Her yıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gün boyunca yapılan çalışmalar, Hz. Hızır ve kardeşi Hz. İlyas’ın buluşma gününde yeryüzüne inerek bir araya gelişleri ve bu buluşma adına tüm dileklerin gerçek kılınacağına dair inançtır.
Hıdırellez gününde bir gün önceden yapılan ev temizlikleri, pişirilen yemekler, yeşillikler içinde piknik havasında doğal ortamda neşe ve muhabbet içinde beraberce yenirken, akşama doğru yakılan ateşten üç defa atlanarak dileklerin dilenmesi ile devam eder. Aynı gün kurulan salıncaklarda sallanılması, yıl boyunca istemesek de maruz kalınan kötü enerjilerin ve bakışların sallanarak dökülüp arınılacağının habercisidir. O gün boyunca doğadan çiçek ya da bitki asla koparılmaz, kesilmez, ürün toplanmaz. Hayvanlara yiyecek ve su verilir, böcek dahi olsa maksimum dikkat ve özen gösterilir. Eller, yüz ve beden su ile yıkanarak arıtılır, temizlenir. Tüm bu yapılanlar, baharın habercisi nevruz bayramından sonra düşen cemrelerin tamamlanışının kutlanışı, doğa ile barış ve bütünlük içinde olmanın sözü, ondan da aynı şekilde vereceklerine rızadır. Akşama doğru tercihen gül ağaçlarının altına kırmızı renk tezliği ifade ettiği için olmasını hemen istediğimiz tüm dileklerimizin sembolleri yerleştirilir. Kimi zaman toprağa çizilen ya da kibrit kutuları veya taşlarla oluşturulan yanında temsili anahtarı olan evler, arabalar, başarı için karneler, diplomalar, iş için dükkanlar hep bu yeşillikler içine sabaha kadar bırakılmak üzere hazırlanır. Evlenmek için gelin-damat figürleri, evlat sahibi olmak için bebek patikleri ve beşikler, bereket için madeni paralar ve içi yeşil cüzdan ya da keselerin yanı sıra olması dilenen sağlık, afiyet, huzur, mutluluk dilekleri de kırmızı kalemlerle yazılarak bırakılır. Sabah ezanı okunmadan evvel erkenden kalkıp bu dilek mektupları ve temsili sembolleri alınır, bir yıl boyunca saklanmak üzere evin sağ tarafında bir mekana (sağ geleceği temsil ettiği için) saklanır, mektuplar ise kolaylıkla olması için akan bir suya bırakılır. Ayrıca, kaynatılan süt tenceresi içine maya konmadan mutfakta açık pencerenin önüne bırakılır. Kendi kendine sabaha kadar yoğurt tutması beklenir.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; maaşlar banka hesabına yatıyor ve belki de hiç elimize değmeden kiraya, borca, ödemelere havale ile gönderi yapılıyor. Alışverişlerde tercihimiz yine kredi kartlarımız. Hatta öyle ki kredi kartından ne kadar çok ödeme yaparsak bize sunulan alternatifler o kadar artıyor. Bütün bunların sonunda elimize değmeden kullandığımız para “adı var kendi yok” şeklinde hayatımızda belirsiz bir kimlikle ve hatta bereketsizlikle çırpınıyor adeta. İşte bu yüzden evrenin sembolik dilinin içinde dileklerimiz için çeşitli objeleri bir arada kullanmak hayatımıza bolluk ve bereketi bir mıknatıs gibi çekmeye yardımcı olacaktır…
Yazı: Melda TUNÇEL
Pozitif Dergisi Sayı 2