Diğer
    Ana SayfaBeslenme & DiyetSaat kuralı olmadan diyet!

    Saat kuralı olmadan diyet!

    -

    Öğün saatlerine bağlı kalmadan, dengeli ve sürdürülebilir beslenmenin mümkün olup olmadığını merak ediyorsanız, cevabı bu yazıda bulabilirsiniz.

    Formsante Nisan – Mayıs 2025 sayısından

    Hazırlayan: Selen Tanyeri

    Yeme konusunda zamana bağlı kalmadan da dengeli ve sürdürülebilir beslenme olabilir mi? Bu sorunun cevabı için “Evet” diyebiliriz. Elbette beslenme, hayatımızın merkezinde yer alan en temel unsurlardan biri. Ancak günümüzün yoğun temposunda, katı kurallara bağlı kalarak belirli saatlerde yemek yemek her zaman mümkün olmayabiliyor.

    Günlük koşuşturmalar, iş toplantıları, arkadaş buluşmaları derken saatler uçup gidiyor. Peki, sağlıklı ve dengeli beslenmek için öğün saatlerine sıkı sıkıya uymak şart mı? Geleneksel beslenme kalıplarından sıyrılarak bireyin yaşam tarzına uygun, sürdürülebilir bir beslenme düzeni oluşturmak mümkün mü? Bu sorunun cevabı için “Mümkün olsun lütfen!” cümlesini kuranlara harika bir haber geliyor! Uzman Diyetisyen Şükran Yıldız, bireylerin kendi biyolojik ritimlerine ve yaşam koşullarına uygun bir beslenme düzeni benimsemesi gerektiğini belirtiyor. Sağlıklı beslenme, saatlere bağlı bir zorunluluk değil; vücudun ihtiyaçlarını doğru şekilde karşılayabilmektir. Uzm. Dyt. Yıldız; sürdürülebilir ve dengeli beslenmenin püf noktalarını, öğün saatleri konusunda yaygın inanışları ve kişisel beslenme alışkanlıklarını nasıl daha bilinçli hale getirebileceğimizi bizlerle paylaştı.

    - Advertisement -

    Evet, yanlış duymadınız; öğün saatlerine esnek yaklaşmanın sağlık üzerindeki etkilerini, vücudun doğal açlık-tokluk sinyallerini dinlemenin önemini ve sürdürülebilir beslenme için uygulanabilir stratejileri beraber keşfediyoruz. Eğer siz de klasik beslenme kurallarını sorguluyor ve kendinize en uygun beslenme düzenini oluşturmak istiyorsanız, Uzm. Dyt. Yıldız’dan edindiğimiz bilgiler sizin için ilham kaynağı olabilir.


    “Her insanın sabah 8.00’de kahvaltı yapıp, 12.00’de öğle yemeğini yiyip, akşam 18.00’den sonra hiçbir şey yememesi gerektiği gibi bir durum metabolizmamıza, alışkanlıklarımıza, iş ve sosyal yaşamımıza uygun olmaz.”

    Kilo verme sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalar neler?
    Kesinlikle saat kuralına bağlı kalmadan ve çok sık beslenmeden uzak bir metot izlenmeli. Acıkmadan sürekli beslenmek pankreası daha çok yorabilir, acıktırabilir ve sürece uyumu zorlaştırabilir. Mutlaka kahve ve bitki çaylarından destek alın, iştahınızı kontrol altına alırken konsantrasyon ve odaklanma da size destek olur.

    “Açlık hissetmeden kilo vermenin imkansız olduğunu düşünüyorum” inanışı doğru mu, yanlış mı?
    Diyet yaparken açlık mı hissediyoruz, yoksa alışkanlıklarımızı ya da sürekli atıştırmayı mı özlüyoruz? Önce tüm bu soruların cevaplarını bulmak gerekiyor. Zaten bedenimiz için yeterli ve dengeli beslendikçe daha zinde hissediyoruz. Tabii ki günlük beslenme alışkanlıklarına uygun şekilde ve sevdiği besinlere yer vererek planlama yapsa dahi daha öncesinde yoğun karbonhidrat tüketimi olan biri, sürekli açlık hissettiğini düşünebilir. Bu aslında fizyolojik açlık değil, yavaş yavaş yeni düzene alışmaya çalışma adımları. Bedeninize arınması için şans verin. Sürekli beslenme, yeme-içme döngüsü ve aç mıyım şeklindeki düşüncelerden uzak durun. Mideniz yavaş yavaş küçülecek, bedeniniz alışacak ve sonrasında “Artık aklıma yemek yemek gelmiyor çünkü odak noktam olmaktan çıktı. Çok daha güzel zevklerim ve kendime ayırdığım bir zaman dilimi var” diyerek, süreci muhteşem yönetebiliyorsunuz. Yeter ki ilk haftalarda alışma sürecine uyum sağlayın, gerisi çok kolay!

    Bahsettiğiniz saat kuralı olmadan beslenme hakkında bilgi verebilir misiniz?
    Beslenmede; her metabolizmanın farklı olduğunu göz önünde bulundurmalı, buna yönelik planlamalara yönelmeliyiz. Kronik hastalıklarınız olmasa bile migren, fibromiyalji, demir, B12 ve D vitamini eksikliği, regl düzensizliği, premenopoz dönemi ya da intoleranslarınız olabilir. Tüm bu durumları göz önünde bulundurarak, beslenmemizde detaylara dikkat etmeliyiz. Her zaman en önemli önerilerimden biri, acıkmadığınız sürece belli bir saate bağlı kalmak için zorunluluk hissedip yemeyin. Bu nedenle hazırladığım diyetlerde saat kuralı yok. Kahvaltıyı aç değilseniz bir fincan kahve ile geçip, öğle ve akşam da beslenebilirsiniz ya da erken saatlerde acıkmış olup, gün içinde üç ana öğün beslenip, ara öğünde atıştırmalık tüketmeyebilirsiniz. Yani beslenme, kişiye özgüdür. Diyet programını hazırlarken, öncelikli olarak detaylıca kişiyi anlamak çok değerli! Kişinin günlük beslenme alışkanlıkları, iş temposu, hastalıkları, tanıları, besinlere karşı duyarlılığı ve sindirim sistemi hareketleri oldukça önemli. Çünkü beslenme planı kişiye özel içeriklerde olmazsa, bedeninize olmayan bir kıyafeti zorla giymeye çalışmaya benzer şekilde zorlanırsınız. Ancak bedeninize uygun metotlar saptarsak yani metabolizmanızın anahtarını bulursak, yavaş yavaş sürece alışıp kendinizi çok daha zinde ve fit hissedersiniz. Kan değerleri de bu sürecin en önemli parametreleri arasında yer alıyor. Karaciğer enzimleri, tiroit fonksiyonları, vitamin-mineral eksikliği, insülin direnci gibi vücut kompozisyonunuzu etkileyen unsurlar, beslenme programınızı oluştururken yol göstericimiz oluyor.


    “Diyet yaparken açlık mı hissediyoruz, yoksa alışkanlıklarımızı ya da sürekli atıştırmayı mı özlüyoruz? Önce tüm bu soruların cevaplarını bulmak gerekiyor.”

    Saat kuralı olmadan yemek yemek… Bu, kulağa özgürlük gibi geliyor. Vücudumuz gerçekten bu formülle kendi ritmini bulabilir mi?
    Elbette! Çünkü siz bedeninize ihtiyacından fazla sayıda öğün verirseniz, az beslendiğinde halsiz, yorgun ve enerjisi düşük hissetmesi çok normal. Ancak doğal ritmine kavuşurken önce mide hacminizin küçülüp; hormonlar, enzimler ve birçok değerin buna alışması lazım. Bu da sadece birkaç gün alır ancak daha öncesinde yüksek karbonhidrat tüketimi olan kişilerde bir-iki haftayı bulabilir.

    Saat bazlı yemek yemenin yarattığı en büyük psikolojik yük ne olabilir? Bu yeme alışkanlığını kazanan insanlar hayatlarında nasıl bir değişim hisseder?
    Diyete başlarken çok daha disiplinli olmak için saatlerin belirlenmesi çoğu kişide diyete fazladan stres de yükleyebilir. Çünkü daha öncesinde çoğu kez düşünmeden öğünlerde veya aralarda herhangi bir besini tüketme olma durumundan, her öğünü kontrollü yeme haline geçince ilk etapta alışana kadar bazen korkular olabilir. Üstüne bir de “Şu saatte yemeniz şart, yoksa kilo veremez, yağ yakamazsınız” demek, süreci daha fazla zorlaştırır. Her birey kendi iş ve sosyal yaşamına, açlık durumuna göre daha kontrollü beslenmelidir.

    Saatten bağımsız beslenme, kilo verme sürecinde bir oyun değiştirici mi? Yoksa bu da bir süre sonra diğer trend diyetler gibi unutulacak mı?
    Aslında bu bir trend değil, aksine sürdürülebilir beslenmenin en önemli parçalarından. Çünkü her insanın sabah 8.00’de kahvaltı yapıp, 12.00’de öğle yemeğini yiyip, akşam 18.00’den sonra hiçbir şey yememesi gerektiği gibi bir durum metabolizmamıza, alışkanlıklarımıza, iş ve sosyal yaşamımıza uygun olmaz. Uyandığınızda aç değilseniz, yüksek enerjili veya karbonhidratlı besinler tüketmek sizi gün içinde daha çok acıktıracaktır. Yoğun iş temponuz içinde yüksek kalorili bir öğle yemeği yiyip, sonrasında enerjinizin düşüp, öğleden sonra tatlı bir şeylere saldırma hissiniz yüksek olacaktır. Akşam 18.00’e kadar çalışıp, ardından size o saatten sonra bir şey tüketmemelisin kuralı sunulduğunda “Ne ara yemek yemeliyim?” şeklinde düşünmeniz çok normal. Bu kez de gece yemeleriniz artar. Dolayısıyla bedenimizin ritmini bulurken, gerçek açlık sinyallerini takip etmek gerekir. Sağlıklı bireylerde öğünlerde dengeli protein, yağ ve karbonhidrat alıp, çok sık beslenmekten uzak durarak, uzun süreli tokluk sağlayıp, etkin yağ yakımı sağlamak mümkün.

    Sosyal hayatın içinde beslenmemizi nasıl organize etmeliyiz?
    Sosyal yaşam, bizim için elbette çok değerli! Bununla beraber güzel sofralar, davetler, buluşmalar ile yenen keyifli öğünler de bunun bir parçası. Ancak her şeyde olduğu gibi bunda da dengeyi tutturmak önemli. Haftada iki-üç öğün (tüm gün değil, öğün) sosyal ve iş yaşamıyla beraber oluşan davetlerdeki yemekleri dengelemek mümkün. Burada kaçamakları minimumda tutmak için protein kaynaklı besinler tüketmek, sizi daha fazla besin almaktan koruyabilir. Pizza ve makarna tüketmeniz gereken bir ortam ise karbonhidrattan zengin bu besinleri paylaşmak, yanında salata ile destek yapmak şahane olacaktır.

    Az öğün yemek, gün içinde enerji seviyemizi nasıl değiştirir? Daha dengeli hisseder miyiz, yoksa dalgalanmalar kaçınılmaz mı olur?
    İlk etapta yoksunluk hissetmeniz çok normal. Yoksunluk diyorum, aslında açlık değil. Çünkü acıkmadan yeme halinden kontrollü bir sürece geçince, mutlaka her boşlukta canımız bir şeyler isteyebilir. Alışma sürecimizle beraber artık sık sık enerji düşmeleri, kan şekerindeki sık dalgalanmalar ile halsizlik, yerini daha enerjik bir duruma bırakır.


    “Bireylerin sağlıklı beslenme sürecine adım atması, kendilerine yapabilecekleri en iyi yatırımlardan biridir. Önemli olan, bu sürece başlama kararı almak ve kişisel sağlık hedeflerine uygun bir yol haritası oluşturmaktır. Sağlıklı ve dengeli beslenme sürecinde, uzman desteği ile sürdürülebilir ve kişiye özel bir yaklaşım benimsemek, uzun vadeli başarıyı destekleyebilir.”

    Yeme alışkanlığımızda dikkat ederek başladığımız sabahlar, gün içinde rotadan biraz sapabiliyor. Böyle durumlarda ertesi gün ne yapmamızı önerirsiniz?
    Ertesi gün, günün ilk öğününün karbonhidratlı olmamasını öneririm. Protein ve sağlıklı yağlardan oluşan öğünlerin (yumurta, tavuk, balık, hindi, avokado, ceviz, fıstık ezmesi, salatalar gibi) ardından, akşam düşük nişastalı sebzelerden oluşan (kabak, pazı, brokoli, karnabahar gibi) bir sebze çorbası ile salata, nefis bir dengeleyici öğün olur.

    Birçok kişi açlık yerine can sıkıntısıyla yemek yiyor. Saat bağımsız beslenme, bizi duygusal yemekten nasıl uzaklaştırabilir?
    “Akşam yemeğini 17.00-18.00’de bitirme kuralı var” şeklinde düşünen kişilerin çoğu, akşam 21.00-22.00’den sonra atıştırma atakları yaşıyor. Çünkü sırf geç saatte yememek için acıkmadan, erken saatte akşam yemeği yenince işler bitip, oturulduğu zaman, dinlenirken hızlıca atıştırmalıklara yönelmek mümkün. Bunun için her zaman önerim, akşam saat 21.00’i geçirmediğiniz sürece acıkınca yiyin ve akşam atıştırmak istediğinizde tuzsuz kabak çekirdeğinden destek alın. Böylelikle yemeğinizi gerçekten acıkıp, işlerinizi bitirip ve farkında olarak, kendinize zaman ayırarak yediğinizde, ardından atıştırmalarınız ciddi oranda azalabilir.

    Kendi bedeninin sesini dinlemek isteyen biri, bugünden itibaren ilk olarak hangi adımı atmalı?
    İlk etapta hekiminden veya diyetisyeninden hangi değerlere baktırmasının uygun olduğunu öğrenerek, detaylı kan tahlili yaptırabilir. Çünkü bu sonuçlar bize metabolizmanız, hastalıklarınız, vitamin-mineral değerleriniz konusunda detaylı bilgi verecektir. Vitamin-mineral yetersizliğiniz varsa bu durumda iştah kontrolünüz ve ağırlık kaybetme süreciniz etkilenecektir. Bunlarla beraber artık kendinize “Gerçekten aç mıyım?” sorusunu sorun. Tatlı, şekerli besinler, yüksek karbonhidratlı beslenmenin iştahınızı daha da tetikleyebildiğini unutmayın. Öğünlerinizi sebze, protein, sağlıklı yağlar ile kurgulayıp, iştah yönetimine başlayın.


    “Beslenmede; her metabolizmanın farklı olduğunu göz önünde bulundurmalı, buna yönelik planlamalara yönelmeliyiz. Kronik hastalıklarınız olmasa bile migren, fibromiyalji, demir, B12 ve D vitamini eksikliği, regl düzensizliği, premenopoz dönemi ya da intoleranslarınız olabilir. Tüm bu durumları göz önünde bulundurarak, beslenmemizde detaylara dikkat etmeliyiz.”

    Kişiye özel ve sürdürülebilir beslenme yaklaşımı hakkında neler söylemek istersiniz?
    Beslenme, yalnızca belirli bir programa uymaktan ibaret değil; bireyin yaşam tarzı, sağlık durumu ve ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi gereken kişisel bir süreçtir. Bu nedenle, danışanlarla yapılan ilk görüşmelerde sadece kilo yönetimi değil; genel sağlık durumu, kan değerleri, kronik hastalıklar ve bireysel alışkanlıklar gibi pek çok faktör göz önünde bulundurulmalıdır. Danışanlar çoğu zaman beslenme sürecinde belirli detayların önemini göz ardı edebiliyor. Ancak beslenme, vücut sağlığı kadar ruh hali ve yaşam kalitesini de doğrudan etkileyen bir unsurdur. Bu yüzden danışanların genel sağlık durumlarını, vitamin-mineral seviyelerini, alerji eğilimlerini ve beslenme alışkanlıklarını detaylı bir şekilde değerlendirmek, sürecin daha bilinçli ve etkili ilerlemesini sağlar. Dengeli ve sürdürülebilir beslenmenin kişiye özel olması gerektiği düşüncesiyle, danışanların yaşam rutinlerine, metabolizmalarına ve ihtiyaçlarına uygun beslenme planları oluşturulmalıdır. Bu süreçte, öğün saatlerine sıkı sıkıya bağlı kalmadan, esnek bir beslenme modeli benimsemek, bireylerin günlük hayatlarına daha kolay adapte olmasını sağlayabilir. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanıldığında, sadece kilo yönetimi değil, aynı zamanda genel sağlık üzerinde de olumlu etkiler görülebilir. Dengeli bir beslenme programının yalnızca kilo kontrolü için değil, aynı zamanda sağlık sorunlarının yönetimi ve genel yaşam kalitesinin artırılması açısından da önemli olduğu bilinmektedir. Beslenme düzeninin; insülin direnci, polikistik over sendromu, Haşimato tiroidi, bağırsak sağlığı, kolesterol dengesi, tansiyon kontrolü gibi birçok sağlık durumunda destekleyici bir unsur olduğu, çeşitli bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. Bireylerin sağlıklı beslenme sürecine adım atması, kendilerine yapabilecekleri en iyi yatırımlardan biridir. Önemli olan, bu sürece başlama kararı almak ve kişisel sağlık hedeflerine uygun bir yol haritası oluşturmaktır. Sağlıklı ve dengeli beslenme sürecinde, uzman desteği ile sürdürülebilir ve kişiye özel bir yaklaşım benimsemek, uzun vadeli başarıyı destekleyebilir.

    “Aç kalırsan kas kaybedersin” diye bir korku var. Az öğünle beslenme bu korkuya cevap veriyor mu, yoksa bu da bir beslenme efsanesi mi?
    “Ne kadar hızlı kilo verirsen, o kadar hızlı geri alırsın” diye genel bir tabir de var. Mevcut yayınlara bakıldığında ise bunu destekleyen açıklamalar yok. Aslına bakılırsa, bunun tam tersi doğru bile denebilir. Bu hatalı görüşün nedeni, verilen kilonun geri alınmasının sadece kötü beslenme ve sosyal alışkanlıklardan kaynaklandığı, bunları değiştirmenin zor olduğu görüşüdür. Hızlı kilo vermenin tersine, yavaş hızda kilo verilmesi halinde verilen kilonun korunduğuna yönelik bir inanç da var. Ancak yayınlar; başlangıçtaki kilo kaybı miktarının, uzun vadede kilonun korunması açısından pozitif etkileri olduğunu gösterir. Çalışmalardan elde edilen kanıtlar, başlangıçta çok fazla kilo kaybedildiğinde, kişinin uzun vadede kilosunu çok daha iyi bir şekilde koruduğunu gösterir. Tabii ki bunun için diyet yaptıktan sonra kişinin bir süre yaşam tarzı değişikliğini sağlayan kilo koruma programına uyması gerekir. Sonuç olarak; kilo yönetim programının ilk aşamasında kişinin kilo kaybının yüksek olması durumunda, kilosunu daha iyi koruduğu gerçeği çok önemlidir. Ne hızda olursa olsun kilo verme rejimlerinden sonraki dönemde çok dikkatli olmak gerekir. Yaşam stili değişikliği yaparak, ileride yeniden kilo alımının önüne geçilmiş olur.

