Diğer
    Ana SayfaSağlıkSağlığın şifreleri genlerde gizli

    Sağlığın şifreleri genlerde gizli

    -

    03032015 dna02

    Hastalıklar nasıl oluşuyor?

    Hastalanmamız için hastalık eşiği denilen bir düzeye ulaşmamız gerekiyor. Biz bu eşiği üç farklı şekilde geçiyoruz. Birincisi tamamen genetik nedenlerle; çocuk doğuştan hasta olarak dünyaya geliyor. Kan hastalıkları, kromozom eksiklikleri gibi tablolar bu grupta. İkincisinde bizi hasta eden faktör dışarıdan geliyor; bir bakteri, virüs ya da travma… Üçüncüsünde ise hastalıklara yönelik genetik yatkınlık taşıyoruz ancak hastalık eşiğine ulaşılmamış oluyor. Eğer bu yatkınlığı olumsuz yaşam tarzı ve çevresel koşullarla desteklersek hastalık eşiğini geçiyoruz ve bunlara kompleks hastalıklar diyoruz. Kalp hastalıkları, diyabet, yüksek kolesterol, hipertansiyon, kanserler, astım, Alzheimer gibi hastalıklar bu gruba giriyor. Yani genetik olan ancak bulaşıcı olmayan ve bugün toplumdaki hastalıkların yüzde 90’ını oluşturan hastalıklar bu grupta yer alıyor.

     

    Bugün mamografi, tomografi gibi görüntüleme yöntemlerini yaptırmaktan kaçınanlar var. Gen testleri bu ikilemi de aydınlatır mı?

    - Advertisement -

    Genetik analizin sonucunda bir kişinin kolon kanseri riski çıktı diyelim. Tıp diyor ki riskiniz düşük de olsa yüksek de olsa 50 yaşından sonra her beş yılda bir kolonoskopi yaptırın. Bugün 30 yaşında bir hastanın gen testi sonuçlarını yorumladım ve kolonoskopiye yönlendirdim. Ama 55 yaşında hastam var ki onda hiç gerek görmüyorum çünkü riski yok. O nedenle check-up programları da kişiye göre değişmeli. Öyle hastam var mamografiyi daha ileri yaşta öneriyorum, öyle hastam var ki mamografi yeterli değil MR da çektirmelisiniz diyorum. Akciğer kanseri çok yüksek çıkan hastaya da düşük doz tomografi yaptırıyorum çünkü akciğer kanseri o kadar yüksek ki tomografiden alacağı radyasyonun zararı ile yakaladığımız zaman elde edeceğimiz faydayı teraziye koyunca yaptırması doğru oluyor. 

     

    İlaç kullanımında da genetik özellikler önemli mi?

    Ağrı kesici ilacı metabolize eden ve vücuttan atan bir enzim var. Diyelim ki bu enzim sizde çok hızlı çalışıyor, arkadaşınızda orta düzeyde çalışıyor, bende ise yavaş çalışıyor. Aynı ağırı kesiciyi içsek sizde kanda yükselmeden vücuttan atılacağı için baş ağrınız geçmez. Arkadaşınızınki geçer. Bende ise bir türlü atılamadığı ve kanda uzun süre kaldığı için baş ağrım geçer ama uzun süre midem bulanır ya da ağrır. Şimdi kanser hastasını düşünün. İlacın çalışmadığını altı ay sonra fark etme şansınız var mı? Etkisi uzun zamanda ortaya çıkacak ilaçlar ile doz aralığı dar olan ilaçların kişideki etkisini bilmek çok önemli. Kalp kapağı ameliyatlarından sonra kullanılan, kanın pıhtılaşmasını sağlayan ilacı hastaya çok verirseniz kanama olur, az verirseniz pıhtılaşma… Bunu şimdi günlerce üst üste kanama hızı ölçerek yapıyorlar. Oysa kişinin genetik yapısına bakılarak bu ilacın hangi seviyede başlanması gerektiğini anlamak mümkün. 

     

    Şu an size kimler başvuruyor ve kimler başvurmalı?

    Şu anda bu testi sadece eğitimli, bilinçli ve ödeme gücü olan insanlar yaptırıyor. Benim hayalim bu testin devlet hastanelerinde, sağlık ocaklarında yapılması, aile hekimlerinin kendi sorumluluklarındaki nüfusun sağlık risklerini gen testlerinin ışığı altında yönetmeleri. Böylece ölümler en az üçte bir oranında azalır. Bu test herkese ve kamu tarafından yapılmalı. Kamuda uygulanmaya başlaması maliyeti de çok düşürecektir. 

     

    Çocuklara da uygulanıyor

    Gen testi kadınlarda hamilelikte düşüğe ya da preeklamsiye (hamilelikte yüksek tansiyon) yol açan genleri gösteriyor. Ayrıca annenin vücudundaki boş depoları gösterdiği için annenin nasıl besleneceği ve hangi takviyeleri alacağını da gösteriyor. Çocuklara da normal beslenmenin başladığı iki yaşından itibaren uygulanıyor. 2 cc’lik kan veya ağız içinde pamuk ucu ile alınacak doku test için yeterli oluyor. 

     

    03032015 dna03Tek beden herkese uymaz

    “Tıpta Sessiz Devrim-Koruyucu Genetik” kitabının da yazarı olan Dr. Serdar Savaş, vitamin ve mineral alımının da kişiye özel olması gerektiğini belirterek ilginç bir veri paylaşıyor: “Günde 400 mikrogram folik asit yeterli denir. Japonya binlerce yıldır homojen bir toplum. Folik asitten zengin olan yosunu normal kabul edilenin beş misli alıyorlar. Oysa MTHFR diye bir gen var. Eğer bu gen kişide hızlı çalışıyorsa ve kişinin folik asit alımı da yüksekse, kolon kanseri ortaya çıkıyor. Japonlar binlerce yıldır çok fazla folik asit tükettikleri için MTHFR’si hızlı çalışanların hepsi kolon kanseri oldu, öldü, soyları da devam etmedi. 10 binlerce yıl sonra toplumda bu geni hızlı çalışan kimse neredeyse kalmadı. Yavaş MTHFR ve yüksek folik asit alımı ile dengeli bir şekilde yaşıyorlardı. Ne zaman ki Japonya’dan ABD’ye göç başladı ani ölümler başladı. Neden? Çünkü ABD’de yosun yok! Yavaş çalışan MTHFR artı düşük folik asit kanda homosisteini yükseltiyor ve kalp krizine neden oluyor. Bu durumda günde 400 mikrogram folik asit kimin için? MTHFR’si hızlı çalışan için mi yavaş çalışan için mi? O yüzden biz diyoruz ki tıpta tek beden herkese uymaz.”

     

    Genetiğe uygun hormon tedavisi

    Dr. Serdar Savaş, hormon tedavileri hakkında da şu çarpıcı bilgileri veriyor: “Menopoz döneminde kadınların sağlığını korumak için uygulanan hormon replasman tedavisinin meme kanseri riskini yüzde 25 artırdığı 2006 yılında yapılan bir çalışma ile ortaya konuldu. Yani dört kadından birinde… Ancak bu doğru bir rakam değildi. Kadınların yüzde 25’inde hormon aldığı zaman meme kanserinin ortaya çıkmasına yol açacak genetik bir farklılık var. Yani evet hormon takviyesi dört kadından birinde riski yükseltiyor ve hatta bu riski 80 yükseltiyor. Ancak o kadındaki genetik fark nedeniyle diğer üç kadın neden hormon takviyesi almasın, sıkıntı çeksin, kalp krizi riski artsın? Bu bilgilerin ışığında hormon almak iyi ya da kötü diyemeyiz.”

     

    Yaprak Çetinkaya

    Formsanté Dergisi Şubat 2015 sayısı

     



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz