Fazla söze gerek kalmadan, bir bakış bir duruş, bir sembol ile ne çok şey anlatır Anadolu kültürü… Öylesine zengin, öylesine naif ve öylesine anlamlıdır ki…
Dileklerimizi olma haline getiren, var oluşun ilahi gücüne inanış ve onu hayatımıza uyarlama biçimimizdir. Ama bazen hani bir umutsuzluk çöker içimize, bir tükenmişlik, çaresizlik çöreklenir yüreklerimize ya, işte öyle zamanda dilimiz lal olur konuşmaz, yürekler sadece dua eder ve evrenin sembolik dili devreye girer… İşte o hal, bir başkadır Anadolu kültüründe… İsteklerimize kavuşmak için binbir yol deneriz. Kimi zaman kader ya da alın yazısı desek de, onlara ulaşmanın yolunun tutkuyla istemekten ve eyleme geçmekten olduğu inancını da taşırız. Bazen “ya olmazsa” şüphesi gelip giderken aklımızla gönlümüz arasında yine de sessiz bir çığlık büyütmeye devam ederiz bir yerlerde… Niyet ederiz, o çok istediklerimize kavuşmak için plan yaparız ve en çok da evrenin sembolik dili olan işaretleri kullanırız.
Herkesin inandığı ya da inanmak isterken o manayı yükleyip onu anlamlandırdığı her şey, mutlaka gerçek olur. Bunun en başında Anadolu kültürü ile başlayıp “Türk işi turistik eşya” sembolüne gelen nazar simgesi “nazar boncuğu” değil midir? Renklerin enerjisi ile bütünleşen göz sembolü, lacivert bir taşın üzerindeki beyaz, beyazın üzerindeki sarı nokta ile mi bizi koruyor yoksa ona kattığımız anlam ve görev ile mi oluyor bu? Evlenenlere, yeni ev ya da iş sahibi olanlara, bebeklere, büyüklere, hatta sağlıkla hala ayakta duran yaşı geçmiş ama ruhu gençlere, sünnet çocuklarına, yeni alınan arabaya, eşyaya ve her türlü mala mülke karşı adettendir diye aldığımız, taktığımız, sunduğumuz “Nazar boncuğun var mı senin?” diye sorduğumuz bu bir çeşit renkli cam boncuk kültürel koruyuculuğumuzu üstlenmiş, değerini yüklenen anlamından alan bir nesnedir ve hepimizin bilerek, severek kullandığı bir eşyadır aslında. İşte bu bakış açısından yola çıktığımızda; aslında bizi koruyan, çağırdığımızda bize gelen, kısacası olmasını dileyip o anlamı yüklediğimiz her obje tüm dileklerimizi gerçek kılar. Öyleyse çivi çivi ile sökülür düşüncesiyle dilediğiniz şey her ne ise, onu temsil eden bir obje ile betimlemek ve hayatımıza adeta bir mıknatıs etkisi yaratarak çekmek çok kolay ve keyiflidir. Örneğin para kazanmak isteyen biri zenginliği ve varlığı temsil eden altın, gümüş gibi para objelerini; ikili ilişkiyi isteyen çift kalp; evlilik isteyen ise gelin ve damat gibi istenen şey ile betimlenen objeleri kullanmalıdır.
Cüzdanınızın dışı kırmızı, içi yeşil olsun
Doğanın var olan ve dönüşüm içinde daima bulunan rengidir yeşil. Sonbaharla dökülen yapraklar, kışın çırılçıplak bıraksa da ağaçları, ister sulayalım, ister olduğu gibi kendi haline bırakalım bahar geldiğinde yeniden coşturacaktır topraktaki kökleri. İşte bu yüzden hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile çoğalmanın rengidir yeşil. Bu sebeple miktarı kaç olursa olsun paraları yeşil kumaşlar içine sarmak, içi yeşil keselere koymak, paranın değdiği yere denk gelecek şekilde içi yeşil küçük bohça ve çıkınlarda muhafaza etmek maddi zenginliği çoğaltarak, daha da önemlisi bereketlendirerek tüm ihtiyaçların karşılanmasına vesile olur. Bereketi getirdiğine ve gelen bereketin artarak daim olduğuna dair bir inanç da, bu yeşillikler içine sarılı paraların sayılmadan ihtiyaç olduğunda kullanımı ve yeniden olduğu yere yeşil içine bırakılmasıdır. Cüzdanların dışının kırmızı renk olmasının anlamı; tıpkı yakılan bir ateşin “an”da parlayıp harlanışı kadar hemen ve hızlıdır kırmızı rengin tanımı Anadolu’da. O yüzden çabukluğu, tezliği, dilenen dileklerin, edilen duaların en hızlı sürede bütünün hayrına olacağını işaret eder. Mor renk ise; niyet edildikten sonra davetin, çağrının ve teslimiyetle beklemenin, kabulün rengini temsil etmektedir.
Aynayı evin girişine asın
Yarattığı yansıtmadan ötürü olanı fazla gösteren ayna, genelde evin girişinde bulunur. Açılan kapı ile dışarıyı içeriye, içeriyi dışarıya gösterdiği için, kainatın sunduğu tüm cömertliği almak ve kabul etmek, yeri geldiğinde vermek ve yeniden çoğalmak misyonunu yüklenir. Aynı zamanda aydınlık ve parlaklık sembolü de olduğu için gelen çoğalışın ferahla kullanımına işaret eder. Ayna, ayrıca kişinin kendisinden öte, var olan her şeyin yansıması olduğu için bütünleşmenin anlamını da yansıtmaktadır.