Diğer
    Ana SayfaPsikolojiKendini akışa bırak dertten tasadan uzaklaş

    Kendini akışa bırak dertten tasadan uzaklaş

    -

    Sürekli bir sıkıntı sarmalı içinde yaşıyor ve zaman zaman içinden nasıl çıkacağınızı bilmiyorsanız, olayları akışına bırakmayı deneyin. Elbet bir an gelir ve su akar yolunu bulur.

    Hazırlayan: Ayşegül Uyanık Örnekal

    Bir düşünün, günlük hayatta en çok nelere sinirleniyorsunuz? Bu elbette kişilik yapısına ve önemsenen konulara göre değişkenlik gösteriyor. Bazıları eşinin anlayışsızlığına sinirlenirken, bazıları patronundan azar işiteceği endişesiyle tıkanan trafiğe kızabiliyor. Ama birçok kişinin ortak sorunu; anlaşılmama, istediği şeylere ulaşmasının engellenmesi ve haksızlığa uğrama duygusu oluyor. Buna ekonomik koşullar, siyasi olaylar, kişisel hırslar, kayıplar da eklenince insanoğlu stresten pek fazla kaçamıyor. Çevrede kişiye sıkıntı ve stres yaratan bunca farklı etken varken, bunlarla başa çıkmak da her zaman mümkün olmayabiliyor. “İnsan biyopsikososyal canlıdır. Yani genetik yönleri ve kişiliği kadar, çevre ve sosyal olaylar da psikolojik yapısında söz sahibi olur” diyen Psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Emre Tan, şöyle devam ediyor: “Dış dünyada yaşanan olumsuz olaylar, hayatında kurduğu dengeyi bozup sarsarak kişide stres oluşturuyor. Bunun düzeyi ise söz konusu olumsuz olaylara tepki olarak, ne kadar değişmesi ve uyum sağlaması gerektiğiyle yakından ilgili. Çoğu zaman kişi durumun üstesinden gelebilse de bazen psikiyatrik yardım alması da gerekebiliyor.”

    Sağlığı da olumsuz etkiliyor
    Post travmatik veya akut stres bozukluğu gibi psikiyatrik rahatsızlıklar, adından da anlaşılabileceği gibi doğrudan stresle ilişkili. Bunlara ek olarak anksiyete bozuklukları, panik atak veya depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıkların oluşma nedenleri arasında da stres başı çekiyor. Stres, yaşam kalitemizi bozduğu kadar uyku düzeni ve cinsel sağlığı da derinden etkiliyor. Bununla beraber kişide ruhsal sıkıntılara, fiziksel rahatsızlıklara yol açıyor. Bazı hastalıkların başlamasına, bazılarının ise daha uzun ve ağır seyretmesine neden oluyor. Hatta dozu fazla, süresi de uzunsa bu durum yaşam kaybı riskini artırabiliyor. Stresin bağışıklık sisteminde bozulmaya neden olarak viral ve bakteriyel enfeksiyonlara yatkınlığı artırdığını belirten Yrd. Doç. Dr. Tan, “Bu tablo, vücutta en çok sindirim sistemi organlarında tahribata yol açıyor. Ağız ve dudakta uçuk ve aftlar, mide ülseri, bağırsak hassasiyetleri genellikle stresle ilişkileniyor. Buna ek olarak egzama, sedef veya kurdeşen olarak bilinen deri rahatsızlıklarında da ana etken stres olarak belirtiliyor” diyor.

