil bakteriler yaratmak, ben bu alanlarda çalışıyorum zaten. Bir ülkenin sağlıklı olabilmesi için o ülkenin mikrobiyatasının sağlıklı olması gerekiyor. Antibiyotik ve ilaç kullanımı azaldıkça ülkenin sağlık sistemindeki fazla olan yükler de gider. Ayrıca kanserin önümüzdeki 10 yılda tedavisi ortaya çıkacak bir hastalık olduğunu düşünüyorum. Önemli olan insan sağlığına bütünsel bir yaklaşımla bakabilmekte.
Kadınların hamile kalmasına da etki ediyor mu?
Aslında hamile kalmadan bir adım geriye bakalım; kadınlarda libido ve mikrobiyota arasındaki ilişkiye baktığımızda yine mikrobiyotanın ürettiği Beta-glucuronidase enzimi karşımıza çıkıyor. Bakterilerin üretmiş olduğu bu enzim östrojen hormonunu aktif hale getirerek libidonun oluşmasını sağlıyor. Mikrobiyotadaki bakteriler bu enzimi üretirlerse libido oluşuyor, mikrobiyota sağlıksız ise libido aktif hale gelemiyor. Öte yandan, afrodizyaklar da mikrobiyotaya destek olduğu için libidoyu artırıyor. Sihirli bir olay değil aslında. Yine aynı şekilde meme kanserini ele alacak olursak; her sene 300 bin kişi meme kanseri teşhisi alıyor ve bu 300 bin kişinin yüzde 70’inde hiçbir risk faktörü yok ancak kadın ve 50 yaş üzeri olmaları hariç. Ortada hiçbir sebep yokken neden 210 bin kişi meme kanseri oluyor diye analiz edildiğinde karşımıza yine mikrobiyota ve östrojen ilişkisi çıkıyor. Sağlıklı bir kadında östrojen hormonunu mikrobiyota işleyerek östrojenik metabolitlere çeviriyor ve östrojen baskınlığını ortadan kaldırıyor. Mikrobiyota düzgün bir şekilde çalışmazsa östrojen baskınlığı oluyor ve buna bağlı olarak basta PMS olmak üzere meme kanserine kadar oluşan hastalıklar ortaya çıkıyor.