Moda dünyasının kalbinin attığı en önemli merkezlerden, La Scala gibi dünyanın en önde gelen müzik kurumlarından birini barındırıyor… Ama Milano sadece bunlarla sınırlı değil. Belki ilk bakışta biraz muhafazakar bir şehir gibi gelebilir ama dikkatli bakıldığında insanı cezbetmeyi başarıyor…
Yeşim Nur Mantaş Serin bir sonbahar günü Via Montenapoleone'de yürürken, yeniden Milano'da olmanın ne kadar keyifli olduğunu düşündüm. Yanımdan geçen Ferrariler ya da vitrinlerine hayranlıkla baktığım Armada, Prada, değildi gözlerimi boyayıp beni böyle düşündüren. Cıvıl cıvıl hareketli bir şehir, elbette güzel insanlar ve günün herhangi bir anında sizi şaşırtabilen iç avlular. Evet, yanlış okumadınız. Milano'nun en keyifli özelliklerinden birisi mimarisi. Bazı şehirler vardır, ayağını basar basmaz sarar insanı. Sanki hep oraya aitmişsiniz hissine kapılırsınız. Bazıları içinse biraz zamana ihtiyacınız vardır. Hele ki hakkında önceden çok şey duymuşsanız. Doğrusu Milano bu ikinci gruba dahil. İlk gördüğünüzde, müthişmiş hissine kapılmıyorsunuz. Hatta sıkıcı bile bulabilirsiniz. Ama gün geçtikçe şehir size açılacak bundan emin olabilirsiniz. Şehri en iyi tanımlayan ise ünlü dekoratör Fabio Novembre'nin şu sözleri: "Milano sade elbisesi içinde muhteşem iç çamaşırları olan bir kadına benziyor!" Malpensa 45 dakika Gitmeye niyetlenenlere söyleyeyim: Eğer Türk Hava Yolları ile uçuyorsunuz, şehre yaklaşık 45 dakika uzaklıktaki Malpensa'da iniyorsunuz. Buradan Milano'ya 20 dakikada bir kalkan shuttle bus servisiyle kente ulaşmanız mümkün. Eğer farklı bir şirketle uçacaksanız, şanslısınız. Çünkü farklı havayolu şirketleri şehir merkezine neredeyse 10 dakika (tabii ki metroyu kullanarak) uzaklıktaki Linate Havalimanı’na iniyor. Bir şehri en iyi tanımanın yolu, yorucu da olsa sokaklarını karış karış yürüyerek keşfetmek bence. Size de öneririm. Üstelik Milano yokuşsuz düz bir şehir olduğu için işiniz daha da kolay. |