Voleybola başladığında tek amacı sağlıklı olmak, takım sporuyla ilgilenip sosyalleşebilmekti. Ama potansiyelinin fark edilmesi, başarılara doğru ilerlemesi çok sürmedi…
Röportaj: Elif Gürsoy
Fotoğraf: Ozan Kutsal
Küçük yaşlarda altyapıda başladığı voleybol serüvenine, Fenerbahçe Spor Kulübü’nde devam eden başarılı sporcu Eda Erdem, aynı zamanda A Milli Takımı’nın da olmazsa olmaz isimlerinden… Eda Erdem’in voleybol ve sporla ilgili hayaller kuran tüm kadınlar için başarıyla ilgili büyük bir motivasyon kaynağı oluşturacak yanıtları bu satırlarda!
Voleybol sizin için ne ifade ediyor, hikayeniz nasıl başladı?
Voleybol, Türkiye’de kadınların en başarılı olduğu branşlardan biri… 2003 yılında Filenin Sultanları’nın elde ettiği Avrupa ikinciliği ülkemizde voleybolun popülaritesini arttırdı. Kulübüm Fenerbahçe’nin bu branşa ve altyapısına yaptığı yatırım, voleybolu başarılı ve güçlü sponsorluklarla desteklemesi taraftarlarla buluşmasında ve geniş kitlelere ulaşmasında çok önemli bir kilometre taşı oldu. Beraberinde 2012’de ülkemizi Londra Olimpiyatları’nda temsil etmemiz, spor kulüplerinin yatırımları ve gelen uluslararası başarılar sayesinde bu popülerlik günümüzde artarak devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı araştırmalara göre de genç kızlar, en çok bu spor branşını tercih ediyor.
14 yaşında, Beşiktaş Jimnastik Kulübü altyapısında başladığım voleybol hayatıma, 2008’de transfer olduğum Fenerbahçe Spor Kulübü’ndeki 11. sezonumda devam ediyorum. Hem A Milli Takım, hem de Fenerbahçe Opet Kadın Voleybol Takımı’nda kaptanlık görevini üstleniyorum.
Ailenizin desteğinden biraz bahseder misiniz?
Voleybola kendi isteğimle 14 yaşımda başladım. Ailem ilk başlarda voleybolun benim için kaliteli zaman geçirebileceğim bir uğraş olduğunu düşünüyordu. Amaçları, hem sağlıklı bir çocuk yetiştirmek hem de takım sporu yaparak sosyalleşmemi sağlamaktı. Sonrasında hocalarımın potansiyelimi fark etmesiyle birlikte, ailem benimle ve voleybolla daha çok ilgilenmeye başladı. Aile desteği elbette çok önemli ve değerli fakat bu konuda bilinçli olmaları gerekiyor. Bir çocuktan olduğundan fazlasını beklemek ya da onu olmadığı birisi olduğuna inandırmak hem sportif hem de mental anlamda sporcu adaylarının yanlış yönlendirilmesine ve kariyerlerinin kötü bir şekilde, daha başlamadan bitmesine sebep olabiliyor. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum. Fenerbahçe’ye transferimle birlikte kendi ailemi de kurdum. Eşim Erdem’in her zaman yanımda olması ve desteği sayesinde de kariyerimin zirvesine ulaştım diyebilirim.
Sporun ve özellikle voleybolun kadınlar hayatındaki önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz kadınlar, kendimizi daima sağlıklı ve formda hissetmek istiyoruz. Ayrıca bizi bekleyen doğum ve menopoz gibi dönemlere de hazırlıklı olmamız gerekiyor. Spor yapmak hem sağlığımıza fayda sağlıyor hem de yaşam kalitemizi arttırıyor. Doğru beslenme ile desteklendiğinde kilo kontrolü sağlayıp, kemik yoğunluğunu arttırıyor ve olası hastalıkların önüne geçilebiliyor. Bütün bunların yanı sıra kendinizi daha mutlu hissedeceğinizin de garantisini verebilirim. Voleybol, bana göre kadınlara en çok yakışan branşlardan biri hatta en güzeli! Başlamak için çoğunlukla bir voleybol topunun yeterli olması en büyük avantaj sanırım. Ayrıca kadınlar rekabetçidir. Voleybolda sayı üretmek için takım içinde herkesin birbirine olan ihtiyacı da yardımlaşmayı ve arkadaşlık duygusunu geliştiriyor. Bu sayede başarılı olmak için birbirine destek olmanın önemini bilen, tolerans gücü yüksek ve paylaşımcı bireyler yetişiyor.
Kulübünüzün bu sezon Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından hayata geçirilen HeForShe projesinin Türkiye’deki bayraktarı olmasıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Fenerbahçe, ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin dünya genelinde hayata geçirdiği HeForShe projesini sahiplendi. Futbola son derece fazla ilgi duyulan bir toplumda, cinsiyet eşitliği için farkındalık yaratmanın, kadınların toplumdaki yerini ve önemini erkeklerin öncülüğü ve desteğiyle duyurmanın çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bir kadın olarak kulübümün kadın-erkek “Birlikte Eşitiz” sloganı ile duyurduğu bu projeyi tabii ki ben de destekliyorum. Fenerbahçe zaten dokuz branşı ve kadın-erkek binlerce sporcusu ile bu eşitliği güzel şekilde yaşatan bir spor kulübü. Bunu toplumumuza yayma konusunda da inanıyorum ki önemli işler yapıp, ciddi bir farkındalık yaratacağız.
Genç yeteneklere ve sporculara vereceğiniz tavsiyeler var mı?
“Nasıl sizin gibi olabilirim?” sanırım bizlerin en çok karşılaştığı soruların başında geliyor. Ben, bizi örnek alan genç arkadaşlarımıza her zaman aynı şeyi öneriyorum: “Bir yere gelmek ve geldiğiniz yerde kalmak istiyorsanız çok çalışmalı ve en iyisini yapana kadar sık tekrar yapmalısınız.” Rakiplerinizle aranızı açacak olan şey ekstra idmanlar olacak. Dünya çapında başarılı olmuş sporcuların hayatlarını okuyabilir, karşılaştıkları zorluklar ve gösterdikleri reaksiyonlardan dersler çıkarabilirsiniz. Genç arkadaşlarımız unutmamalı ki başarılı bir sporcu olmak için her şeyi kitabına uygun yapsalar dahi işler istedikleri gibi gitmeyebilir. Bu yüzden her zaman bir B planları olmalı ve eğitimlerini aksatmamalılar.
Orkid’in Milli Takım reklam filminde yer almak nasıl hissettirdi?
Orkid, gerek ürünleriyle gerek kampanyalarıyla genç kızların ve kadınların güçlendirilmesi adına epey aktif çalışan, spor kültürü olan bir marka. Böyle markaların ve kurumların desteği, kadın voleybolunun bilinirliğinin artması adına çok önemli.