    - Advertisement -

    Biraz kaderci olmak gerekiyor!
    Aile, sosyal ya da iş çevremizde bize sıkıntı yaratan durumlar olduğu aşikar! Bunlar bizi hem bedenen hem de ruhen çepeçevre sarmalamış, adeta kıskaca almışken neden kendimizi bu denli zorluyoruz, hiç düşündünüz mü? Belki de prangalarımızdan kurtulmamız, bizi sıkan kementleri gevşetmemiz gerekiyordur. Olayları akışına bırakmak da pekala bir çözüm yolu olabilir! Ama bunu yaparken biraz kaderci olmak, geleceğe dair hedef ve isteklerimizden vazgeçmemiz gerekir mi? Yrd. Doç. Dr. Tan, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Toplumumuzda yaşanan olaylara kaderci yaklaşmak, özellikle kontrolün kendinde olmadığı durumlarda olayları bir sınama, test olarak değerlendirmek stres düzeyini azaltıyor. O an işler yolunda gitmese, bazı sıkıntılar ve çileler çekilse de en sonunda kendi için olumlu sonuçlar doğuracağı inancı kişiyi rahatlatıyor. Fakat kader anlayışını, kişinin kendi geleceği hakkında hiçbir denetimi olmadığı şeklinde yorumlaması hem fiziksel hem vicdani tembelliğe yol açıyor. Düşünce ve davranışlarıyla, olumlu-olumsuz sonuçlar yaratabileceğini bilmesi gerekiyor. Yalnızca her zaman istediğini yapamayacağını, bunların hem dış etkenlerle hem kendi eksiklikleriyle ilgili olduğu düşüncesiyle yüzleşmesi önem taşıyor. Yani insan eksikliğini ve yetersizliğini makul hale çevirirken, kaderci bakışı yararlı olabiliyor.”

    Çare antidepresan (mı?)
    Son dönemde antidepresan kullanımının bir hayli arttığına dair bilgiler var. Yaşadıklarıyla başa çıkamayanlar, kurtuluşu ilaçlarda arayabiliyor. Peki bu tür ilaçları kullanmak sorunlarla başa çıkmanın tek yolu mu? Kişilik özellikleri, yaşanılan olaylar ile bunların yorumlanış ve algılanış şekli, özgüven, sosyal destek mekanizmaları ve yaşam şekli gibi pek çok nedenin stresin kişi üzerindeki etkisini belirlediğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Emre Tan, “Bunların hiçbirini görmeyip, sadece antidepresanlarla çare aramak tabii ki yanıltıcı. Fakat bu ilaçların hiçbir işe yaramadığını veya bir kandırmacadan ibaret olduğunu söylemek daha büyük bir hata olur. Çünkü antidepresanlar; stres karşısında oluşan anksiyeteyi yatıştırarak, konuyu daha sakin ele alabilmeyi ve sorun çözme kabiliyetlerini artırıyor. Stresin oluşturduğu enerji kaybını azaltarak, mücadele edebilmek için kişiyi harekete geçiriyor. Ortaya çıkan zihinsel meşguliyete bağlı olarak dikkat ve konsantrasyon sorununu azaltıyor. Karamsarlık, umutsuzluk duygusu, içe çekilme ve yalnızlaşmayı azaltarak kişinin sosyal destek mekanizmalarına ulaşmasını kolaylaştırıyor. Stresin oluşturduğu uyku ve iştah sorunlarını düzenliyor” diyor.
    Pek çok rahatsızlıkta olduğu gibi stresle baş etme konusunda da antidepresanların bilinçsizce kullanılmaması gerekiyor. Mutlaka psikiyatrist kontrolünde, hastanın kişilik yapısına ve sosyal çevresine uygun psikoterapi yöntemleriyle birlikte alınması önem taşıyor. Stres ve sıkıntıların nedenlerinin tespit edilip, kişinin hayat karşısında denge ve uyum yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olunması gerekiyor. Sorunsuz bir hayat beklentisinin değiştirilerek, baş etme becerilerine ağırlık verilmesi önem taşıyor.

    5 adımda stresi kontrol altına alın
    1- Sosyal desteklerinizi artırın
    Sorunların çözümünde başkalarından yardım ve destek alabilmek stresi azaltıyor. Aktif bir sonuca katkı sağlamasa da başkalarının sizin sıkıntınızı anlaması ve gidermeye çalışması olumlu etki yaratıyor. Kişinin yalnız olmadığını ve çevresinde ona yardım etmeye çalışan kişiler olduğunu bilmesi, sorunun çözümü kadar önem taşıyor. İnsan bu hayatta ötekiyle var olup, sorunlarını çözerken de başkalarıyla paylaşım ve birlikteliği baş etme mekanizmalarını çoğaltıyor. Aynı zamanda sadece destek almak değil, zor durumdaki birine destek olmak da stres seviyesini azaltıyor.

    2- Anlatın
    Sorunlarınızı bastırmak veya yokmuş gibi yapmak ilk planda konforlu görünse de uzun vadede bastırılan her şey geri dönüyor. Üstelik daha sert! Sıkıntı ve kaygı yaratan düşünceleri bastırmak, zihninizde daha çok meşguliyet yaratabiliyor. Travma mağdurlarıyla yapılan çalışmalar, sorunun sadece anlatılabilmesinin bile iyileştirici etkisi olduğunu gösteriyor. Yardım almanızdan bağımsız bir şekilde, kafanızda dönüp dolaşan ve sizi strese sokan düşünceleri, daha anlamlı bir öykü oluşturarak anlatabilmeniz iyileştirici etki sağlıyor.

    3- Hobi edinin
    Kişinin stres altındayken dış dünyayla teması azalıyor. Stres uyandıran olay etrafında çakılı kalıyor. Bu durum hem kendini daha çok stres altında hissetmesine hem de gittikçe enerjisinin bitmesine neden oluyor. Düzenli hobi ve sosyal faaliyet, özellikle gündelik stresten uzaklaşmayı sağlıyor. Sorunları çözebilme yeteneklerimizi geliştirip, özgüvenimizi artırıyor.

    4- Spor yapın
    En iyi dinlenme şekli, spor. Kişinin yetenek ve ilgi alanına göre yapacağı yürüyüş de olabilir, takım sporları da… Özellikle strese bağlı oluşan öfke ve saldırganlık duygularının da kanalize olmasını sağlıyor.

    5- Su, toprak ve doğayla barışın
    Gittikçe betonlaşan hayatlarımız, başlı başına stres kaynağı oluşturuyor. İnsanın geldiği yeri hatırlaması, toprağa temas etmesi, kumsalda yürümesi veya denize girmesi gibi etkinlikler stresi büyük oranda azaltıyor. Zaman ve mevsimsel imkansızlıkları olanlar için, yeşil alanda yarım saatlik yürüyüş yapmak, ılık bir duş almak dahi fayda sağlayabiliyor.

    Bitkisel yollarla rahatlayın
    Sıkıntılarınızla baş etmek için kendinizi tabiat ananın kollarına bırakmanın da bir yol olduğunu unutmayın. Doğru kullanıldığı takdirde doğanın bizlere sunduğu birçok bitki rahatlamamıza, huzur ve şifa bulmamıza yardımcı oluyor.

    Papatya çayı
    Sakinleştirici etkisi, kaygı ve strese karşı iyi gelen papatyayı çay olarak tüketebilirsiniz. İki-üç yemek kaşığı kurutulmuş papatyayı bir demlik suya attıktan sonra 10 dakika bekleyip, içebilirsiniz. Papatyayı dilerseniz banyoda da kullanabilirsiniz. Küveti doldurduğunuz suya birkaç damla papatya esansı yağı damlatmak hem güzel bir banyo keyfi hem de stresten uzaklaşmayı sağlar.

    Adaçayı
    Çok sinirli ve gergin olduğunuzda bir fincan adaçayı içerek, bu sorunlardan kurtulabilirsiniz. İçine birkaç damla limon damlatarak da tüketebileceğiniz adaçayını yatmadan önce içerseniz uykuya geçişinizi de kolaylaştırabilirsiniz.

    Kediotu
    Kişiyi hem sakinleştiren, hem uykuya geçişini kolaylaştıran hem de kaygı düzeyini düşüren bir başka bitki de kediotu! Kaygı ve anksiyete ile mücadelede ilaç kullanmak yerine, kediotundan da faydalanabilirsiniz.



    Önceki İçerik
    Sonraki İçerik

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz