İşini büyük bir tutkuyla yapan, “Kırgın Çiçekler” dizisinin başrol oyuncularından Hazar Motan’ın oyunculuk hayatı, spor ve beslenme sırları hakkında çok şey öğrendik!
Etrafına saçtığı gülümsemeyle pozitif enerji yayan Hazar Motan, aslında küçük yaşlarından beri sporla iç içe. Ancak yoğun iş temposu onu spordan biraz uzaklaştırmış. O da bu durumu beslenmesine ekstra dikkat ederek avantaja çevirmeye çalışıyor… “Kırgın Çiçekler” dizisinin Cemre’si Hazar Motan’ı daha yakından tanıyalım.
OYUNCULUK PLANLADIĞINIZ BİR ŞEY MİYDİ? NASIL GİRDİNİZ BU YOLA?
Planladığım bir şeydi… Üniversite zamanında çok kararsız kalmıştım bu konuyla ilgili ama çocukluğumdan beri hayalimdi. Ailem de bu işin içinde olduğu için çok fazla vakit geçirdim bu alanda. Annem yönetmendi ve setlere gittiğimde “Ben de oynamak istiyorum, beni de oynatın” dediğimi hatırlıyorum. Sahneleri hayranlıkla izlerdim. Her gün sete giderdim. Normalde biz Ankara’da yaşıyoruz. Annem işi olduğu zamanlar İstanbul’a geliyordu. Ben de annemle beraber sıkılmadan, hiçbir şey yapmadan sadece izleyerek sette vakit geçiriyordum. O zamandan beri istiyordum oyuncu olmayı. Üniversiteye girdikten sonra kararsız bir dönemden geçtim. Kesin olarak ne yapacağımı bilemedim. Bazen montaj mı yapsam diyordum bazen de kamera arkası istiyordum. Üniversite bittikten sonra Ankara’da bir oyunculuk atölyesine yazıldım. Şansımı denemek istedim. Hocalarımın da görüşünü alarak yeteneğimin olup olmadığını ya da devam edip edemeyeceğimi görmek istedim. İlk günümde de hocalarıma “Benim hayalim oyuncu olmak ama yeteneğim olup olmadığını sizden öğrenmek istiyorum” demiştim. Çünkü boşu boşuna zaman kaybetmek istemiyordum. Sonrasında kesin olarak başladık…
ANNENİZİN YANINA GİTTİĞINİZDE SİZİ SETTE EN ÇOK CEZBEDEN ŞEY NE OLDU?
Her şey ilgimi çekiyordu ve çok keyif alıyordum. Monitörden kimin nasıl oynadığını izliyordum. Özeniyor ve merak ediyordum.
BAŞROL OLMAK NASIL BİR DUYGU?
Aslında hiç hayal etmemiştim başrolü, ben de hala şoktayım, idrak edemiyorum. (gülüyor) Çok yoğun bir çalışma tempomuz olduğu için iş dışında başka bir yere gitme fırsatım olmadığından bu başrol havasını da fark edemedim. Düzenli şekilde sahneme çalışıyorum, sete gidiyorum, oynuyorum, evime dönüp uyuyorum, sabah tekrar sete dönüyorum. Böyle bir tempom olduğu için başrolü idrak edemiyorum pek…
BU YÜKÜ KALDIRAMAYACAĞINIZI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ OLDU MU HİÇ?
Tedirginlik ve büyük bir yük hissettim, evet… Oynadığım karakter zaten ağır ve karamsar olduğu için ekstra bir şeyler hissettim. Ya yapamazsam, ya istenileni veremezsem diye çok huzursuz oldum. Hocam ve yönetmenimiz sağolsun, güzel bir şeyler çıkarmaya başladık.
OYUNCULUK DIŞINDA BAŞKA ALANLARLA İLGİLİ GERÇEKLEŞTİRMEK ISTEDİĞİNİZ ŞEYLER VAR MI?
Çizim yapmayı çok seviyorum. Bunu iş olarak da yapmak istiyorum ilerleyen zamanlarda. Çizmek, oyuncu seçme zamanlarında çizim büyük kurtarıcım oldu. Bir süre sonra gerçekten vakit ayırmaya başladım ve gelişmeye başladığımı da gördüm. Bence bu işi herkes yapabilir, illa ki çok yetenekli olmanıza gerek yok. Evet yetenek de önemli ama çalışmayla üstesinden gelinebiliyor. Ben üç-dört senedir yapıyorum. İlk başlarda çok iyi değildim ama çok keyif alıyordum. Sergi açmayı da düşünüyorum. Ama dizi işi olunca biraz aksattım. Oyunculuk dışında başka bir şey yapacak olursam bu kesinlikle çizmekle alakalı olur.
“KIRGIN ÇİÇEKLER”DE CANLANDIRDIĞINIZ CEMRE KARAKTERİNİN DRAMATİK VE ÜZÜCÜ HIKAYESI SİZDE NASIL ETKİLER YARATIYOR?
Etkilenmiyorum aslında. Çünkü onu orada bırakmak gerekiyor. Cemre çok naif, biraz içine kapanık. Genç yaşta olgunlaşmak zorunda kaldığı için yaptığı çoğu hareket bazen “Ben de böyle yapardım” dedirtiyor bana da… O yüzden onu oynamak genelde hoşuma gidiyor. Bazı durumlarda verdiği tepkiler benim için farklı olabiliyor. Ben böyle yapmazdım diyorum mesela…
SET YOĞUN GEÇİYOR EVET AMA BOŞ BİR GÜNÜNÜZDE NELER YAPMAKTAN HOŞLANIYORSUNUZ?
Boş zaman buldukça ertesi günün sahnelerine çalışmayı tercih ediyorum. Kendim için bir şeyler yapacak vaktim pek olmuyor. Diğer gün için çok sahnem varsa ve yoğunsam, bir sonraki sahnelere çalışmakla geçiriyorum zamanımı.
BU DURUMDA SPORA DA ÇOK VAKİT AYIRAMIYORSUNUZ…
Haftanın iki günü repomuz var. Eğer sahne çalışmaktan fırsat kalırsa oturduğum sitenin havuzunda yüzüyorum. Fitness’ı çok düzenli yapmam gerekiyor, birkaç gün yapıp sonra mecburen bırakınca pek bir anlamı olmuyor. Bu iş başlamadan önce düzenli olarak gidiyordum fitness’a. Bazen de bisiklete biniyordum. Ama işin temposuyla ancak beslenmeme ekstra dikkat edip, ara sıra da yüzüyorum.
BİR DE TENİS VE VOLEYBOL GEÇMİŞİNİZ VAR DEĞİL Mİ?
Yedi sene lisanslı voleybolcuydum, diğer bir yandan da tenis oynuyordum. Hatta tenis takımına da girecektim ama voleybolu tercih ettim. Ama tenis de içimde kalmadı değil. Annem ve babam tenis oynuyorlardı. Ben de onlarla gide gele oynamaya başladım. Voleybola da ilkokul yıllarında başladım. En yakın arkadaşım oynuyordu. Ben de ona takıldım ve bir şekilde başladım. İki sporu da çok seviyorum çünkü takım halinde ve eşli yapılan sporlar daha çok hoşuma gidiyor. Fitness yaparken zaman zaman sıkılabiliyorum. Hafif ve tatlı rekabet insanı biraz daha cezbedince daha güzel oluyor…
NASIL BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİNİZ? YARAMAZ MIYDINIZ?
Bence güzel bir çocukluk geçirdim… Tam bir mahalle çocuğuydum. Yara bere içinde gezerdim. Bisiklet, kaykay, saklambaç… Sürekli bir macera peşindeydik. Dolu dolu geçti yani. Yaramazdım da… (gülüyor)
YEMEKLE ARANIZ NASIL? NASIL BESLENİYORSUNUZ?
Bol bol su içmeye çalışıyorum. Kahvaltımı yapmadan dışarı kesinlikle çıkmıyorum. Yumurtayı çok seviyorum. Hem tok tutuyor hem de iyi bir besin kaynağı. Her öğün yemek yerim, atlamam ama az tüketirim. Kısıtlamıyorum kendimi ama ölçüyü az tutuyorum. Ama su devamlı aklımda. Sahneye girmeden önce de hemen su isterim. Su içmeden oynamıyorum.
HİÇ DİYET YAPMAK ZORUNDA KALDINIZ MI?
Üniversite hayatıma kadar hep diyet yaptım. Öğünlerime çok dikkat ederdim çünkü o dönem kilo aldığım bir zaman dilimiydi ve biraz daha yapılıydım. Ama üniversiteden sonra serpilmeye başladım çünkü yediklerime dikkat ediyordum. Bir yandan da kendimi kısıtlayarak değil aksine her şeyden azar azar yiyerek dengede duruyordum. Çünkü kafaya taktığım zaman hiç kilo kaybedemiyordum. Kendimi baskı altında tutmadan, az yiyerek ilerledim hep.
CİLT BAKIMINIZI NASIL YAPIYORSUNUZ?
Günlük hayatta çok fazla makyaj yapmam. Sette zaten çok fazla makyaj yapılıyor. Tatil günlerimde de yapmamayı tercih ediyorum. Setten sonra eve gittiğim zaman, makyajım sette çıkarılmış olsa bile ben evde ikinci kez temizliyorum. Aslında çok kuru bir cildim var ve sürekli nemlendirme ihtiyacı hissediyorum. Kremimi hiçbir zaman eksik etmiyorum. Ayda bir cilt bakımı uyguluyorum. Psikolojik olarak da iyi hissettiriyor.
KAÇAMAK YAPIYOR MUSUNUZ? KARŞI KOYAMADIĞINIZ YİYECEKLER VAR MI?
Tabii ki yapıyorum! (gülüyor) İskender çok severim… Ankara’dayken kaldığımız evin altında bir İskenderci vardı. Ben de her seferinde orada yemek için babama yalvarırdım. Bir gün hasta olmuştum, midem bulanıyordu. Annemler “Hastasın, yat uyu” diyordu. Ama ben “İskender alın bana, söz iyileşeceğim” diye diretmiştim. Annem gidip aldı ve yedim. Sonuç: İyileştim! Bunu hiç unutamıyorum. Ama bir noktadan sonra midem bozulmaya başladı, biraz fazla kaçırmışım sanırım. (gülüyor)
Formsante 2016 – Ocak sayısı
Elif Gürsoy