Fiziksel bir rahatsızlığınız olduğunda gereken hassasiyeti gösterip doktora gidiyorsunuz. Peki aynı özeni ruh sağlığınız için de uyguluyor musunuz? Aşamadığınız zorluklar ya da farkında olmadan sergilediğiniz davranışlar terapiye ihtiyacınız olduğuna işaret edebilir. Kendi başınıza halledebileceğinizi ya da çözebileceğinizi düşündüğünüz sorunlarla uğraşmak o kadar da kolay olmayabilir. Bu maddeleri dikkate alarak kendinizi testten geçirebilir, terapiye ihtiyacınız olup olmadığını açıkca görebilirsiniz.
GERGİN VE PROBLEMLİ İLİŞKİLER
İlişki denilince akla ilk olarak kadın-erkek, eş ve sevgili ilişkisi gelse de aslında aileniz, arkadaşlarınız ya da sokaktaki insanlara karşı davranışlarınız bile “ilişki” grubuna dahil oluyor. Söz konusu bu ilişkilerinizde iyi diyaloglar kurup, pozitif enerjiler yayamıyor ya da problemli davranışlar sergiliyorsanız oturup bir düşünmeniz gerekiyor. Etrafınızla iyi ve yakın ilişkiler kuramamak, bastırdığınız korkularınızdan, endişelerinizden veya acı çekmemek için kendinizi koruma kaynaklı olabiliyor. Problemin kaynağı siz değilsiniz diyelim… Size bir şey katmayan, ileriye görütmek yerine aşağı çeken, stres yaptıran sıkıntılı bireylerin yarattığı ilişkilerden de uzak durmanız gerekiyor. Sağlam, pozitif ve uzun süreli ilişkiler kurmak adına hatayı kendinizde aramaya başlayarak soluğu terapistte almanızda yarar var. Sorun sizde olmasa bile, terapistinizin vereceği önemli ipuçlarıyla karşı tarafta karşılaştığınız durumların üstesinden farklı tekniklerle gelebilirsiniz.
ENDİŞE VE KORKU
Hayat size her zaman tatlı pembe şekerler ya da rengarenk, mis kokulu çiçekler sunmaz. Güzellikler kadar kötülüklerin de olduğu dünyada her an her şey çok iyi gitmeyebiliyor. Bu kaçınılmaz gerçeği benimsemeniz, endişe ve korkularınızı yenip daha cesaretli olmanızı sağlayacak bir durum. Temposu ve sorumluluğu bol şehir hayatının getirdikleri her bireyi farklı şekilde etkiliyor. Dünya üzerindeki birçok insan geleceğinden şüpheli, endişeli… “Ya başıma kötü bir şey gelirse ben ne yaparım?” gibi korkulara sahip. Bu tarz can sıkıcı, sizi geriye çekecek, cesaretinizi azaltacak noktalar ruh halinizi olumsuz yönde etkiliyor. Andan uzaklaşmanıza, insanlardan kaçmanıza, amaçlarınızı yitirmenize ve depresyona girmenize neden oluyor. Bu durumda da ihtiyacınız olan tek şey psikolojik destek…
GEÇMİŞİN İZLERİ
Çok sevdiğiniz birini kaybetmek, trajik bir trafik kazası ya da hatırlamak istemeyeceğiniz, kabul olarak tanımlayacağınız herhangi kötü bir deneyim… Uzmanlar yaşanmış kötü olayların üstesinden gelmenin iki yıl civarında seyrettiğini belirtiyor. Ancak siz de böyle bir deneyim yaşamış, üzerinden iki yıl geçmesine rağmen atlatamamışsanız, dışarıdan destek almanız mantıklı bir çözüm olabilir. Çünkü yaşanan psikolojik travmalar, üstesinden gelinmediği takdirde günlük yaşantınızı derinden etkileyerek kabuslar görmenize, ani duygu değişimlerine bağlı olarak ağlamalara, kontrolsüz öfkeye, asosyalliğe neden oluyor.
SÜREKLİ ÜZGÜNSENİZ…
Acıyı hepimiz bir şekilde tatmışızdır. Başımızdan birtakım kötü ve hatırlamak istemeyeceğimiz olaylar geçmiştir elbette… Bu olayların sonucunda da acı çekmemiz oldukça normal. Ancak ne zaman ki üzüntünüz ve acınız günlük yaşantınızı etkiliyorsa bu depresyonda olduğunuza en büyük işaretlerden biridir. Uzmanlar bu sıkıntı ve acının iki haftadan daha fazla sürmesi durumunda mutlaka bir psikoloğa görünülmesi gerektiğini savunuyor.
HER ŞEYDEN UZAKLAŞMAK
Zaman zaman her şeyi geride bırakıp, bambaşka diyarlara doğru yol almak isteyebilirsiniz. İşinizi, ailenizi, sevdiklerinizi ve arkadaşlarınızı her şeyi olduğu gibi arkanızda bırakıp yeni maceralara başlamayı, hayatınızda yeni bir sayfa açmayı dileyebilirsiniz. Ancak ilk başta keyifli olacakmış gibi görünen aslında çok riskli ve ani verilmiş kararlar, daha sonra pişman olmanıza neden olabiliyor. Unutmayın ki, kurtarıcınız değiştirdiğiniz mekan ya da şehir değil, aklınız olacak. İsterseniz milleri aşıp, kıtalar değiştirin, zihninizde sağlam değişiklikler yapmadığınız sürece katettiğiniz yolların hiçbir anlamı olmayacak. Çünkü nereye giderseniz gidin, beyniniz de size eşlik edecek… İyisi mi, kafanızı dağıtacak, sorunlarınızı unutturacak, size yenilik ve pozitif enerji katacak aktivitelere yönelin. Bir de terapiste görünmeyi unutmayın.
TAKINTI VE KONTROL
Her şeyin fazlası zarar diye boşuna denmiyor. Yararlı olan şeylerin bile fazlası bir yerden sonra zarar verecek boyuta geliyor. Günlük hayatınızda planı ve düzeni benimsediğinizi gösteren kontrolcü tutumlar sergileyebilirsiniz. Ancak bu tutumlar aşırıya kaçtığı zaman tehlike çanları çalmaya başlıyor. Gereğinden fazla gösterilen düzen, titizlik ya da bir şeyleri kontrol etme isteği zarar veriyor. Takıntılı olmak, bu takıntıları alışkanlık haline getirmek, değişmesi imkansız şeyleri kontrol etmeye çalışmak durumunuzun çok da parlak olmadığını gösteriyor. Takıntılarınızdan kurtulmak, normal ve olması gereken seviyede kontrol mekanizmasına sahip olabilmek için bir uzmandan yardım almanız şart.
FİZİKSEL ZARAR
Sinir stres deyip geçmeyin çünkü tüm fiziksel reaksiyonlarınızı, metabolizmanızı baştan aşağıya etkiliyor… Kimisi yaptığı stresi baş ağrısıyla yaşarken kimisi mide kasılmalarıyla ya da iştahsızlıkla yaşıyor. Stres, üzüntü, endişe ve heyecan bir anda tüm vücudunuzu ele geçirebilecek güçte. Bu duyguları hissederken metabolizmanız anında reaksiyon gösterebiliyor ya da uzun bir süre sonra başka kötü sonuçlar doğurarak problemler ortaya çıkarabiliyor. Yaşadığınız hoş olmayan deneyimlerin sonucunda bir gün her şeyin bir şekilde yoluna gireceğini düşünerek ilerleyin ve bu yolda ilerlerken de mutlaka bir terapi desteği görün. Uzman kişi tarafından stresinizi ve üzüntüzü nasıl kontrol altına almanız gerektiği konusunda yeterli bilgiye sahip olduğunuzda, her şey daha kolay olacak.
Acıbadem International Hastanesi Psikolog Yrd. Doç. Dr. Ferahim Yeşilyurt neden terapi alınması gerektiği konusunda merak ettiğimiz sorularımızı yanıtladı.
TERAPİ, PSIKOLOG YA DA PSİKİYATRİST DENİLİNCE NEDEN ÇEKİMSER DAVRANIYORUZ?
Normal dışı olmak ve delilik korkusu toplumun büyük bölümünde hissedilen bir duygu. Bu nedenle insanlar ruhsal yönden destek almak istediklerinde diğer tıbbi yardım ihtiyaçlarına oranla daha çekimser davranıyor. Grip olduğunu açıklamak için bir çekinme duymamalarına karşın depresyonda olduklarını söylemede aynı rahatlığı hissetmiyorlar. Ruhsal bir sorun yaşıyor olmak damgalanma korkusunu da hissettirebiliyor. Diğer taraftan genel tıbbi bir durumla karşı karşıya olan, örneğin hipertansiyonu olan bir kişi bu durumun nedeni olarak kendisinde bir zayıflık hissetmezken, ruhsal sorunlar yaşıyor olmak bu işin bir zayıflık olduğu duygusunu uyandırıyor. “Her şey senin kafanda, üzülme” gibi yapılan öneriler de aslında “Bu iş çözülebilir ama sen çözemiyorsun” düşüncesine neden olabiliyor.
TERAPİ SÜRECİNDE KİŞİYE NASIL GÖREVLER DÜŞÜYOR?
Terapi sürecinde öncelikle terapistle bir güven ilişkisinin kurulması, devamlılık ve aktif katılım gerekiyor. Danışanın terapistine güvenmesi, kendisini açması ve belirlenen hedeflere ulaşmak üzere yeni davranışlarda bulunması şart. Belirlenen terapi aralıklarıyla, belirlenen saat aralığında terapiye devam etmek gerekiyor.
KİŞİLER EN ÇOK HANGİ SORUNU YAŞAYARAK TERAPİ DESTEĞI ALMAYA KARAR VERİYOR?
Kişiler çeşitli sorunlarla terapiye ihtiyaç duyabiliyor. Depresyon, panik atak gibi psikiyatrik bir tanı ile başvuru olabiliyor. Diğer taraftan iş ve evlilik sorunları gibi sorunlarla da başvurulabiliyor. Aynı zamanda kanser, diyabet gibi kronik bir tıbbi hastalık sonrasında da destek almak üzere de geliniyor. Son yıllarda insanlar iş yaşamı, özel hayat ve özgürleşme amaçlı da terapi başvurusunda bulunabiliyor.
TERAPİYLE EŞ DEĞER AKTİVİTELER VAR MI? NELER? KİŞİ NE GİBİ ŞEYLER YAPARSA KENDİNİ İYİ HİSSEDEBİLİYOR?
Terapi sürecinde insanlar kendilerini daha iyi tanımaya, günlük yaşamlarına dışarıdan bakmaya ve davranışları üzerinde daha fazla farkındalık kazanmaya başlıyor. İnsanların kendilerine vakit ayırmaları, sevdikleri uğraşılarla ilgilenmeleri, stres yönetimi açısından planlı yaşamaları ve iş dışı aktivitelerde bulunmaları da insanların rahatlamalarına yardımcı olabiliyor. Diğer taraftan güvendikleri ve destek olarak hissettikleri yakın dostlarıyla görüşmeleri de katkı sağlayabiliyor.
DEPRESYON BAŞLADIYSA TERAPİALMAK ŞART MI?
Terapi her ne kadar bir zayıflığı, kendi başına yetememeyi düşündürse de aslında kişi açısından son derece faydalı bir yöntem. Bu nedenle terapi almaktan çekinmemek gerekiyor. Terapi sayesinde kişiler günlük yaşamında ve ilişkilerinde daha geniş bir özgürlük ortamı yaratarak kendilerini daha iyi hissetme imkanına kavuşabiliyor. Terapiye gelebilmek yetersizlik değil bir farkındalık sonrası cesurca bir hamle. Toplum tarafından damgalanma ve yeterli olamama düşüncelerine karşın bir meydan okuma ve sorunlara çözüm arama davranışı.
Elif Gürsoy
Formsanté 2015 – Kasım sayısı