    Aslında modern bir düşük kalorili diyet yoluyla hızlı kilo vermenin, beraberinde getirdiği birçok avantaj var. Bu avantajlar arasında şunları rahatlıkla sıralayabiliriz:

    • Hızlı kilo verme bir motivasyon faktörüdür.
    • Oluşan yağ yakımı sadece açlığı bastırmakla kalmaz, aynı zamanda kas kaybını da yavaşlatır.
    • Kişiye özel, iyi yapılandırılmış bir beslenme rejimine uymak daha kolaydır.
    • Günde bir kez olmak üzere bir kase nişastalı olmayan sebze alarak lif ihtiyacı karşılanır. Böylelikle bağırsakların düzenli çalışmasına destek olunur.
    • Sebzelerin üzerine eklenen bir tatlı kaşığı zeytinyağı, safra kesesinin boşalmasını sağlar ve taş oluşumunu önler.

    Çok düşük karbonhidrat alımının olduğu diyetlerde, keton cisimlerin düzenli ve kontrollü üretimi, diyete bağlı ketoz olarak bilinen faydalı bir durumun ortaya çıkmasını sağlar. Peki nedir sık sık duyduğumuz ketoz? Bu özel diyetlerle beraber keton cisimleri, kalori olarak kullanılmak üzere karaciğerden bazı dokulara, örneğin beyne aktarılır. Bu durumda beyin, glikoz yani şekeri değil de alternatif kalori olarak yağları kullanır. Böylelikle metabolizmada daha hızlı yağ kaybı yakalanmış olur. Yakın zamanda yapılan önemli bir çalışmada, çok düşük karbonhidrat alınan bir diyet sonucunda, kadın ve erkeklerde yağ kütlesinde önemli bir azalma görüldüğü ortaya çıkmış. Ek olarak, gıda bağımlılığı da obezite ve fazla kiloya neden olan faktörler arasında kabul edilir. Bu nedenle kilo vermede başarıya ulaşmak için bu faktörün de kontrol altına alınması önem taşır. Yapılan çalışmalarda, düşük kalorili ketojenik diyet ile fazla kilolu bireylerde gıda bağımlılığının azaldığı, ciddi ağırlık kaybı sağlandığı ve verilen kiloların diyet sonrası en az iki yıl daha korunduğu gözlemlenir. Düşük kalorili ketojenik diyet; kas ağırlığını, kas gücünü ve metabolizma hızını koruyarak, yağ kütlesini azaltmada en etkili yöntemdir. Fazla kilolarla mücadelede tercih edilen yöntemlerde başarının sınırlı olmasının nedeni, baş edilemeyen açlık hissidir. Klasik diyetlerde danışanlar, diyete başladıkları birkaç gün içinde açlık, üzüntü ve bazı durumlarda hafif depresyon belirtileri gösterebilir. Oysa düşük kalorili ketojenik diyet uygulayan danışanlarda, bu yan etkilerin hiçbiri gözlemlenmemiştir. Literatürdeki çalışmaları dikkatle takip eden uzmanlar çok iyi bilmektedir ki ketozisin etkisi sayesinde, bireylerde açlığı ve diyet sırasında gıdalardan uzak kalmaya bağlı oluşan mutsuzluğu engelleyen mekanizma aktive olur. Düşük kalorili diyetler, obezite ile mücadelede kullanılan tüm geleneksel yöntemlerin ötesinde; hem kan değerlerinde ve yaşam kalitesinde iyileşme sağlar, hem de kaybedilen yağ sayesinde hastalık risklerini azaltıp, yaşam süresini uzatır. Ayrıca diğer tüm diyetlere göre, hızlı ve sağlıklı şekilde yağ kaybı sağlıyor oluşu, diyet sonrası kaybedilen kiloların geri alımını önler. Aynı zamanda bu diyetler sayesinde girilen ketoz mekanizması, kişilerin bölgesel yağlanmasına odaklanarak kilo kaybının çoğunluğunu yağlardan sağlar.

    3 GÜNLÜK HIZLI İNCELME PROGRAMI

    Uyanınca

    • 1 büyük bardak su içerek güne başlayın.
    • 1 fincan sade filtre kahve veya Americano içip, acıktığınız saatte bir geç kahvaltı yapın. Kahvaltısını geç saatte yapamayanlar, kahvesini daha sonra da içebilir.

    Geç kahvaltı
    1. gün

    • 1 dilim pirinç patlaklı/karabuğday patlaklı gevrek üzerine 1 tatlı kaşığı şekersiz fıstık ezmesi
    • 1 dilim pirinç patlaklı/karabuğday patlaklı gevrek üzerine 1 tatlı kaşığı labne peyniri/ ricotta peyniri
    • Mevsim yeşillikleri
    • 1 fincan beyaz çay

    2. gün

    • 2 adet yumurtanın beyazı ile maydanozlu/yeşil biberli/dereotlu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı omlet
    • 2 adet ceviz içi
    • Mevsim yeşillikleri
    • 1 fincan beyaz çay

    3. gün

    • 3 yemek kaşığı süzme yoğurt (laktoz intoleransı olanlar laktozsuz olanı veya bitkisel olanı tercih edebilir) + 1 ince dilim ananas veya 1 yemek kaşığı taze yaban mersini + 5-
    • 6 adet çiğ badem veya fındık + toz tarçın veya toz Hindistan cevizi (Tüm malzemeleri karıştırarak tüketebilirsiniz)
    • 1 fincan beyaz çay

    Ara öğün 1

    • 1 fincan sade kahve + 10 adet kuru yaban mersini

    Ara öğün 2

    • 1 fincan beyaz çay + 1 çay bardağı kadar tuzsuz kabak çekirdeği

    Akşam
    1. gün

    • 1 avuç içi kadar (150-200 gram) ızgara veya fırın veya yağsız tavada derisiz balık/ hindi/tavuk ya da bunlardan yapılmış ekmeksiz köfteler
    • Bol yeşillikli, domatessiz, mısırsız, soğansız, yarım limon suyu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı, mor lahana ve turplu mevsim salata

    2. gün

    • Doyana kadar özel sebze çorbası

    3. gün

    • 3 yemek kaşığı haşlanmış Beluga mercimeği veya yeşil mercimek veya nohut veya Meksika fasulyesi
    • Yarım olgun avokadolu, bol yeşillikli, domatessiz, mısırsız, soğansız, yarım limon suyu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağlı, mor lahana ve turplu mevsim salata

    Yemek sonrası acıkırsanız

    • 1 çay bardağı kefir veya probiyotik yoğurt içine yarım çay kaşığı toz tarçın ve toz zerdeçal katıp için.

    Önemli not: Günde 2-2,5 litre su içmeyi ihmal etmeyin. Günde 2 fincan sade kahve ve 2 fincan beyaz çay öneririm.

    Bu, örnek bir listedir. Bireylerin günlük ihtiyaçlarına, kan değerlerine, sağlık durumuna, yaşam şekline ve beslenme alışkanlıklarına göre farklılık gösterir.

    ÖZEL SEBZE ÇORBASI TARİFİ

    Malzemeler

    • 1 litre su
    • 1 büyük çiçek brokoli veya karnabahar (karışık da olabilir)
    • 3 dal kereviz sapı
    • Yarım demet maydanoz (saplarıyla birlikte)
    • 1 kahve fincanı kadar kırmızı mercimek
    • 1-2 diş sarımsak
    • 2-3 ince dilim taze zencefil
    • Az tuz ve baharatlar (kimyon, zencefil, zerdeçal, karabiber, pul biber gibi)

    Hazırlanışı
    Hepsini pişirip blender’dan geçirerek veya taneli olarak tüketebilirsiniz.

    TARİFLER

    Listenizi ve yemeklerinizi önerilen besinler ile ihtiyaçlarınız doğrultusunda kişiselleştirebilirsiniz.

    TOK TUTAN SMOOTHIE

    Malzemeler

    • 1 su bardağı laktozsuz süt veya badem sütü
    • 1 adet donmuş muz
    • 3-4 adet çilek
    • 1 tatlı kaşığı tarçın
    • 1 tatlı kaşığı keten tohumu

    Hazırlanışı
    Tüm malzemeleri karıştırıp, bekletmeden tüketin.

    RAHAT SİNDİRİM İÇİN SMOOTHIE

    Malzemeler

    • 1 su bardağı kefir
    • 2 adet kuru incir
    • 1 tatlı kaşığı tahin
    • 1 tatlı kaşığı tarçın ya da kakao

    Hazırlanışı
    Tüm malzemeleri karıştırıp, bekletmeden tüketin.

    UNSUZ MÜCVER TARİFİ

    Malzemeler

    • 2 küçük boy kabak
    • 1 küçük boy patates
    • 1 adet yumurta
    • 3 yemek kaşığı lor peyniri
    • Tuz, pul biber, karabiber, kimyon
    • Çay kaşığının ucuyla karbonat
    • İsteğe göre dereotu

    Hazırlanışı
    Patatesi haşlayıp çatalla ezin. Kabağı rendeleyip suyunu iyice sıkın. Diğer malzemelerle karıştırıp, şekil verin. Yağlı kağıt üzerinde 200 derecede kontrollü olarak pişirin.

    3 MALZEMELİ GLÜTENSİZ, SÜTSÜZ TAHİN EKMEĞİ

    Malzemeler

    • 1 adet yumurta
    • 1,5 yemek kaşığı tahin
    • 1 çay kaşığı kabartma tozu
    • File badem

    Hazırlanışı
    Yumurtayı karıştırma kabında 4-5 dakika mikserle çırpın. Tahin ve kabartma tozu ilave edip, 2-3 dakika daha çırpmaya devam edin. Kek kalıbının tabanına yağlı kağıt serip, ekmek harcını içine dökün. Üzerine bolca file badem serpin. Önceden alt-üst ayarda 180 derecede ısınmış fırında 30-35 dakika kadar pişirin.

    HURMALI FİT TATLI

    Malzemeler

    • 10 adet hurma
    • Şekersiz fıstık ezmesi
    • Eritilmiş şekersiz çikolata
    • İri çekilmiş fındık

    Hazırlanışı
    10 adet hurmanın çekirdeklerini çıkarıp, yan yana dizin. Üzerine şekersiz fıstık ezmesi, şekersiz eritilmiş çikolata ve iri çekilmiş fındık ekleyin. Buzlukta 15 dakika beklettikten sonra servis edin.



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz


    Tam bir sebze canavarıyım

    ‘Binbir Gece’ dizisindeki rolüyle her hafta evlerimize konuk olan, sevilen oyuncu Ceyda Düvenci “bakımlı, kendini her haliyle seven ve güvenen, sağlığına dikkat eden kadınlar...

    Diyette başarısızlık yoktur, vazgeçmek vardır

    Yeni kitabı ‘Afiyetle Diyet’’in raflardaki yerini aldığı bugünlerde Uzman Diyetisyen Dilara Koçak ile bir söyleşi yaptık ve ondan stil sırlarını öğrendik...Yeni kitabınızdan biraz bahseder...

    Tek yaptığım spor oğlumla yürümek

    G.O.R.A'nın çekimleri için ne diyeceksiniz?Çekileli uzun zaman oldu! İnsan bir şey çektiği zaman hemen seyretmek istiyor ama bu filmin başına hakikaten gelmedik şey kalmadı....