Diğer
    Ana SayfaGeziSantorini, Rodos, Mikonos

    Santorini, Rodos, Mikonos

    -

    Doğa, tarih ya da eğlence,… Tatil anlayışınız hangisi olursa olsun Yunan Adaları Santorini, Rodos ve Mikonos’ta fazlasını bulacaksınız. Karakteristik özellikleriyle birbirlerinden ayrılan bu adalar asla unutamayacağınız tatil anılarına tanıklık edecek.

    Eşsiz manzaralarıyla
    Santorini

    Santorini, şüphesiz Yunanistan’ın en sıra dışı adası. Denizden yüzlerce metre yükseklikte kurulu köyleri ve romantik terasları küllerinden yeniden doğan, dünyada eşi benzeri olmayan bir manzarayı ve yaşlı bir volkandan geriye kalan krateri seyrediyor. Adanın başkenti Fira’nın en önemli özelliklerinden biri de sadece bu adaya özgü bir tarzda inşa edilmiş olan evleri. Adanın söz konusu evleri tipik olarak küçük, kireç beyazı, sayısız pencereli ve özel çatı kaplamaları kullanılarak inşa edilen evler. Bu evlerin kimi restorana, kimi bara dönüştürülmüş. Yemek yemek ya da bir şeyler içmek istediğiniz her mekanda büyüleyici bir deniz ve ada manzarasının tadını çıkarıyorsunuz. Bu manzarayı seyretmek için özel bir çaba harcamanıza gerek kalmıyor. Cafe Classico, hem bu eşi benzeri olmayan manzarayı izlemek, hem de yiyeceğiniz her şeyin lezzetinden emin olduğunuz bir adrese uğradığınızdan emin olabileceğiniz bir mekan. Cheesecake ve brownie’sine biz kefiliz. Tüm adalarda olduğu gibi burada da kahvenin yanında aynı bizdeki gibi bir bardak su geliyor, ne çeşit kahve sipariş etmiş olursanız olun. (Cafe Classico – Fira-Santorini 22860 23112). Geleneksel evlerin bir kısmı ise lüks otel ve villalara dönüştürülmüş. Hemen hepsinin teraslarına inşa edilen havuzlar, sanki uçurumun kenarında yüzüyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Mikonos gibi, bu adada da her ailenin bir kilise yaptırma geleneği var. Ziyaret ettiğiniz kiliselerde yiyecek ve şarap ikramıyla karşılaşıyorsunuz. Zaten Fira’da tatlı şarap üretimi çok yaygın. Çünkü zengin volkan toprağı üzüm bağları ve küçük domates yetiştiriciliği için çok uygun. Köy yollarında karşınıza tadım yapılabilen şaraphaneler çıkıyor. Hepsi birbirinden şık, öyle ki, yaz aylarında buralarda düğünler organize ediliyor. Merkez Fira’ya oranla çok daha sakin ve çarpıcı olan Oia kasabasına 20-25 dakikalık bir otobüs yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz. Her saat başı kalkan otobüsler sizi dünyanın günbatımı güzelliğiyle ünlü bir köşesine götürüyor. Fotoğraf makinesini eline almamış biri için bile fotoğrafçı olmayı düşündüren bu cennet köşesinde, günbatımını uçurumun kıyısındaki lokantalarda izleyebiliyorsunuz. Bunlardan en şık ve pahalı olanı ise 1800 (www.oia-1800.com). Santorini’ye denizden ulaştığınızda merkeze hemen ayak basamıyorsunuz. Bunun için ya 588 basamaklı ucu bucağı görünmeyen merdivenleri yürüyerek çıkmanız ya da teleferiği kullanmanız gerekiyor. Tabii bir de “Eşek İstasyonu” tabelalarını takip ederek eşek kiralamanız ve onun sırtında bu dik yolu kat etmeniz mümkün.

    Santorini, M.Ö. 3000 yılından itibaren Minos Uygarlığı’nın bir parçası olarak gelişimini sürdürmüş. M.Ö. 1450 yılında meydana gelen volkanik patlama sonucu parçalanarak üç küçük, bir büyük adaya dönüşmüş. Geri kalan kara parçası yarım ay şeklinde kalarak Santorini’yi oluşturmuş. Adanın kalbi ise şu anda denizin altında. Adada bulunan volkan bugün bile aktif. Öyle ki, 80 derecelik sıcaklıkta buhar püskürtüyor. Daha önceki patlamalardan kalan gri, siyah, kahverengi volkanik oluşumlar hala izlenebiliyor.

    Tarihi tapınak ve kaleleriyle
    Rodos

    - Advertisement -

    Çok renkli bir tarihin izlerini taşıyan Rodos, tepelerin eteklerinde açan gülleri ile “Güllerin adası” olarak da biliniyor. Rodos, adını bir su perisinden alıyor. Antik çağların en zengin adalarından biri olmasının sebebi ise yanaşan gemilerden vergi almayıp sadece kumanya alma mecburiyeti getirmesi olmuş. 1309’da St. John şövalyeleri zamanında altın çağını yaşamış. Surlarla çevrelenen şehirdeki saray ve hastane binaları çok etkileyici. Osmanlı döneminde mimariye eklenen Muhteşem Süleyman ve İbrahim Paşa camileri görülmeye değer. Şehir merkezine bir saat uzaklıktaki Lindos’ta bulunan kaleden enfes bir manzara izlenebiliyor. Yine kaledeki Athena tapınağı büyüleyici güzellikte. Eski şehrin içinde gezerken lezzetli bir kahve molası öneririm. Tadı da sunumu gibi bildiğimiz şekilde, yanında lokumuyla köpüklü bir Türk kahvesini, sizi özlem ve memnuniyetle karşılayacak olan Ali Bey ve eşinin elinden için Rodos’ta. Aile büyüklerinin ilk kez 150 yıl önce yerleştiği adada, sevdikleri ve bildikleri işi yaparak yaşıyorlar. Kendi mekanlarında Türkleri ağırlamaktan duydukları hazzı gidince kendiniz görün, anlatması çok güç. (Mevlana Socrates Str. 76 Polidoru 37-39 Old Town Rhodes 030 2241 03 48 54) Rodos, halka açık plajlarla çevrili. Örneğin, Elli Beach, limana yaklaşık 20 dakikalık yürüyüş mesafesinde. Limandan taksi ile yaklaşık 30 dakikalık bir yolculuk sonucunda, Faliraki’nin enfes plajlarına ulaşabilirsiniz. Adada, hemen tüm plajlarda su sporları çok popüler.
    Nerede yenir?
    Şehrin en iyi lokantası Palia İstaria. Etleri ve deniz ürünleriyle 1933 yılından bu yana hizmet veriyor ve kazandığı ünü hak ediyor. Tipik Yunan mutfağı yemeklerini tatmak isterseniz Lindos yolundaki Afantou’ya uğrayabilirsiniz. Arkeoloji Müzesi’nin karşısındaki Dinoris, adanın en iyi restoranlarından. Restoran müdürü Selçuk Bey, o da Ali Bey gibi adada yaşayan 2200 Türk’ten biri. Balık yeme keyfinizi buraya saklayın. Yüzer restoran deneyimi yaşamak istiyorsanız Kontiki, dondurmaya meraklıysanız Medieval ve Mike’a gitmek için planlarınızı yapın. Ve adada muhakkak şarap için. Çünkü adada 2400 yıldır şarap üretiliyor ve çoklezzetli onlarca şarap çeşidi var.

    Rodos, etrafını çevreleyen surları ile Yunanistan’ın en kozmopolit adası sayılıyor. Rodos adası, yeni şehir ve surlarla çevrili eski şehir olmak üzere ikiye ayrılıyor. Eski şehirde görülecek ilginç yerlerden biri Büyük Efendi’nin yeri. 1856 yılında büyük bir patlama sonucu yerle bir olmuş. Daha sonra Mussolini ve Emmanuel’in yazlık olarak kullanması için İtalyanlar tarafından restore edilmiş. Ancak ikisi de burayı fazla kullanmamışlar. Dış kısmı olabildiğince otantik olmasına rağmen, iç kısmı Kos’dan getirilen mozaikler, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden alınan mobilyalar ve odalara çıkan mermer merdivenler gibi büyük zeminlere oturtulmuş malzemelerle kaplı. Şövalyeler Sokağı saray alanının doğusunda yer alıyor ve Aziz John’un şövalyelerine ev sahipliği yapıyor. Arkeoloji Müzesi olarak restore edilen Şövalyeler Hastanesi ise sokağın sonunda yer alıyor.

    Gece hayatıyla
    Mikonos

    Özellikleri ile tipik bir Yunan adası olan Mikonos, gece ve eğlence hayatının renkliliği ile ünlü. Çok yakınındaki antik ada Delos arkeolojik kalıntılarıyla kısa bir deniz yolculuğuyla ziyaret ediliyor, ancak adada kimse yaşamıyor. Önemi ise, Yunan mitolojisine göre güneş tanrısı Apollo’nun doğduğu yer olması. Mikonos, turistlerin vakti zamanında Delos’a gidip gelirken enfes denizi, kumsalları ve tipik Yunan mimarisinin en güzellerinin sergilendiği evleri ve çiçekli bahçeleriyle dikkatlerini çekmiş, böylece keşfedilmiş ve zaman içinde gelişmiş. Adanın başkenti Hora, beyaza boyanmış evleri, şapelleri ve taş kaldırımlı sokaklarıyla gezilebilecek en hoş yerlerden biri. Küçük Venedik olarak bilinen kısım adanın en ünlü koyu. “Little Venice” olarak adlandırılan koy, eskiden kaptanların oturduğu evlerin olduğu bir bölgeyi de kapsıyor. Burada keyifli bir kahve molası vermeniz gerek. Alefkandhra semtinin içinde, biri Roma Katolik, diğeri Yunan Ortodoks olmak üzere iki katedral bulunuyor. Ancak Mikonos’ta bu büyük iki katedralin yanı sıra onlarca şapel var. Çünkü adada şapel yaptırmak bir aile geleneği. Başlangıçta aileler kendileri ibadet etmek için yaptırdıkları şapellerin bahçelerini aynı zamanda aile mezarlığı olarak kullanmışlar. Adanın bir başka ünlü sembolü de yel değirmenleri. Şimdilerde kullanılmayan bu beş değirmenden biri orijinaline uygun olarak restore edilmiş. İçini gezmek mümkün olabiliyor. Adanın en güzel dükkanları Matogianni sokağında bulunuyor. Merkezdeki en iyi kuyumcu ise dünyaca ünlü İlias Lalaonis. Troya ve Bizans mücevherlerinden esinlenerek hazırlanan koleksiyonlara bir göz atın. Dükkanların kendileri kadar tabelaları da orijinal. Küçücük bir ayakkabı tamircisi bile yaratıcı bir tabelayla dikkatleri çekmeyi başarıyor. Mikonos gece hayatı kadar, gündüzleri de plajlarıyla ünlü. Agios Stefanos, sahilden yürüyerek 20 dakikada ulaşılabilecek güzel bir plaj. Delos’a bakan beyaz kumsalı bir koy olan Agios Yanis plajına merkezden otobüsler kalkıyor. Yine merkeze 2 kilometre uzaklıktaki Ornos plajı, kuzeybatı sahilinde yer alıyor. Bu plaja da merkezden otobüslerle ulaşmak mümkün oluyor. Paradise, diğer adıyla Çılgınlar Plajı, 60’lı yıllarda hippilerin popüler hale getirdiği, şimdilerde de dünyanın her yerinden gelen turistlerin ününü koruduğu önemli bir adres. 24 saat açık barları, kampları, küçük dükkanları ve profesyonel su sporları merkeziyle halen popülaritesini koruyor. Paradise plajına hem deniz, hem karadan ulaşabilirsiniz.

    Nerede yenir?
    Adada Yunan, Çin, Meksika, İtalyan ve Fransız mutfağı yemekleriyle ünlü pek çok restoran var. Bunların bir kısmı Küçük Venedik sahilinde, bir kısmı da evlerin arasında taverna restoranlar olarak hizmet veriyor. Ancak Mikonos’ta özellikle sözü edilmesi gereken geleneksel bir Yunan restoranı var. Hem mönüsü hem de işletme zihniyetiyle bizim Hacı Abdullah ya da Kanaat Lokantası’na çok benzettiğim tam bir esnaf lokantası. Babadan oğula geçen işletme mantığıyla 1955 yılından beri hizmet veriyor. Yılın dört ayı, kasımdan şubata kadar kapalı. Ancak bahar ve yaz aylarında hem tipik Yunan yemeklerini tatmak, hem de bizim mutfağımıza benzerliğiyle tanıdık, bildik bir damak şöleni için uğramanızı tavsiye ediyorum. Mutfağın şefi Christos, mekanın sahibi Leonidas bizim “tam esnaf” dediğimiz türden; işlerinin başında, müşterilerle ahbap, konuya hakim ve konuk ağırlamasını çok iyi biliyorlar. Giderseniz eğer, musakka sipariş edin mesela ya da İmambayıldı. Yanına cacıki, üzerine baklava… Ufak tefek farklılıklar göreceksiniz lezzetlerinde, ama prensipte yemekler bizim bildiklerimizle aynı. (Antonini Taberna-Restaurant – Greek Food – Mykonos 22890 22319) Eva’s Garden’ın mezelerini tatmadan dönmeyin. Deniz ürünlerine ayrı, yaprak sarmasına ayrı bayılacaksınız. Mezelerin yanında Uzo içmek adetten, ancak şarabı seviyorsanız seçimi sahibi Costas’ın yapması şartıyla, bırakın mezelerinize enfes bir kırmızı şarap eşlik etsin. (Eva’s Garden Restaurant Kalogera-Mykonos 22890 22160) Yel değirmenlerinin tam karşısında, sanki elinizle tutabileceğiniz mesafedeymiş gibi oturup enfes bir deniz manzarası izlemek ve ılık rüzgarı yüzünüzde hissetmek için Katherina’s Bar’da bir içki için. Kapısından içeri baktığınızda insanın ruhunu dinlendiren sade dekorasyonunu görünce tanıyacaksanız zaten. Denizi ayaklarınızın tam altında hissedeceğiniz ender mekanlardan biri olan barın balkonunda hemen kendinize bir yer bulun. (Katerina’s Bar Little Venice Mykonos 22890 – 23084)



    Önceki İçerik
    Sonraki İçerik

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz