Diğer
    Ana SayfaPsikolojiKorkularınızın esiri olmayın

    Korkularınızın esiri olmayın

    -

    Birçok kişinin hayatını zehir eden fobilerin aslında birer savunma mekanizması olduğunu biliyor musunuz? Mantıklı ya da mantıksız, birçok şekilde karşımıza çıkan fobilerle mücadele etmenin en doğru yoluysa bu durumu kabul etmekten geçiyor… 

     

     

      

    - Advertisement -

    Şu hayatta hiçbir şeyden korkmam diyen kaç kişi tanıyorsunuz? Emin olun anormal olan korkmak değil, korkmamak. Çünkü korkular aslında hayatın bir parçası. Nedenli ve nedensiz korkular olarak tanımlanan fobiler de korkunun aşırıya kaçmış halini ifade ediyor. Çevrenizdeki birçok kişide rastlayabileceğiniz fobiler temelinde insan için bir savunma mekanizmasını, uyarıyı temsil ediyor. Zarar göreceği, endişe edeceği durumlardan uzaklaşma ihtiyacını fobilerle ortaya koyuyor. Dolayısıyla bir anlamda korkularla kendini bir şeylerden koruyor. Bu da gayet doğal, insani bir şey. Yemek, içmek, nefes almak gibi insana dair özelliklerden biri… Bir savunma mekanizması olan korkular ve fobilerin görülmediği insanların çok nadir olduğunu belirten Psikoloji Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Yücel Sözer, insanın korkularının olmasının doğal ve normal olduğunu söyleyerek, “Ancak bazı insanlar korkularından dolayı kendilerini aşağılanmış, ezik, değersiz, başarısız ve beceriksiz hissedebiliyor. Biz psikologlar ise insansak ve herkesin belli duyguları varsa korkunun da belli duyguları var ama bunların anlamı ne sorusunu soruyoruz. Düşünün bir kere, hiç korkumuz olmasa, yolda karşıdan karşıya geçerken dikkat etmesek bu yaşamımızla ilgili birtakım sıkıntılara yol açabilir. Oysa araba çarpmasından korkuyorsak sağa sola bakarız. Dolayısıyla mantık ve neden çerçevesinde baktığımızda bu doğal. Ama zaman zaman da bu mantıksız ve nedensiz korkular, karşısına çıktığı kişinin hayatını zorlaştırmaya başlıyor. Orada sorunlar yaşamaya başlıyor. İş ve özel, bazen de sosyal hayatı sekteye uğruyor. Korkular hayatınızı kısıtlıyor” diyor. Toplumdaki bazı kişiler korkularının esiri oluyor. Bu nedenle evinden dışarı adım atamıyor. Gasp edilme, soyulma, tecavüze uğrama, kazaya kurban gitme, öldürülme korkusu yaşıyorlar. 

    “Fobiler kendini vücuttaki belli reaksiyonlarla ortaya koyuyor. Örneğin gözbebekleri büyümeye başlıyor, nefes alış verişler hızlanıyor, tüyler diken diken olabiliyor. Bunun yanında sıcak basması ya da vücudun buz gibi olması, hareketlerde donma ya da tam tersi aşırı hareketlenme, titreme, terleme gibi reaksiyonlar da görülebiliyor.” 

    Türlerine göre fobiler 

    Fobiler genel olarak üç ana başlıkta inceleniyor. Toplumda en sık rastlanan yükseklik, hayvan, uçak fobileri özgül fobiler sınıfına giriyor. 

    ● Agorafobi: Kalabalıkta, açık ya da kapalı alanda oluşan korkular. 

    ● Özgül fobi: Burada en çok insanların belli durumlar ve nedenler karşısında ortaya çıkan korkuları görülüyor. Örneğin uçak ve bazı hayvanlardan korkmak gibi… Öte yandan ilişkilere dair kaybetme ve yalnız kalma gibi korkular da bu gruba giriyor. İlişki yaşayan biri sürekli terk edileceğini düşünüp, bundan korkarak birlikte olduğu insanı daha da bunaltabiliyor. İnsanlar bununla yüzleşmedikçe sorunlar artıyor. Bir şeyi ne kadar bastırır, görmezden gelirseniz bu daha büyük sıkıntılar yaratıyor. Bu nedenle insanların fobiler karşısında atacağı ilk adımın bunlarla yüzleşmek olması gerekiyor. Özgül fobiler farklı bölümlere ayrılıyor. Bunlar: 

    ● Hayvan tipi: Hayvan ve böceklere karşı oluşan korkular. 

    ● Doğal çevre tipi: Fırtınadan, gök gürültüsünden, yüksek yerlerden ya da sudan korkmak. 

    ● Kan, enjeksiyon, yara tipi: Kan ya da yara görmekten, iğne olmaktan korkmak. 

    ● Durumsal tip: Trafikte kalmaktan, uçakta bulunmaktan, araç içinde olmaktan korkmak. 

    ● Diğer tip: Korkuyu farklı bir uyaranın başlattığı durumlar. Nefesin kesilmesi ya da hastalığa yakalanmaktan korkmak bu uyaranlara örnek verilebiliyor. 

    ● Sosyal fobi: Tanıdığı ya da tanımadığı kişilerle karşılaşmaktan korkmak. Toplum içinde eleştirilme, aşağılanma, yetersiz görülme korkuları, kişileri endişeye sevk ediyor. Bazen karşı cinsle bir araya geldiğinde ne yapacağını bilememek, korkmak şeklinde de kendini gösterebiliyor. 

    Sosyal fobisi olan kişiler özgüven sorunu yaşıyor, bu da kendini toplum önünde ifade etmekte zorlanmasına yol açıyor. Yeni ilişkiler kuramamak, kalabalık önünde konuşamamak, açık alana çıkamamak tipik özellikleri arasında yer alıyor. 

    Bu kişiler kendilerini her zaman güvende hissetme ihtiyacı duyuyor. Yeni tanıştığı insanlar hakkında, “Acaba beni aşağılar mı, açıklarımı, yanlışlarımı görür mü, benimle ilgili ne düşünüyor” gibi endişeler yaşıyor.

    Kadınlarda daha sık görülüyor çünkü…

    Toplumlarda fobiler çok yaygın. Herkesin fobileri farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Nesnelerden durumlara, yaşanan anlardan kişilere dair korkular dahi görülebiliyor. Fobilere genel olarak toplumun yüzde 2-3’ünde rastlanıyor. Bu oran kadınlarda yüzde 3,8 iken, erkeklerde yüzde 1,4 olarak belirtiliyor. Uzman Psikolog Sözer bunun nedenini kadınların duygularını daha fazla dile getirdiği için, fobilerini de rahatça ifade etmesine bağlıyor.

    Bu fobiler nedenli veya nedensiz olabiliyor. Örneğin gündemi gazete, ana haber bülteni, üçüncü sayfa haberlerinden takip eden biri orada gördüğü ya da duyduğu adli vakalardan etkilenerek, o haberlerdeki mağdurlardan birinin kendisi olabileceğini düşünüyor. Bu da onun korkusunu tetikliyor. Korktuğu için de kendisini eve kapatıyor. Güvenlik önlemleri alıyor. Dışarı çıktığı zaman o korkuyla ciddi tedirginlik yaşıyor. Bu durum insanların hayatını ciddi anlamda zorlaştırıyor.

    GENETİK GEÇİŞLE AKTARILABİLİYOR

    Fobilerin oluşmasında birtakım faktörler var. Bunların arasında öne çıkanlardan biri geçmişte yaşanılan olumsuz deneyimlerin insanları endişeye sevk etmesi, sonuçta da korkuların baş göstermesi… Ama bu tanımın çok yeterli olmadığını belirten Psikolog Sözer, şu örneği veriyor: “Örneğin hiç yüksekten düşme tecrübesi yaşamayan birinin uçak fobisi olabiliyor. Ya da hayatında hiç yılan görmemiş biri yılandan korkabiliyor. Böyle bir deneyimi olmasa da burada öğrenilen birtakım kodlar var. Fobiler öğrenme yoluyla da geçebiliyor. Kendi adıma korkuların bulaşıcı olduğunu düşünüyorum. Yaşadığınız semt, bölge, yaptığınız iş, birlikte olduğunuz insanlar, çocukluk deneyimleriniz, içinde bulunduğunuz aile de korkuları tetikleyebiliyor. Çünkü korku öğrenilen bir duygu. Bununla birlikte geçmiş hayattaki olumsuz deneyimlerin buna neden olabildiği görülüyor.”

    Yapılan bazı araştırmalarda korkuların genetik geçişle nesilden nesile aktarılabildiği belirtiliyor. Bazen ebeveynlerden çocuklarına, bazen de birkaç nesil önceden duyguların aktarıldığı görülüyor. Örneğin yoğun olarak yalnız kalma korkusu yaşayan bir anne farkında olmadan bunu çocuğuna da yansıtabiliyor.

    Korkuların bazen bir yer değiştirme mekanizması olduğunu belirten Yücel Sözer, ifade edilemeyen, anlamlandırılamayan sıkıntıların fobiler üzerinden hayata yansıtıldığını söylüyor. Örneğin kendini özgüvensiz, başarısız hisseden bir kişide başaramama fobisi ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle de korkulara tek bir açıdan değil, bir buzdağı gibi bakmak gerekiyor. Psikolog Sözer, şu örneği veriyor: “Buzdağının görünen ve görünmeyen tarafları var. Kişinin fobisi eğer görünen tarafıysa, diğer tarafında yetersizlik, değersizlik, çaresizlik, kaybetme gibi birçok farklı duygunun oluştuğu görülebiliyor. Dolayısıyla buzdağına nasıl yarım, görünen kısmıyla bakıldığında gerekli bilgi edinilemiyorsa, fobilerle baş etmek için de ona eşlik eden diğer duygular tanımlandığında sorun daha kolay çözülebiliyor.”

    KORKULAR BENIMSENEBİLİYOR

    İnsanlar korktuğu şeylerden uzaklaşıyor. Dolayısıyla korku ve korkuya dair konularda yardım almak onlar için sıkıntı yaratabiliyor. Nasıl ki diş hekimi korkusu olan biri diş muayenesine gitmekte zorlanıyorsa, randevularını sürekli erteliyorsa korkularıyla yüzleşmek isteyen insanlar da yardım alma konusunda kendi içlerinde büyük bir savaş veriyor. Psikolog Sözer, bu kişilerin oldukça büyük bir direnç yaşadığını, fobilerin hayatlarını zorlaştırmaya başladığını belirtiyor. Bu durum iş, sosyal ya da özel hayatı çıkılmaz bir girdaba sürüklüyor. Fobileri nedeniyle yaşamını kısıtlayan bu kişiler zorlandıkça kendi içlerinde daha büyük sorunlar yaşamaya başlıyor. Örneğin su korkusu varsa deniz kenarına gitmiyor, tatilini buna göre ayarlıyor. Ama bir noktadan sonra artık çevresinden bu konuda bir ısrarla karşılaşıyor ya da bu nedenle hayatında belli sıkıntılar ve problemler yaşayıp bir uzmana başvuruyor. Bazen de korkularını küçümseme yoluna giderek, “Herkesin korkuları var, bu da benimki” diyerek konuyu geçiştirmek, üzerine gitmemek istiyorlar. Fakat yaşanılan bu durum başka korkuları tetikliyor. Korkuları lokomotife benzeten Psikolog Sözer, birbirini takip eden bu duyguların kaynağına inildiğinde çocukluk ya da ergenlik zamanında yaşananlarla karşılaşıldığını söyleyerek, “Burada birtakım çözülmemiş, yarım kalmış işler korkuların yetişkinliğe taşınmasına neden oluyor. Bunların bir göstergesi de fobiler. Bu noktada ebeveynlere de çok ciddi bir iş düşüyor. Çocuk ve ergenlerin korkularıyla yüzleşmeleri, onlara yaklaşımları önem taşıyor. Birtakım korkulara baktığımızda, örneğin uçak fobisinde insanlar düşme endişesi yaşıyor. Burada da geçmişten gelen telkinler söz konusu. ‘Aman düşme, dikkatli ol’ gibi… Bu bir süre sonra bilinçaltına öylesine yerleşiyor ki kişi ne zaman yükseğe çıksa düşeceği korkusuna kapılıyor. Bunu anlamlandırmak gerekiyor” diyor.

    FARKLI TEDAVİ YÖNTEMLERİ UYGULANIYOR

    Fobilerin tedavisinde kullanılan birkaç farklı teknik var. Bunlardan biri bilişsel davranışçı teorilerle yapılan müdahaleler… Hızlı sonuç alınan bu yöntemde daha çok korkulara dair düşünce hataları tespit ediliyor ve buna dair birtakım davranışsal egzersizler yapılıyor. Korkuyla yüzleşme gibi… Örneğin kişi korktuğu durumlar ya da nesnelerle karşı karşıya bırakılıyor. Tabii ki bu kademeli olarak yapılıyor. Örneğin kediden korkan birinin adım adım da olsa kediye yaklaşması, ona dokunması, beslemesi, sevmesi, kucağına alması maruz bırakma davranışı oluyor. Bu düşünce hatalarının tespit edilip, düşünce egzersizleriyle güçlendirilmesi sonucu kişinin özgüveni artıyor. Bu şekilde korkuyu aşması için bir teknik uygulanıyor.

    Psikanalitik yaklaşımda ise korkunun anlamının ne olduğu, geçmişte bunlara dair neler olabileceği konusunda detaylı hayat hikayesi araştırılıyor. Burada daha çok katarsis olarak adlandırılan serbest çağrışım yöntemiyle kişiye hayatındaki birtakım detaylar anlattırılıyor. Bazen hiç farkında olmadan, birbiriyle ilgisi olmayan durumlar ortaya çıkıyor. Fark edilen bir abartı ve tuhaflığın neye işaret ettiği bulunuyor. Kişinin farklı farkındalık düzeyleri ortaya çıkıyor. Geçmişe dair anıları, hatırlamak istemediği olaylar aklına geliyor. Bu olaylar seans odasında konuşulduğunda, geçmişe dair yarım kalmış duygular ortaya çıkıyor. Kişinin o duyguları ortaya çıkarması, biriyle paylaşması, bu korkuları dile getirmesi sorunun çözümünde önemli adım oluyor.

    Hipnoz da korkuların ortadan kaldırılmasında kullanılan bir tedavi yöntemi. Bu da bir nevi maruz bırakma, korkulan nesnelerle hipnoz altında yüzleştirilme şeklinde uygulanıyor ama daha çok imajinasyon tekniğiyle yapılıyor. Örneğin uçak fobisi olan birinin kendini uçakta ya da yüksekteymiş gibi hayal etmesi, kendini orada düşünüp, bedeninde neler olduğunu fark etmesi de bir teknik olarak uygulanabiliyor.

    Uygulanan teknik, kişinin korkusunu aşmaya ve terapistine inancı tedavinin başarısında önem taşıyor. Bilişsel davranışçı terapilerde çok daha hızlı sonuç alınabildiğini belirten Psk. Sözer, “Duruma ve nesneye özgü fobiyle yüzleştikten bir süre sonra başka bir fobi ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle daha derinlemesine çalışılması, analitik bir düzlemde bakılması faydalı oluyor. Ama bu terapiler daha uzun sürüyor. Bazen beş ay, bazen iki yıla kadar devam edebiliyor” diyor.

    DÜNYANIN SIRADIŞI FOBİLERİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

    zman Psikolog Yücel Sözer, toplumda görülen sıra dışı fobilerden bazılarını şöyle sıralıyor:

    Ablütofobi: Yıkanmaktan korkma

    Arakibutirofobi: Yerfıstığı ezmesi yerken damağa yapışmasından duyulan korku

    Bibliyofobi: Kitaplardan korkma

    Datafobi: Veriden korkma

    Eisoptrofobi: Aynalardan korkma

    Filofobi: Sevmekten, aşık olmaktan korkma

    Fobofobi: Korkmaktan korkma

    Gametofobi: Evlenmekten korkma

    Haptofobi: Dokunulmaktan korkma

    Jinefobi: Kadınlardan korkma

    Koprofobi: Dışkı korkusu

    Lökofobi: Beyaz renkten korkma

    Melanofobi: Siyah renkten korkma

    Nelofobi: Camdan korkma

    Ornitofobi: Kuşlardan korkma

    Nüdofobi: Çıplaklıktan korkma

    Papirofobi: Kağıttan korkma

    Peladofobi: Kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma

    Selenofobi: Ay’dan korkma

    Termofobi: Isıdan korkma

    Venüstrafobi: Güzel kadınlardan korkma

    Formsanté – 2015 Ağustos sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz


    Tam bir sebze canavarıyım

    ‘Binbir Gece’ dizisindeki rolüyle her hafta evlerimize konuk olan, sevilen oyuncu Ceyda Düvenci “bakımlı, kendini her haliyle seven ve güvenen, sağlığına dikkat eden kadınlar...

    Diyette başarısızlık yoktur, vazgeçmek vardır

    Yeni kitabı ‘Afiyetle Diyet’’in raflardaki yerini aldığı bugünlerde Uzman Diyetisyen Dilara Koçak ile bir söyleşi yaptık ve ondan stil sırlarını öğrendik...Yeni kitabınızdan biraz bahseder...

    Tek yaptığım spor oğlumla yürümek

    G.O.R.A'nın çekimleri için ne diyeceksiniz?Çekileli uzun zaman oldu! İnsan bir şey çektiği zaman hemen seyretmek istiyor ama bu filmin başına hakikaten gelmedik şey kalmadı....