Vücuttaki kanın süzülerek, yeniden sisteme sokulduğu böbreklerin sağlıklı olması, kişinin genel sağlık durumu üzerinde önemli rol oynuyor. Bu noktada en çok hipertansiyon ve diyabetin kontrol altında tutulması gerekiyor.
Günümüzde dünya çapında 850 milyon insanın çeşitli nedenlerden ötürü böbrek hastalığına sahip olduğu tahmin ediliyor. Epidemiyolojik çalışmalar, genellikle yavaş ilerleyen ve geri dönüşü mümkün olmayan kronik böbrek hastalığının, yılda en az 2,4 milyon kişide yaşam kaybına neden olduğunu hatta en hızlı yaşam kaybına yol açan nedenler arasında altıncı sıraya yükseldiğini gösteriyor.
Böbreklerin içinde çok sayıda kılcal damar yumağı bulunuyor. Kalp, kanı pompaladıktan sonra her atımda yüzde 20-25 kan böbreklere geliyor ve bu incecik damarlardan süzülüyor. Protein gibi yararlı maddeler tutuluyor, üre ve kreatinin gibi zehirli atık maddeler ayrıştırılıyor, temizlenen kan sisteme geri dönüyor, atık maddeler ise vücuttaki su fazlası ile idrar haline getirilip, vücuttan atılıyor. Böbrek yetmezliği gelişince, her iki böbreğin birden çalışamayıp, süzme fonksiyonunu yerine getiremediğini belirten Acıbadem Ataşehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Ülkem Çakır, “Bunun sonucunda da hayatı riske atan üre, kreatinin, potasyum ve kandaki asit miktarının artması gibi ölümcül tablolar ortaya çıkıyor. Söz konusu tablolar bazen ani ve hızlı, bazen de yıllar içinde yavaş yavaş gerçekleşebiliyor. Hızlı olana akut, yavaş ve süreğen olana ise kronik böbrek yetmezliği deniliyor. Oysa böbrek yetmezliğine yol açan faktörler düzeltilebilir bir aşamadaysa, vücutta bir sorun yaratmadan geri dönebiliyor. Çünkü böbrekler çok idareli organlar. Süzme kapasitesinin en az üç ay süreyle yüzde 60’ın altına düşmesi ise kronik böbrek hastalığı olarak kabul ediliyor. Bu organların tamamen iflas ettiğinin kabul edilmesi için süzme kapasitelerinin yüzde 15 ve altına düşmüş olması gerekiyor. Yüzde 15-60 arasında ise geniş bir dönem var. Hasta bu dönemde düzenli şekilde nefroloji takibi içinde olursa, diyaliz ve organ nakline gerek kalmayabiliyor” diyor.
Prof. Dr. Çakır, böbrek yetmezliğine yol açan risk faktörlerini iyi bilmek gerektiğini belirterek, şöyle açıklıyor:
- Hipertansiyon
- Diyabet
- Fazla kilolu olmak
- 50 yaşın üzerinde olmak
- Sigara alışkanlığı
- Ailesel böbrek hastalıkları
Değiştirilebilir risk faktörleri önemli
Hem hipertansiyon hem de diyabet, böbreklerin içindeki kılcal damar yapısını hasarlandırıyor ve idrarda protein kaçağına yol açıyor. Bu süreç kontrol altına alınamazsa, hasta kaçınılmaz olarak son dönem böbrek hastalığı evresine ilerliyor. Halbuki kan basıncı ve kan şekeri, hem doğru yaşam tarzı hem de tıbbi tedavi ile böbreklere hasar vermeyecek düzeylerde tutulabiliyor. Prof. Dr. Çakır, söz konusu risk faktörlerini şöyle sıralıyor:
- Fazla kilolu olmak: Böbreğin içindeki kılcal damarlardaki basıncı artırarak, idrarda protein kaçağına yol açıyor.
- 50 yaşın üzerinde olmak: Yaş ilerledikçe, vücuttaki tüm damarlar yaşlanıyor. Doğal olarak kılcal damarlardan çok zengin olan böbrekler de bu süreçten çok etkileniyor. Damar sertliği arttıkça, böbreklerin süzme işlevi de yavaşlıyor.
- Sigara alışkanlığı: Bu alışkanlık da yüksek kan basıncına benzer şekilde damarlar üzerinde olumsuz etki yaratarak, böbrek yetmezliği riskini artırıyor. Böbrek içindeki kılcal damarlardaki dolaşımı yavaşlatıyor ve oksijen miktarını azaltıyor.
- Genetik geçiş: Böbreklerde kist oluşumu, idrar kanallarında tıkanıklık, geri kaçak veya böbrek boyutlarının küçük oluşu gibi yapısal değişiklikler, ailenin birçok bireyinde gözlenebiliyor. Tekrarlayan böbrek taşları da yine kalıtsal özellik gösterebiliyor. Sağlıklı böbreklere sahip olmak için, özellikle de hipertansiyon ve diyabet hastası olanların yaşam tarzında mutlaka belli başlı konulara hassasiyet göstermesi gerekiyor.
Su ve tuz tüketimine dikkat!
- Sağlıklı bir insanda vücut ağırlığının yüzde 60’ı sudan oluşuyor. Dolayısıyla vücut ağırlığına göre su tüketilmeli.
- Normal kiloda erişkin kadınlar günde 1,5-2 litre, erkekler ise günde 2-2,5 litre su içmeli.
- Çay, meyve suyu ve soda gibi içecekler, günlük tüketimin dışında tutulmalı.
- Çok terleyenler, içtiği su miktarını artırmalı.
- Çok su içmek de az su içmek kadar zararlı. Günde 4-5 litre su içtiğinizde böbreğinizin idrarı konsantre etme yeteneği zorlanıyor. Bu da vücutta sodyum oranını azaltıyor. Düşük sodyum oranları da beyin fonksiyonlarının bozulmasına yol açıp hayatı tehdit ediyor.
Dikkat!
Eğer aşağıdaki risk faktörlerine sahipseniz, mutlaka bir uzmana başvurun:
- Hipertansiyon
- Diyabet
- 50 yaş ve üzeri
- Ailede böbrek hastalığı varlığı
Formsante Şubat-Mart 2025 sayısından
Hazırlayan: Ayşegül Uyanık Örnekal