Diğer
    Ana SayfaSağlıkKanser tedavisinde seçenekler artıyor

    Kanser tedavisinde seçenekler artıyor

    -

    27032015 kanser02

    Taze gıdadan şaşmayın
    Kanserli hastanın tedavi süresince, kilo almayacak şekilde ve dengeli beslenmesi, özellikle iyice yıkanmış, mümkünse kabukları soyulmuş taze meyve ve sebzelerin tüketilmesi önerildiğini belirten Prof. Dr. Mandel, “Dengeli beslenme deyince, protein, karbonhidrat ve yağların belli oranlarda alınması, mümkün olduğu kadar bitkisel yağların ve bitkisel proteinlerin tüketilmesi anlaşılmalı. Ayrıca düzenli bedensel aktivitenin sağlanması ve spor yapılması öneriliyor.”

    Gelişmeler sevindiriyor
    Günümüzde, moleküler onkolojideki gelişmelerin ışığı altında, görülme sıklığı artan meme kanserinin koruyucu tedavisinde oldukça önemli adımlar atıldığını belirten Prof. Dr. Nil Molinas Mandel şunları söylüyor: “Hedefe yönelik tedavilerin ve yeni teknolojilerin gelişmesiyle beraber, meme kanserinin tedavisi çok daha başarılı hale geliyor. Ancak metastaz yapmış bir meme kanserinin, kronik hastalıklar gibi ele alınmakta olduğunun, tedavinin süreklilik gerektirdiğinin de bilincinde olmak gerekiyor.”

    Jinekolojik kontrolü ihmal etmeyin
    Kemoterapisi tamamlanan hastalar arasında, hormon reseptörleri taşıyanlara, kemoterapi bittikten sonra hormon tedavisi öneriliyor. Menopoza girmemiş olan hastalara beş yıl süreyle, bir selektif antiestrojen veriliyor. Ayrıca 40 yaşın altında olan kadınlara en az iki yıl süreyle, yumurtalık fonksiyonlarını geçici olarak durduracak ilaçlar kullanılıyor. Menopozdaki hastalara aromataz inhibitörü başlığı altında, farklı bir antiestrojen tedavi seçeneği de sunuluyor. Bu ilaçların kullanılması sırasında jinekolojik muayenelerinin düzenli olarak yapılması, osteoporoz yönünden hastaların yıllık olarak kontrol edilmesi ve özellikle aromataz inhibitörü kullananlarda serum kolesterol düzeylerinin takibi gerekiyor.

    Akciğer kanseri kadınları da ilgilendiriyor
    Risk faktörleri neler?
    Ülkemizde erkekler arasında en sık görülen akciğer kanserinin kadınlarda görülme sıklığı da giderek artıyor. Bunda sigara kullanımının kadınlar arasında yaygınlaşmış olması önemli bir rol oynuyor. Akciğer kanserinin en sık belirtileri öksürük, balgam, kan tükürme, nefes darlığı ya da hırıltılı solunum, bazen zayıflama, terleme ve ateş oluyor. Bazen kol ve sırt ağrısı, ses kısıklığı eşlik edebiliyor. 

    - Advertisement -

    Tanı nasıl konuyor?
    Akciğer kanserinin tanısında akciğer röntgeni, bilgisayarlı tomografi ve şüphe varsa PET/BT (positron emisyon tomografisi) çekiliyor. Kanserden şüpheleniliyorsa, bronkoskopi yapılarak, bronş içine ışıklı bir boru ile bakılıyor. Görünen tümor dokusundan veya şüpheli bölgeden parça veya hücre (biyopsi) alınıyor. Böylece ameliyatsız tanı koymak mümkün oluyor. Bazen de tanı için göğüs duvarından iğne ile girilip, tümörden biyopsi yapılıyor ve hastalığın kesin tanısı konulmuş oluyor. 

    Tedavi nasıl planlanıyor?
    Akciğer kanserleri, küçük hücreli olanlar ve küçük hücreli dışı akciğer kanserleri diye iki ana başlıkta toplanıyor. Tedavi planlaması evrelere ve hücre tipine göre yapılıyor. “Erken tanı konulan 1. ve 2. evre hastalarda en seçkin tedavi cerrahidir” diyen Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, 3. evredeki hastaların bir kısmında gene cerrahi şansının denendiğini, tedaviye kemoterapi ve radyoterapi de eklendiğini söylüyor. Ameliyat olması tıbbi yönden sakıncalı olan hastalarda, cerrahi yerine komşu dokuların korunduğu stereotaktik radyoterapi yapılıyor. İlaç teadvisinde de hücre tipine ve moleküler özelliklere göre farklı ilaçlar kullanılıyor. Bunun yanı sıra hücrelerin gen yapısındaki özellikler, bazı mutasyonların varlığı ve bunların gen kopya sayısıyla ilişkili olarak ‘‘hedefli tedaviler’’ uygulanabiliyor. Prof. Dr. Mandel, kişiye özel kemoterapisiz tedavilerin de gelişmeye başladığını müjdeliyor. 

    ‘Yakın zamanda Amerika Birleşik Devletler’inde onay alan immunoterapi ilaçları (PDL-1 hedefli tedaviler) akciğer kanserinin seyrini değiştirecek gibi duruyor.’ Cerrahi tekniklerde de önemli gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. Mandel, “Küçük tümörlerde, daha sınırlı cerrahiler yapılarak ya da endoskopik cerrahi uygulayarak, uygunsa robotik cerrahi yapılarak, açık ameliyatlarla aynı sonuçlara ulaşılabiliyor” diyor.

    Günümüzde böbrek kanserinin tedavisinde hedefe yönelik tedavilerin yoğun ve etkili bir biçimde kullanıldığını belirten Prof. Dr. Mandel, “Böbrek kanseri tedavisinde son yıllarda birçok ilaç kullanıma girdi. Bu ilaçlarla hem hastalıksız sağkalım hem de genel sağkalım uzuyor. Tedaviye bağlı halsizlik, tiroid fonksiyonlarında yavaşlama, el-ayak sendromu, çeşitli cilt reaksiyonları, bulantı, ishal, iştahsızlık, hipertansiyon gibi geçici yan etkiler ortaya çıksa da semptom kontrolu sağlanıyor ve yaşam kalitesi artıyor” diyor.

    Ek tedavi radyoterapi 
    Erken evre (I, II) meme kanserinin tedavisinde kemoterapiye ek olarak, uygun hastalara radyoterapi de öneriliyor. Meme koruyucu cerrahi uygulanan tüm hastalar, koltuk altı lenf bezine metastaz yapmış olanlar veya tümör çapı 5 santimetreden büyük veya cilde yayıldığı saptanmış olanlar, radyoterapi yapılması için uygun adaylar oluyor. Radyoterapi, hastalığın bölgesel kontrolünü arttırıyor ve sağkalıma katkıda bulunuyor. Yeni geliştirilen radyoterapi planlama ve uygulama cihazları ile 3-boyutlu planlamalar yapılıyor, akciğer ve kalp gibi göğüs kafesinde yer alan organları koruyarak ışın tedavisini gerçekleştirmek, cildi yan etkilerden korumak mümkün oluyor. 

    Kadınların belli aralıklarla memelerini kontrol etmeleri, meme kanserini ileri aşamalara ulaşmadan fark etmenin ve  kolay tedaviye başlangıcın ilk adımını oluşturuyor.

    Formsanté Dergisi Nisan 2015 sayısı



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz