Diğer
    Ana SayfaPsikolojiGelelim para ile ilişkimizin faydalarına... Çocuklara para nasıl anlatılmalı?

    Gelelim para ile ilişkimizin faydalarına… Çocuklara para nasıl anlatılmalı?

    -

    Dolar-euro bir artıyor bir düşüyor, konut kredileri de sürekli değişiyor; sabah kalkıyoruz para, akşam yatıyoruz yine para. Şimdi tam da para ile ilişkimizi düzeltme zamanı değil mi? Gelin şimdi koltuğa oturun, ilk harçlığınızı aldığınız bayrama doğru bir yolculuk yapın…

    Yazı: Deran Çetinsaraç

    Saçınızın dalgası, gözünüzün mavisi nasıl size atalarınızdan yadigarsa para ile olan ilişkimize de soy ağacımız etki ediyor. Babanızın ticarette dikiş tutturamaması, anneannenizin yarın öbür gün lazım olur diye sürekli yastık altına koyduğu altınlar bugün sizin seçimlerinize etki ediyor olabilir. Sadece aile değil, içinde yaşadığımız coğrafya, ekonomik koşullar da yine paraya olan bakış açımızı belirliyor. Peki bu bir sorun mu? Araştırmacı, Yazar ve Eğitmen Meltem Reyhan, potansiyelimizi ortaya çıkartmak için mutlaka para ile ilişkimizin nasıl olduğuna bakmamız gerektiğini söylüyor. Reyhan, “Para Ne Söyler Biz Ne Anlarız” adlı yeni kitabında para ile ilişkiyi fark etmek ve dönüştürmek için örnek hikayeler, ritüeller, ödevler ve alıştırmalarla hikayesini yeniden yazmak isteyenler için bir yol haritası hazırlamış.

    Para ile olan ilişkimizin temelinde ailemizden aldığımız kodlar mı var? Bu kodlar nasıl oluşuyor?
    Ailemiz bizim hem biyolojik hem de psikolojik yapı taşlarımızı aldığımız ana kaynağımız. Hatta bu yapı taşlarını şekillendirenler sadece anne ve babamız değil; onların da anne ve babalarının yaşadıklarından etkileniyoruz. Epigenetik adı verilen soylar arasındaki davranışsal mirasın seçimlerimize etkisi bugün genetik çalışmalarında kabul görüyor. Kısacası biz henüz dünyaya gelmeden soy ağacımızdaki bireylerin yaşadıkları bize de sirayet ediyor. Bununla birlikte sosyal çevremizle kurduğumuz bağın temellerini de ailemizden öğrendiklerimizle şekillendiririz. Biz dinleyerek, seyrederek ve taklit ederek öğreniriz. Doğru ve yanlış kavramlarını topluma nasıl adapte olacağımızı, geleceğimizle ilgili kararlarımızı oluştururken anne ve babamız bizim ilk rehberlerimiz. Onların söylediklerinden çok yaptıklarına odaklanırız. Para kavramı bu olgulardan sadece birisi belki ama bir buzdağı gibi birçok unsurun görünmeyen yüzünü de anlatır. Para dediğimde bazılarının aklına belki ilk olarak harcamak veya biriktirmek geliyor. Bazıları için konforlu bir hayatın olmazsa olmazı, bazıları içinse bir sorun kaynağı. İşte bu bakış açısını ailemizin parayla ilgili yaşadıklarından başlayarak kendi deneyimlerimizi de içine katarak biçimlendiriyoruz. Parayı kazanma biçimine karar vermemizden başlayarak, onu elimize aldığımızda hissettiklerimiz, hayallerimiz, gelecek kaygılarımız ve daha birçok konuda çok küçük yaşlarda verdiğimiz kararlarımızın seçimlerimizi ve olayları algılamama biçimimizi yönettiğinin pek de farkında olmayabiliyoruz.

    - Advertisement -

    Türk toplumunda en çok karşınıza çıkan kodlamalar genelde ne oluyor?
    Türkiye’de parayla ilk temasımız çoğunlukla çocuk yaşlarda bayramlarda bize verilen harçlıklar oluyor. Bu tanışma sırasında hürmet ve kolayca elde edilen bu parayı harcamak konusunda çocuğa iki yönde tavsiye veriliyor. İlki istediğini satın alabileceği, ikincisiyse bir kumbarada biriktirmesi yönünde oluyor. “Para kolayca gelir ve istediklerimi yapmakta özgürüm” kodlaması kendi parasını nasıl yönlendirmesi gerektiği konusunda bireyin yetersiz kalmasına neden olabiliyor ve harcama odaklı bir algı gelişebiliyor. Biriktirme tavsiyesinde başarılı sonuçlar da gördüm ancak çoğunluk o paranın bir şekilde izinli ya da izinsiz çocuktan alınması yönünde oluyor. Kumbarası bir sebepten elinden alınanların da –paraya sahip çıkamam, birisi benden alır vb- bir algısı oluşuyor. Bununla birlikte para ve namus, şeref, gurur ve onur kelimelerinin cümle içlerinde sıklıkla birlikte kullanılması bilinçaltında ilginç bakış açılarının şekillenmesinin temel sebeplerinden. Türkiye gibi ekonomik krizlerin sıklıkla yaşandığı bir ülkede nesiller boyu aktarılan kıtlık bilinci de en sık rastladığım kodlardan bir tanesi diyebilirim.

    Peki bu kodlamalar hiç farkında olmasak tüm hayatımızı etkileyebilir mi? İşimizi, kariyerimizi, ilişkilerimizi, evliliklerimizi?
    Çoğunlukla farkında değiliz. Ailemizin yaşadıklarına benzer olaylar bizim de başımıza gelse, bir takım olaylar döngüsel olarak tekrar da etse bunun kaynağını bulmamız biraz zaman alabiliyor. Çoğunlukla olayın hikayesel boyutunda kalıyoruz. Hikayelerimizi de kurgulama becerimizle başımıza gelenlerin çoğunlukla dış kaynaklı olduğu inancını taşıyor ve seçimlerimizin sonuçlarını yaşadığımıza pek ihtimal vermiyoruz. Kariyer planlarımızı çoğunlukla babamızı modelleyerek alıyoruz. Paraya bakış açımız bir anlamda güç ve güvenle olan ilişkimizi de şekillendirdiğinden farkında olsak da olmasak da güven hissetmek ya da güç sahibi olabilmek adına beklentilerimizi gerçekleştirmek için tavizler verebiliyor, baskı altında bir yaşamı kabullenebiliyoruz. Özellikle iş hayatında kadının rolü ikili ilişkilerine yansıyor. Güçlü bir kariyer planı için ikili ilişkilerinde başarılı olamayacağı inancı taşımak çok yaygın bir bakış açısı. İkili ilişkilerde mutlu olabilmek için kariyerinden, yeteneklerinden taviz veren, mutlu bir evlilik ya da çocuklarının geleceği uğruna kendini geri planda tutan anne modeline benzememek adına bilmeden de olsa aşk feda ediliyor. İş hayatındaki pozisyonunu aile içinde devam ettirmek isteyenler, iktidar olma motivasyonunu sürdürürek kendilerini duygusal bağ kurmakla ilgili zayıf bırakabiliyor. Bu da ilişki içinde rekabetçi tavırlar sergilemelerine, empati kurmakta zayıf kalmalarına ve karşılarındaki kişi her kim olursa olsun maddi ihtiyaçlarını karşılayarak yeterli oldukları fikrine sahip olmalarına neden olabiliyor. Eşine bir hediye almak, çocuğunu iyi bir okula göndermek kendi kariyer planını aile modeline taşıması anlamına geliyor.

    Para aynı zamanda bir şeyin değerini de temsil ediyor; paraya verdiğimiz değer kendimize verdiğimiz değerin de bir göstergesi midir?
    Bu soru çok doğru bir tespit. Teşekkür ederim. Kitabımın anlaşıldığını duymak bana iyi geldi. Bu kitapta anlatmak istediğim temel kavram tam da bu konu. Öncelikle üreten ve emeğimizle bir değer yaratanın biz olduğumuzun farkında olmalıyız. Ne iş yaparsak yapalım, hatta çalışmıyor olsak da parayı değerlendirme enerjimizle değer kavramını tanımlayan biziz.

    Hem parayı kazanırken hem de harcarken yaklaşımlarımız hayatın içinde kendimizi ne şekilde konumlandırdığımızla oldukça ilgili. Önemli olarak tanımladığımız her ne varsa ucu paraya dayanıyorsa veyahut önemli hissetmek için para önceliğimizse kendimize hak ettiğimiz değeri vermiyoruz demektir. Parayla ilgili kavramlar bizim yönetemediğimiz birçok parametreyi de içeriyor. Dünyanın ekonomik gidişatı, popüler mesleklerin değişime uğraması, küresel virüs salgınları vb etkenler karşısında kendimize şunu hatırlatmalıyız; bu süreçte neye ihtiyacım var ve önceliklerim neler? İnsan ihtiyaçlarını belirleyebildiği ve bunları karşılamak konusunda güvende hissettiği sürece mutlu ve sakin bir ruh haline sahip olabiliyor.

    Göçebe bir toplumdan geldiğimiz için para bastığımız zemini sağlam yapıyor olabilir mi?
    Bu tespitinize tüm kalbimle katılıyorum. Sadece bizim toplumumuz için de değil üstelik; insanın güvenli bir barınak, yeterli yiyecek ve çevresel olarak güvenli bir ortam ihtiyacı tarih boyunca devamlılık göstermiş. Genlerimize kazınan en öncelikli ihtiyacımız barınmak ve evlerimizle kurduğumuz ilişkimiz ve ardından da sürdürülebilir yaşam standartı geliyor. Göçün temelinde mevcut coğrafyada kaynakların azalması ya da güvenlik sorunlarının ortaya çıkışı bulunuyor. Yakın zamanda komşularımızın yaşadıklarına şahitlik ettik. Sosyoekonomik olarak güçlü olanlar ve özel yetenekleri olanlar hızlı bir şekilde dünyanın istedikleri bölgelerinde yeni bir yaşam kurabildi. Yeterli parası ya da yeteneği olmayanlar büyük kitleler halinde hareket etmek ve sığınmacı olmak zorunda kaldılar. Yeterince param olursa güvende hissedebilirim birçok açıdan insanın yaşamın değişken parametreleri içinde kendini sakinleştirmesinde etken. Şunu hatırlamalıyız ki hayatı biz kontrol edemiyoruz. Mevcut gidişatın içinde güvenlik arayışımızı üretkenliğimizle yanıtlayabiliriz. Tüketim algısından özgürleştiren, işbirliği ve paylaşımcı yaklaşımlara sevk eden bu tutum bizi krizlerde mecburen birlikte hareket etmekten, gücümüzü bir araya getirip bir değer ortaya koyabilmeye taşıyor.

    Parayla sorun yaşıyorsak annemize mi dönüp bakmalıyız?
    Bana kalırsa parayı kazanma biçimimiz için öncelikle babaya, kullanma biçimimiz için annemizin yaklaşımlarına bakmalıyız. Anne ya da babayı yetersiz veya disiplinsiz bulduğumuz konularda, onlarla olan ilişkimizi değerlendirirken vardığımız yargılarda onların tutumlarını iyileştirmek için adeta onların rollerini benimsiyoruz. Annemiz kendini değil de bizi her şeyden çok önemseyen bir rol modelse, ona bu şekilde yapmaması için telkin versek de biz de onun gibi yapıyoruz. Borç konusu çoğunlukla anne ya da babaya bakış açımızda onlara haklarını teslim etmemekle ilgili oluyor.

    Para ve paha tanımlamaları nasıl olmalı?
    Paha kelimesinin tam karşılığı “değer” anlamına gelir. Bizim için değerli olan nedir? Bu sorunun cevabı parayla olan ilişkimizi sağlıklı bir düzleme oturtmamıza yardımcı olur. Bu soruya verilebilecek birçok farklı cevap var. Zaman, yetenekler, sahip olunanlar, ilişkiler, itibar, tatil, ev vb… Neye değer veriyorsanız onu elde etmek ve elde tutmak için performans gösterirsiniz ve bu da sizin kim olduğunuzu az çok ortaya koymanıza neden olur.

    Çoğumuz emekli maaşını bekliyor; bu bir sorun mu?
    Güvence arayışımız, isteksizce çalıştığımız işler, coşkuyla yapmak yerine kolay olduğu veya alıştığımız için yaptığımız üretimlerden bir an önce kurtulup özgür kalmak istiyoruz. Oysa insan ürettikçe bedeni ve beyni kendisini diri tutuyor. Ortaya koyduğu değer ya da ürün her ne olursa olsun bundan mutlu olan insanların ölene kadar çalışmaktan mutlu olduklarını hepimiz gözlemliyoruz. Üretimden kopanlar önce kendilerini tüketmeye meyilli oluyor. Sağlık sorunları, isteksizlik hatta biraz da huysuzluk baş gösterebiliyor.

    Para ile olan ilişkimizi düzelttiğimiz zaman euro ve dolar değişimini artık takip etmeyecek miyiz?
    Parayı değerlendirmenin sağlıklı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Benim tek uyarım parayı değerlendirirken ona yüklediğimiz anlam güvende hissetmek olduğunda üretkenliğimizin aşağıya çekildiğiyle ilgili. Daha fazla kazanmaktan çekinen, zenginlikten korkan danışanlarımın da örneklerini paylaşıyorum kitapta ve onlara parayı büyütmelerinin, başarılı bir iş hayatı çizmelerinin önündeki engelleri de anlatıyorum. Önemli olan para gelse de gitse de siz yapmak istediğiniz işi aşkla yapıyor musunuz, yoksa vazgeçip hayıflanıyor musunuz? Başarılı insanlar devam etmişler, doğru yatırım yapmaya önem vermişler ancak herhangi bir krizde de geri çekilmek yerine nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiğini yeniden değerlendirmişlerdir.

    ÇOCUKLARA PARA NASIL ANLATILMALI?

    Son olarak çocuklarımızın parayla ilişkisi açısından nelere dikkat etmeliyiz?
    Kitapta Amerika’da yaşarken şahit olduğum bir örneği paylaşıyorum. Parayla olan ilişkisinde çocuğa her söylediğimiz kadar parayla neler yaptığımız da onun için birer örnek teşkil ediyor.

    Öncelikle parayı kullanması, bir alışverişte nelere dikkat edeceği, kendi harçlığını nasıl değerlendirmesi gerektiğiyle ilgili rehberlik yapmamız önemli diye düşünüyorum. Herhangi bir şekilde parasını kaybettiğinde ya da eninde sonunda parayla satın alınabilecek bir şeye zarar verdiğinde ona karşı sergilediğimiz tutum onun “Para benden önemli ya da ben daha değerliyim ama değerli olanı da korumalıyım” yaklaşımlarından birisini seçmesine neden oluyor. Bu nedenle bizi dikkatle izleyen o gözlere doğruyu göstermek için ben daha değerliyim düşüncesini önce kendimiz benimsemeliyiz.

    Kitabınızda baba para konusunda cömertse siz kendinize cimri, çevrenize cömert; babanız pintiyse kendinize cömert, çevrenize pinti olursunuz diyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
    Bu konu yüzlerce kişiyle yaptığım görüşmeler sonucunda ortaya koyduğum bir tespit. Bize nasıl davranılıyorsa biz de kendimize aynı şekilde davranıyoruz. Parayı bizden sakınan bir baba modeliyle büyüdüysek babamızdan beklediğimiz cömertliği başkasına sunuyor, kendimize yine kısıtlı imkanlar sunuyoruz. Babamız bize bolca verdiyse o zamanda ben bolca almayı hak ediyorum yaklaşımına sahip oluyoruz.

    Cüzdan seçimimiz para ile olan ilişkimizde önem taşıyor mu? Cüzdan birinden hediye gelirse neye dikkat etmeliyiz? Renklerin para ile ilişkisi var mı?
    “Cüzdanda saklı zenginlik sırları” videom youtube kanalımın ilk ve en çok izlenen videosu. Cüzdan konusu önemli ancak bir sembol olarak yaklaşmalı ve bilinçaltımızın her an gördüğü tüm işaretleri okuduğunu da hatırlamalıyız. O cüzdanın içine koyduğumuz harcama fişleri alışverişi, fotoğraflar o kişilerle olan ilişkimizde paranın önemini, tılsımlar parayı yönetemediğimizi anlatıyor. Renklerin parayla, değerle ve zenginlikle ilişkisi var. Binlerce yıldır zenginliğin sembolü olan renkler var. Mor cüzdan takıntısı biraz da buradan geliyor. Eski zamanlarda bazı renklerin elde edilmesi pahalı olduğu için asiller ya da zenginler kullanmış. Bunun dışında cüzdanın büyüklüğü, küçüklüğü de bir seçimi anlatıyor. Parayla ilişkim sıkışık ya da ferah veya para hayatımda çok yer kaplıyor vb… Kırmızı bize ateş ve kanı yani hareketi ve canlılığı hatırlatıyor. Mavi serinliği, beyaz keskinliği ve netliği, siyah korunmayı ve biraz da sırlanmayı, yeşil olumlu bir hareketi. Benim cüzdanım yeşil renktir. Kitabımın kapağının rengi de tam zümrüt yeşilidir. Venüs astroloji de değer yaratmak ve sevgiyle ilişkili bir semboldür. Doların renginin tesadüfen yeşil olmadığını hepimiz tahmin ediyoruz. Cüzdanı bize hediye eden kişinin seçimini kullanıyoruz. Yani parayla olan ilişkimizi her an bize anlatan bu sembolde renk, şekil veya herhangi başka bir unsuru biz seçmemiş oluyoruz.



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz