Diğer
    Ana SayfaPozitifLabirent yolunda adım adım şifa

    Labirent yolunda adım adım şifa

    -

    Bu süreçte kaç insanın kalbine dokundunuz? Binlerce olabilir mi?

    23102014 vfrost02

    Aslında binlerden çok daha fazla çünkü bazen radyo, televizyon programlarında veya toplantılarda konuşuyoruz ve burada söylediklerimiz insanlar arasında yayılıyor. Yani rakam çok daha fazla olabilir. Ama benim için önemli olan bu değil. Ne kadar insana ulaştığımdan çok insanın değişimine odaklıyım. Bir insan dahi değiştiğinde ben çok daha mutlu oluyorum. O değişen, bir başkasının değişmesine yardımcı olarak büyüyen zarif bir sistem yaratıyor. Herkesi değiştiremezsin ama bir sonraki basamağa geçmek için burada olanları değiştirebilirsin.

     

    İnsanlardaki değişimi gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?

    - Advertisement -

    O değişimi gözlemlemek çok alçakgönüllü bir his… Çünkü genç bir adam ya da kadının uzun zamandır sinirli ve/veya hasta olmasının ardından zaman geçtikçe yüzünde daha çok renk görmeye başlıyorsun. Bunu söylemek tuhaf ama kişi titreşiyor ve daha parlak bir yapıya dönüşüyor. Renklerinin değiştiğini, birdenbire hayat ile yeniden aşk yaşamaya başladıklarını fark ediyorsun. Bu enerji herkes tarafından görülüyor, kaçırmanın imkanı yok. Tabii ki bazen insanlar soruyorlar, biz nasıl o enerjiye sahip olabiliriz diye… Zamanı geldiğinde ve hazır olduğunda sahip olursunuz, bu böyle bir şey…

     

    Workshopta “Herkes bir hediyeye sahip” dediniz. Vernon Frost sahip olduğu hediyeyi nasıl açıklar?

    Benim hediyem insanları bir arada tutabilmek çünkü en başında herkes bir yerlere dağılmış vaziyette… Onları nazikçe eğitebilmek; böylece onlara mantıklı gelen belirli öğretici konseptleri fark ederler. Sonra onlara bedenlerinin nasıl farkına varacaklarını öğretmek. Kabiliyetlerim doğrultusunda onların inanç sistemine, almış oldukları programlara bakabildiğimi öğretmek. Buradaki en büyük ifade herhangi birinin inanç sisteminin içine girebileceğim. Beni çalışırken izlediğinizde aslında göreceğiniz şey tam olarak budur. İnsanların inanç sistemlerine, aldıkları programlara bakarım ve hemen nerede hangi düşünce kalıbında bir sıkıntı olduğunu fark ederim. Onlara nazikçe bunu söyleyerek odaklanmalarını sağlarım. Bundan sonrasında olumsuz düşünce kalıbını olumlamak sorumluluğu artık onlara aittir. Şöyle diyebiliriz; benim sanatım şifalandırmak, realiteyi tutmak, bunları güzelce harmanlamak en önemlisi sahip olduğum sınırsız AŞK! 

     

    Herkes bir hediyeye sahipse, sahip olduğumuz hediyeyi nasıl keşfedebiliriz?

    Benim düşünceme göre aslında herkes kendi derinliklerinde ne yapmak istediğini çok iyi biliyor ama toplumsal yaklaşımlar ve o kişinin genetik yapısı, çocukluğundan getirdikleri bazen diğerlerine göre daha uzun sürede fark etmesine sebep oluyor. Neticede olması gerekene varılıyor.

     

    Kuzenlerimden biri çocukken hep kamyon kullanmak isterdi, bugün kendi işinde kamyon kullanıyor. Bunun gibi mi?

    Bazı insanlar çok şanslı ve çocukluklarındaki rüyaya hemen sahip olabiliyor. Bir başkası ise hala rüyasını aramakla meşgul… Sürecin ne kadar süreceğini söylemek bazen çok zor. Sanırım buradaki en önemli fark; kendimize soracağımız “Gerçekten değişiklik yapmayı istiyor muyum?” sorusu… Siz bu soruyu dürüstçe cevapladığınızda tuhaf şeyler olmaya, kainat sizinle çalışmaya başlıyor. Diğer bir kişi karşınıza sizin istediğinizi getiriyor. Yavaşça aradığın rüyaya kavuşuyorsun. Labirent’in içine girmek için adım atmalısın ki yolculuğun başlasın. Hayatta da böyledir, adım atarsın ve maceran başlar.

     

    İnanç sistemimiz, düşünce programlarımız nasıl oluşuyor? Gücünü nereden alıyor? Duygularımızdan mı yoksa herhangi başka şeylerden mi?

    Hepimiz kendi hakkımızda belli bir anlayışa sahibiz. Zamanla bu anlayış gerçekliğe dönüşüyor. Gerçeklik kazandırdığımız andan itibaren de inanmaya başlıyoruz. Mesela “Asla insanların önünde konuşamam” olgusunu oluşturup buna inandığında işte bu senin bedenin için en zor şey. Ufak ufak bu inancı beslemeye başladığında belli bir süre sonra o konu hakkında hiçbir şey yapamaz hale geliyorsun. Benim yöntemimle çalışmaya başladığında ben o enerjiye bakıyorum. Yapışkan, duygusal bedeninde hapis kalmış bir enerji olarak düşünebilirsin. Herhangi bir zamanda hareket etmeye, değişmeye çalıştığında tekrardan gerisin geriye gelen bir enerji… Bunun hakkında düşündüğünde işte ben tam olarak buna bakıyorum. Bu süreçte beden daha asi görünüyor çünkü sen bunu şifalandırmayı deniyorsun. Aynı zamanda garip bir şekilde kendine ait niyeti ve hafızası var ve bırakıp gitmek istemiyor. İşte bu bir paradoks! Hepimiz özgür olmak istiyoruz ama ego ve beden beraber çalışan, harika arkadaşlar… İkisini ayırmak zorundasın ve ruhsal tarafına bu denklemin içine girmesi için izin vermelisin. Ruhsal benliğinin oradaki problemi hissetmesine izin verdiğinde benlik aniden, var olan problemin aslında bir illüzyon olduğunun farkına varır. Farkına varır ki bu kalpten gelen bir şey değil ve fark eder ki o duyguyu nötrleştirebilir. Bunu yaptığı anda o duygu anında, tamamen ortadan kaybolur. Sonra gerçekten istediğin şeyin frekansı yavaşça yüksek frekansa dönüşmeye başlar. Aniden o frekans yükselişindeyken gidip kalabalık topluluğa konuşmaya başlarsın. 



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz