Hayalinizdeki ilişkiyi yaşatacak doğru kişiye ulaşmadan önce kendinize dönün ve diğer doğru kişi siz olun!
Çoğumuz doğru kişiyi bulmanın, doğru kişiyle aşkı yaşayabilmenin peşinde. Hatta kimisi hayatındaki kişi için bile “Acaba doğru kişi mi?” diye sormaya devam ediyor. Doğru kişi konusundaki en önemli ipucu, “aramamaktan” geçiyor. Diğer bir önemli konu ise kendinizi bulmanız, kendinize dönmeniz ve yalnızken de mutlu kalabilmeyi başarabilmeniz… Uz. Psk. Müge Serez, doğru kişinin tanımı ve “onu” bulabilme konusunda önemli bilgiler veriyor.
ASLINDA DOĞRU KİŞİ KİM?
Doğru kişinin ilişkideki tanımını, yerini ve önemini hatırlayarak başlayalım. Aslında doğru kişi kim?
İkili ilişkilerde bencillik mutlaka kapıda bırakılması gereken bir durum. Bencillik ve ego yalnızca tek tarafı mutlu edebiliyor. Bunun için de aslında doğru kişi olduğunu anlayabilmenin ilk işareti sizi en az sizin kadar düşünecek birisinin olması gerekiyor. Takıntılı olmaması ya da olmamanız önemli çünkü bu ilişkideki en çok rahatsız eden konulardan biri. Örneğin, giydiğiniz kıyafetten tutun da söylediğiniz sözlere kadar karışan birisi, emin olun ki doğru kişi tanımından çok uzak oluyor. İlişkiye başlarken genelde her günün aşkla geçeceği düşüncesi hakim oluyor ve verilen kararların kırıldığı nokta da tam olarak burası. Tabii ki aşk olmalı! Ancak ilişkiniz içerisinde başka arkadaşlarınızla nasıl eğleniyorsanız onunla da tıpkı arkadaşınız gibi eğlenmelisiniz. Bunun için fikirlerinizi önemseyen, değer veren birisi olması gerekiyor. Dinlemek güzeldir… Hele ki sevdiği kişi tarafından dinlenmek insana iki kat daha huzur veriyor. Yani kavga ettiğiniz anda bile önce dinleyen ve düşüncelerinizi önemseyen birisi ilişkide doğru çember içerisinde yer alıyor. Aslında doğru kişinin para, pul, mal, mülk ihtiyaçlarını değil, insanın yalnızlığını gideriyor olması gerekiyor. Kendinizi onun yanındayken huzurlu hissediyorsanız doğru insan sizin için oluyor.
“Biz neysek, karşımızdaki de o” ya da “zıt kutuplar birbirini çekiyor” … Doğru kişiyi bulmaya çalışırken hangisi geçerli oluyor?
Günümüz şartlarında ilişkiler değişmiş olsa da herkes için güven duyabilecek bir partner çok önemli. Bir ilişkiye başlarken öncelikle zıt kutupların birbirini çektiğini söyleyebiliriz. Çünkü insan kendisinde olmayan şeyi arıyor ve ona ihtiyaç duyuyor. İlişkinin içine girildiği zamanda ise işler biraz daha farklılaşıyor ve biz neysek karşımızdaki de odur anlamına dönüşmeye başlıyor. İşte ilişkide bitme noktası da buradan kaynaklanıyor. Yani sizin gibi düşünmeyen sizi anlamayan, dinlemeyen birisi bir süre sonra seni kendinden uzaklaştırmaya başlıyor. Buradan yola çıkarsak uzun vadede zıt kutuplar birini çekmiyor. Farklı düşünen ve ayrı ilgi alanlarına sahip olan insanların birbirine bakış açıları da zaman içinde farklılık kazanıyor. Kısa dönemde kendinizden zıt birisiyle ilişki yaşamış olmanız hayatınızı zenginleştireceğinden size daha hoş gelebiliyor. Ancak uzun bir ilişkide bu mümkün olmuyor. Konu hayatı paylaşma noktasına geldiği zaman elbette ki biz neysek karşımızdakinin de bizim gibi olması daha önemli oluyor. Çünkü farklı hayat görüşlerine sahip olan insanların yaşamdan beklentileri de birbirinden farklı. Bu da her iki tarafın istek ve düşüncelerinin buluşabileceği ortak noktadan uzaklaşması anlamına geliyor. Ortak bir düşünceye hakim olmamak geçirilen zamanın kısıtlanmasına neden oluyor ve bu da çiftlerin birbirine olan ilgi ve alakasını azaltıyor. Zaman geçtikçe de sevdiğiniz insandan uzaklaşmaya başlıyorsunuz.
FARKI NEDEN HEMEN GÖREMİYORUZ?
Doğru kişiyi buldum denildikten bir süre sonra her şey tam tersine dönebiliyor ve meğerse “Yanlış kişiymiş” diyebiliyoruz. Bu farkı neden hemen göremiyoruz?
Doğru bir eşi ararken zaman içerisinde mutsuz ilişkiler yaşamak zorunda kalabiliyoruz. Tam doğru kişi dediğimiz bir anda, bu kişi de benim için doğru değil deyip aramaya devam edebiliyoruz. Bu döngü bazen kısa yaşanabiliyor bazen de uzun yıllar sürebiliyor. Ancak bir insanın gönlüne göre birini bulamama endişesi de eş arayışını adeta bir kabusa dönüştürüyor. Aslına bakarsanız doğru insanı bulmanın yolu birini aramaktan geçmiyor. Hatta bilinenin tam tersine aramadığınızda buluyorsunuz. Yani bir insanın doğru kişiyi bulabilmesi için önce kendine dönmesi ve kendini doğru bir insan yapmaya çalışması gerekiyor. İnsan doğası gereği kendi gibi olan insanları kendine çekiyor. Yani siz kendinizde beğenmediğiniz özelliklerinizi değiştirmeli, bu şekilde doğru olan insanı kendinize çekme şansınızı artırmalısınız. Maalesef insanlar artık birbirlerine yaklaşırken doğal ve saf haliyle yaklaşmıyor, olmak istedikleri kişiymiş gibi kendilerini gösteriyorlar. İlişkinin ilk dönemlerinde bu açıkça belli olmuyor fakat zaman geçtikçe insanlar birbirlerini daha net tanımaya başladıkça çözülmeye başlıyorlar. Başlangıçtaki beklenti ve karşılama çok farklıyken zaman içerisinde karşınızdakinin de gerçek yüzünü görme fırsatı yakalıyorsunuz. Bir süre sonra fikirleriniz ve onun fikirleri çatışmaya başladığında sorun yaşamalar başlıyor. Önce “Sen ne dersen öyle olsun” mantığı zamanla “Ben ne dersem o” mantığına dönüşebiliyor. Bu da ilişkinin sağlam bir temelde başlamamasından dolayı zaman içinde bize aslında yanlış kişiymiş cümlesini kurduruyor.
Aslında karşımızdaki gerçek kişiyle değil de zihnimizde biçimlendirdiğimiz şekliyle onun doğru kişi olduğuna kendimizi inandırıyor olabilir miyiz?
Çok doğru bir tespit çünkü hepimiz bir ilişkiye başlamadan önce kafamızda bir şeyler kurmaya başlıyor ve oluşturduğumuz karakter üzerine birisini oturtmaya çalışıyoruz. Bu karakter ilişkinin ilk dönemlerinde yerine oturuyor olsa da bir süre sonra karşı taraf o kimlikten çıkarak kendi kimliğine bürünmeye başlıyor. Bu süreç içerisinde onun bizim için doğru insan olduğunu düşünüyor ve ona sonuna kadar inanmayı seçiyoruz. Aslında bizim seçtiğimiz insan karakterimize oturtmaya çalıştığımız başka birisi. Zamanla ben onu düzeltirim mantığı ise burada başka bir yanlışı da beraberinde getiriyor. Zaman bir şeyleri düzeltebilmek için çok önemli ancak insanın var olmayan bir karaktere sahip olabilmesi için de hiçbir zaman yeterli değil. Sonuç olarak “Kendimizi doğru kişi olduğuna inandırmaktan başka bir çaremiz var mı?” şeklinde de düşünebiliriz ancak ilişkilerde bir şeylerin planlamasını yapmak yapıyor olmakta pek mantıklı değil. Çünkü aşk ve sevgi öyle özel duygular ki, ne siz onun yerine birini koyabilirsiniz ne de siz istemeden birisi gelip oraya oturabiliyor. Bunun için de zamanın akışına bırakmak aşkta en önemli basamak oluyor. Çünkü biz kendimizi doğru insan olduğuna inandırmış olsak bile zaman bize bunun doğru ya da yanlış olduğunu ispat ediyor.
‘DOĞRU SEÇİM’İN ÖZELLİKLERİ NELER?
“Doğru seçim” olarak tanımlanan kişinin özellikleri neler?
Gün içerisinde pek çok insanla karşılaşıyor ve karşılaştığımız bu insanlardan bazılarını kendimize samimi ve cana yakın bulurken bazılarını da kendimizden uzak tutuyoruz. Hatta bu uzak tutmalar bazen sadece önyargımızdan kaynaklanabiliyor. İşte bu önyargınızdan dolayı uzaklaştırdığınız insan bazen doğru insan olabiliyor. Ancak siz ona “Elektrik alamadım” dediğiniz için de treni kaçırıyorsunuz. İyi bir ilişki insanın karşısındakinin yaşından, fiziksel görünüşünden, kültür yapısından ve mesleğinden çok daha fazlası oluyor. İyi bir ilişkide “5S kuralı” yani sevgi, saygı, sadakat, sabır ve seks olmak zorunda. Bunlardan bir tanesinin eksikliği ilişkiyi zorlarken fazlalığı da aynı şekilde zorluyor. Bunun için doğru insanı bulabilmek bizim ne istediğimizle de alakalı bir durum. Ben doğru insanı anlatırken şu tanımı yapmak istiyorum: “Siz bir şeyler anlatırken gözlerinizin içine bakıp sizi dinleyen, o anlatırken onun gözlerinin içindeki heyecanı görebileceğiniz kişi.” Çünkü doğru bir insanın karakteristik özellikleri aynı olsa da herkesin yaşamdan beklentisi birbirinden farklı olabiliyor. Aslında doğru insan aynı dili birlikte konuşmaktan keyif aldığınız, aynı noktalara bakıp dakikalarca gülebildiğiniz, dostluğundan, arkadaşlığından keyif aldığınız kişi demek oluyor. Hayatında sizi seven, size ilgi gösteren ve saygı duyan biri varsa o zaman doğru insanı seçmişsiniz demektir.
Doğru kişiyi bulmak bir yana; doğru kişi olmanın önemi nedir?
İnsanın yaşam içerisinde olgunlaşması ve mutlaka öğrenmesi gereken birtakım kavramlar var. Doğruluk ise bu kavramlardan bir tanesi. Bu kavramın ölçüsüne baktığımızda yanlış hareket etmek ve hakikatleri gerçekleri saklamadan göstermek sonucu çıkıyor. Doğru kendisi içerisinde de birçok şeyi barındırıyor. Örneğin, doğru insan kendisini daima geliştirerek başkalarına faydalı olmaya çalışıyor. Dürüst ve sevgi dolu, kendine güveni yüksek oluyor. İşte bunun içinde biz insanlar doğru kişiyi bulmak için dönüp duruyoruz. Evlilik hayali içerisinde olan herkes doğru insanı bulabilmek için çalışıyor. Lakin önce kendimizin doğru insan olması gerektiğini hep ikinci plana atıyoruz. Benim tavsiyem şu ki; evlilik bir insan için amaç değil araç olmalı. Örneğin, yaş ilerledikçe erkek ya da kadın olsun üzerindeki “bir an önce evlenmelisin” şeklindeki mahalle baskısı artıyor. Bunun sonunda da “Evleneyim de ne olursa olsun” gibi yanlış bir düşünce ortaya çıkıyor. Tabi evlendikten sonra da ister istemez hayatı bir anda zindana dönüşebiliyor. İnsan önce kendi başına mutlu olmayı başarabilmeli. Çünkü yaşadığınız hayattan keyif aldığınız zaman her şeyin daha başka olduğunu göreceksiniz. Evlilik hiçbir insanı tek başına mutlu eden bir durum değil. Amaç insanın tek başına mutlu olabilmesi. O zaman önce kendimizi düzeltmeli ve yaşamımız içerisinde doğru insan olmayı başarmamız gerekiyor.
Yazı: Elif Gürsoy