Diğer
    Ana SayfaSağlıkMelt metodu nedir? Melt metodu ile ağrısız yaşam mümkün mü?

    Melt metodu nedir? Melt metodu ile ağrısız yaşam mümkün mü?

    -

    Günde sadece 10 dakikanızı ayırarak kronik ağrılarınızı sonlandırmayı vadeden Melt Metodu, basit egzersizlerle kendi kendinizi tedavi edebileceğinizi söylüyor. Üstelik bu metotla tanıyı da yine kendiniz koyuyorsunuz.

    MELT METODU NEDİR?

    Melt metodu yani Myofascial Energetic Length Technique, kişinin kendi kendine uygulayabileceği egzersiz hareketleri içeren bir tedavi tekniği. Melt metodunun amacı kişiye vücudunda ağrının kaynağını buldurmak ve günde sadece 10 dakika ayırarak bu problemi ortadan kaldırmayı öğretmek. Melt metodunun Türkiye’de uygulayıcısı Fizyoterapist Nurcihan Ekici, vücudun en büyük konnektif dokusu olarak kabul edilen fasyaların, iskelet sisteminin düzgün hizalanmaması, orantısızlık, kronik ağrı ve rahatsızlıklarından sorumlu bir sistem olduğunu söylüyor ve ekliyor:

    “Günlük yaşantıda sürekli tekrarlanan hareketler, stres, kazalar, yanlış duruş pozisyonları, hastalıklar, geçirilmiş cerrahi müdahaleler, aşırı egzersiz yapmak veya hiç yapmamak vücudumuzdaki bağ dokusunu ve sinir sistemini hasara uğratarak, onların beraber bir düzen içinde çalışmasına engel oluyor. Bağ dokusunun sıvısı azalıyor ve eklenmelerde zorlanmalar, vücudun farklı bölgelerinde ağrı ve tutulmalarla kendini gösteriyor. Bağ dokusu ancak yeterli miktarda sıvıya sahip olduğunda işini düzgün yapabiliyor. Bilim dünyası son yaptığı çalışmalarda bu bağ dokusunun tedavi edilebilir, kolay erişilebilir özelliğe sahip olduğunu bildirdi.”

    Ekici’ye ağrısız yaşam vadeden bu metodun ayrıntılarını sorduk.

    - Advertisement -

    Kısaca bize Melt metodunun tanımını yapabilir misiniz?

    Melt metodunda bahsi geçen özel bir bağ dokusu tipi ve bilimsel adı “fasya”. Fasya; kemikler, organlar, kaslar, sinirler dahil her yapıyı sarmalıyor, koruyor, bunların arasında bağlantı sağlıyor ve her hücrenin çevresinde sıvı ortamı oluşturuyor. Derinin altından kemiklere, tepeden topuğa kadar kesintisiz olarak davam eden üç boyutlu bir ağ sistemi olarak düşünebilirsiniz. Melt metodu ile bağ dokusunu tetiklediğinizde, bağ dokusu hücreleri, bağ dokusu sıvısı üretmek için içtiğimiz suyu emip kullanabiliyor. Bağ dokusu sistemi içinde hareket eden yeni sıvı, vücudun tüm hücrelerini taze sıvıyı almaya teşvik ediyor ki bu da hücrelerin ömrünü uzatıyor. Bunun için Melt öncesi ve sonrası su içmek önemli.

    Sizi bu metot ile bir araya getiren ne oldu?

    Fasyal terapilerle buluşmam kendi problemim dolayısıyla oldu. Kayakta düşmüştüm, iki yıl sonra sırt ağrılarımın dozu arttı ve dayanılmaz hale geldi. ABD’ye gittim ve orada gözlemci olarak katıldığım seminerler oldu. Türkiye’den inanılmaz farklı teknikler uygulanıyordu. Döndüğümde bu konuda eğitim almaya karar vermiştim çünkü ağrılarım için ilaç almak istemiyordum. Sonuçta geleneksel yöntemlerle tedavi edilmenin dışında ne yapabilirim arayışıyla İngiltere’deki eğitim programlarına katılmaya karar verdim. Orada kaldığım bir aylık süreç sonunda bedensel ve fiziksel değişikle döndüm. Ağrılarım tamamen bitmişti üstelik duruşum da değişmişti. Hayata bakışım bile farklılaşmıştı, strese toleransım artmıştı, duygusal olarak da başka biri olmuştum sanki.

    Eğitimler sırasında neler yaşadınız?

    Eğitimlerden çıkıp otel odama gidiyordum ve ara ara ağlama nöbetleri geliyordu. Üstelik neden ağladığıma dair hiçbir fikrim yoktu. Bildiğiniz üzere vücudun bir hafızası var; belki bedenim daha önce yaşadığım gebelikte düşük deneyimini hafızasında tutuyordu. Sonradan fark ettim ki vücudum hep kendini kasıyordu.

    Çalışma hayatına fizyoterapist olarak başlamıştınız değil mi?

    Uzun yıllar hastanede fizyoterapist olarak çalıştım, meslekte belli bir yere gelmiştim. İngiltere’den dönüşte hastane yönetimin izniyle bu metodu uygulamaya başladım ve inanılmaz geri dönüşler aldım.

    Kimler geliyordu size?

    Geçirdiği kazalar, çocuklukta yaşadığı travmalar, doğduğu ülkeden başka bir ülkeye geçiş veya bir yakınının kaybı; tüm bu deneyimler vücudun pozisyon almasına sebep oluyor. Fasyalarda kastan daha fazla sinir hücresi bulunuyor ve bilimsel olarak travma sonrası fasya koruma amaçlı vücuda yeni bir şekil aldırabiliyor.

    Neden topuk dikeni yaşanır?

    Vücudunda ağrı problemi yaşayan herkes. Diyelim topuk dikeni problemi yaşayan bir kişi geliyor. Bu metodda topuk dikenine bakmak yerine bütünsel olarak bu problemin kaynağına bakılıyor.

    Peki bu metodun bağ dokusu masajından farkı nedir?

    Sadece fasya dokusunu bilmek yetmiyor; vücudun tüm eklem mekanizmasını da bilmelisiniz. Diyelim bel fıtığı yaşayan bir danışan var, bir süre sonra olay fıtıktan çıkıyor ve bu kişinin yürüyüşüne yansıdığı için kalçasına zarar veriyor. Süreç kalça protezine kadar ilerliyor. Vücut aslında kendini korumak için farklı bir yürüyüş stili geliştiriyor veya farklı bir duruş alıyor. Koruma için yapılan bu aksiyon da kalçaya zarar verebiliyor.

    MELT METODU NASIL ORTAYA ÇIKTI?

    Sue Hitzmann, Melt metodunun yaratıcısı ve o da kendi yaşadığı sıkıntılardan sonra bu yöntemi geliştiriyor. Hitzman, fitness sektöründe bir numara olan vücut geliştirmeci bir kadın. Aynı zamanda manuel terapist ve kendine ait bir kliniği bulunuyor. Bir yandan danışanları tedavi etmeye çalışırken diğer taraftan tedaviye yardımcı olması amacıyla top, silindir gibi aparatlar kullanıyor. Derken kişilerden olumlu cevaplar gelmeye başlayınca bu metodu geliştiriyor. Bu sırada kadavra kurslarına da gidiyor ve bu kurslarda normal bildiğimiz anatomiden farklı bir anatomiyle karşılaşıyor. Klasik anatomide kasları ve sinirleri daha iyi görebilmek için fasya dediğimiz bağ dokuları atılırdı. Kırmızı etin üzerinde kesilmeyen bir kısım vardır hani; işte o bağ dokusu. Bu bağ dokuları yani fasya, tepeden topuğa kadar her yeri birbirine bağlıyor. Bir ağ sistemi olarak düşünebilirsiniz; hareket ediyor ve içerisinde vücut sıvısı var. Hitzmann diyor ki problem olduğunda bu vücut sıvısı azalmaya başlıyor ve bağ dokusu bozuluyor. Özel görüntüleme cihazlarıyla bu dokular incelenebiliyor. Hitzmann, bozulan fasya düzeltilse de bunun nasıl korunacağı üzerine kafa yoruyor. Sonuçta insanlar yaşlanıyor veya tekrarlayan hareketlere karşı vücudu güçlendirmek gerekiyor. Vücut sinyal verdiğinde harekete geçmek gerektiği belirtiliyor. Sonuçta yataktan kalkıyorsunuz, ağrıyan bir yeriniz var ve bu durumu hep ihmal ediyorsunuz. Ta ki oradaki travma şiddetini arttırıp bir sabah yataktan kalkamayacak hale gelene kadar. Ben insanlara şunu öğretmeye çalışıyorum: Korunun. Günde 10 dakikanızı ayırarak herkes korunabiliyor. Vücudumuz çok akıllı, kendini düzeltme mekanizması var. 2014 yılında başladım eğitime ve o tarihten bu yana hiç grip olmadım.

    Fıtık dışında başka hangi problemlerle size geliniyor?

    Kronik migren hastalarıyla da yoğun olarak çalıştım. Kişi çok stresli ve migrenim var diye geliyor. Bakıyoruz iş yerinde bilgisayar başında omuzun bir tanesi yukarıda, başı eğik çalışıyor. Ne oluyor? Oksijenlenme yok, omurlar daralmış. Damarlar sıkışık olduğu için kan gitmiyor. Tıpkı kalbin bir ritmi varsa damarlardan geçip beyni dolaşan beyin omurilik sıvısının ritmi de bozuluyor. Ritim bozulunca basınç artıyor, problemler ortaya çıkıyor. Gece diş sıkma da ciddi bir problem. Melt metoduyla o bölgeyi de gevşetiyorsunuz.

    Melt metodunun içerdiği egzersizlere nasıl ulaşılabilir?

    Yakında Sue Hitzmann’ın kitabının Türkçe baskısını sunacağız. Bu kitap sayesinde herkes evinde bu egzersizleri yapabilecek.

    Nurcihan Ekici

    TANI NASIL KONULUYOR?

    Öncelikle kişinin çok fazla ağrısının olmaması gerekiyor. Çok ağrısı olanların önce benim gibi fizyoterapistler tarafından rahatlatılması gerekiyor, sonra Melt metodundaki programa katılabilirler. Ön testle kişinin vücut duyusu konusunda farkındalığı arttırılıyor. Vücuttaki dengesizliklerin nerede olduğu öğretiliyor ve bu sayede değişikliği deneyimliyor. Beyinde nöroplaste denilen bir durum var. Diyelim ki beyin bir travma yaşıyor ve ağrıyı öğrenip bir pattern oluşturuyor. Melt metoduyla beyne ağrılı olmamak öğretiliyor. Vücudun dizilimi tam olursa eklemleriniz de rahatlıyor.

    Vücudumuz için bu kadar önemli olan fasyalar neden bu kadar geç keşfedildi?

    Fasya aslında Galileo zamanında keşfedilmiş, çalışan hekimler var ama bu konu üzerinde çalışmaya devam eden olmamış. Fasya (Fascia) terimini dünyada ilk kez Antonio Scarpa (1752-1832) karın duvarındaki Scarpa fasyayı (Scarpa’s Triangle) tarif ederek kullandı. 1983’te Uluslararası Anatomik Terminoloji Komitesi, yüzeyel fasya ve derin fasya olarak isimlendirdi. 2015’te Washington’daki kongrede fasya yeniden tanımlandı. Prof. Carla Stecco, “Fasya, kasları ve diğer iç organları bağlamak, kaplamak ve ayırmak için cildin altında oluşan bağ dokusunun bir kılıfı, örtüsü ya da çok sayıda parçalanabilir kümesidir” tanımını açıkladı. Buna karşılık Prof. Jean-Claude Guimberteau, “Fasya, dinamik hareket ve kayma kapasitesine sahip, insan vücudunun birincil ağını oluşturabilen bir multimikrovaküler kollajenik emici sistem” olarak tanımladı. Yapılan istatiksel araştırmalarda, fasya hakkında 1970’lerde sadece 200 kadar bilmsel yayın bulunurken, 2005’ten sonra sağlık ve patalojide fasyanın öneminin anlanmaya başlamasıyla beraber her yıl 200 artarak 2010’larda 1000 kadar bilimsel yayın bulundu. Halen büyük bir hızla devam ediyor.

    Yazı: Deran Çetinsaraç



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz