Diğer
    Ana SayfaPozitifÖzümüzü örten perdeleri kaldırıyoruz

    Özümüzü örten perdeleri kaldırıyoruz

    -

    31082014 artt03Hayatın içinde yaşadığımız kısır döngülerin nedeni bu kader kodları mı?

    Bunu açıklayabilmek için zamanın gerçek şemasını anlatmam gerekiyor. Fizikçiler zamanın lineer bir yol olmadığını söylüyor. Yani zaman ‘geçmişim arkamda, geleceğim önümde’ gibi düz bir hat değil, dikey bir enerji girdabı. Zaten enerji dediğimiz de elektrik ve elektrik dönerek seyahat eder, frekans da o elektriğin saniyede kaç kez döndüğünü anlatır. Dolayısıyla her şeyde bir döngü var. Galaksiler nasıl dönüyorsa, atomun etrafındaki elektronlar nasıl dönüyorsa bizim yaşamımızda da bir girdap ve bunun  sonucunda kısır döngüler oluşuyor. Zaman dikey şekilde dönen bir enerji girdabı. Zamanın dairesel hareketi tamamlandığında, başlangıç noktası yeniden karşımıza çıkıyor. Yaşadığımız bazı olaylar bu yüzden tekrarlıyor. Her seferinde farklı detaylarda, farklı kişilerle, farklı mekanlar, farklı senaryolarla geliyor ama hissettirdiği duygu hep aynı oluyor. Bu kısır döngüleri fark etmedikçe o duygu her defasında daha ağır hissediliyor. Neden? Çünkü aslında amaç öze ulaşmak. Her şey bizim iyiliğimiz için çalışıyor, özümüze ulaşmamız için bize hizmet ediyor. Bu kısır döngüler bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Öze ölerek değil, bu yaşamdayken ulaşabilirsek o zaman ölmek için o kadar acele etmiyoruz ve olaylar da üstümüze gelmiyor. 

     

    ARTT tekniğinde bu kısır döngüler nasıl kırılıyor?

    Yaşanılanların yarattığı duygu ve düşüncelerin enerjisinin bedende yuvalandığını söyledim. Bu enerjileri boşalttıktan sonra en alttan çıkan pozitif duygu, negatif duygu ile harmanlarak nötr hale getiriliyor. Böylece negatif kalıcı olarak pozitife dönüşüyor. Nasıl ki evren başlangıçta birdi, onun gibi duyguyu özüne döndürüyoruz ve bu sayede kalıcı sonuç veriyor. Mesela kişide korku vardı ve çalışma sonunda huzur hissetti. İki duyguyu üst üste koyunca nötrleşiyor. Zıtlıklar nötrlendikçe evrenle bir olmaya başlıyoruz. 

    - Advertisement -

     

    “Kendinizi bir gemi, beni de sizi boğazdan geçiren kılavuz teknesi gibi düşünün. Geminin kaptanı sizsiniz, ben sadece yol gösteriyorum.” 

     

    Terk edilmenin acısı midesinde birikiyordu

    Güneş Tanı örnek bir seans anlatıyor:

    “Mide kanseri olan bir danışan gelmişti. Karnı dokuz aylık hamile gibi, yüzü sapsarıydı ve konuşacak hali yoktu. Öğrendim ki iyileşme umudu yok diye tedavi dahi verilmiyor ve kendisi kanser olduğunu bilmiyor. Beni televizyonda görmüşler ve ağrısı artık ilaçlarla bile geçmediği için sadece ağrıyı azaltmak umuduyla gelmişler. Odaya geçtik, uzandı. Seansta ağrı alanının içine girdi. Hangi yaşadıklarının burada biriktiğini sorduğumda ağlamaya başladı. Eşinin onu terk etmesinin acısıyla, çaresizlik ve üzüntü hissediyordu. Bunları boşalttık. ‘Hala var mı?’ dedim, ‘Var’ dedi. Yine girdi alanın içine ve bu sefer kocasının geri geldiğini, bir çocukları olduğunu ve tekrar terk ettiğini anlattı. Bir kısır döngü yaşanmış. Bu sefer ‘Oğlum babasız kaldı, etrafa rezil oldum” diye yine çok üzülmüş. Bunları da boşalttık ve sonra dedi ki ‘Bir deniz kenarındayım, çok güzel, çok huzurluyum.’ Huzuru da boşalttık, nötr hale getirdik. Ayağa kalktığında karnı yarı yarıya inmişti. Sekiz ay boyunca kendisinden haber almadım. Sonra bir gün bir kadın geldi, sırım gibi, üzerinde bir kot ve tişört, eşarp bağlamış. Eşarbı çıkardı, kısacık saçları var. Dikkatli bakınca o kadın olduğunu anladım. Başka şehirde olduğu için tekrar gelememiş ama kanser tedavisine başlandığını ve kendini çok daha iyi hissettiğini anlattı.”

     

    Kişi temizlenince yaşamı güzelleşiyor

    İnsanların hayatında korkacakları şekilde büyük değişimler de olabiliyor mu? Boşanmak gibi örneğin… 

    Gelen kişi isteğini belirtiyor ve ona göre çalışıyoruz. Ona kötü davranan bir eş olabilir ama yine de bırakmak istemiyordur, bu talebini göz önüne alıyoruz. Ama çalışmanın neticesinde kişi öyle özgüvenli hale gelebilir ki, “Ben ne duruyorum bu insanla” deyip ayrılmak isteyebilir. Bazen de kişi temizlenince eş de düzeliyor ve ilişki güzel hale geliyor. 

     

    Bilinçaltı kayıtlarının altı yaşa kadar oluştuğu söylenir. Hangi yaşlardan gelen kayıtlara rastlıyorsunuz?

    Küçük yaşta ve ergenlik çağında olan olaylar daha fazla etki yapıyor. Altı yaşa kadar olanlar daha etkili diye bir sınır koymuyorum çünkü o kişi belli bir programla doğduğu için etrafındaki kişiler ona o programa uygun şekilde davranıyor. Hiç fark ettiniz mi, birisine olumsuz davranırsınız ama sonradan “Niye bunu yaptım, böyle konuştum, bu ben değilim” dersiniz. Aslında o anda o kişinin yaydığı his ne ise siz ona göre davranmışsınızdır. O kişinin üzüntü yaşaması gerekiyorsa siz onu üzerek ona hizmet edersiniz. Birbirimize hep istemeden bu şekilde hizmet ederiz. Bu nedenle çocuklukta yaşananlar da çocuğun hayat amacına hizmet ediyordur.

     

    Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

    Pozitif Dergisi Sayı 5

     



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz