Adı bize güzellikleri çağrıştırıyor. Onunla üretilen her şeyin tadı vazgeçilmez oluyor. Yorgunken elimiz hep ona gidiyor. Evet, şekerden bahsediyoruz. Bir zamanlar başımızın tacı olan ama artık adeta uyuşturucu maddelerle bir tutulan şekerle ilgili bilgilerimizi yeniden gözden geçirmenin vakti geldi.
Tarihi, Hindistan’da M.Ö. 500’lü yıllara kadar dayanan ve ardından Arapların keşfetmesi ile 8. ve 13. yüzyıllar arasında Avrupa’ya ve Afrika’ya yayılan şeker, bu dönemlerde çok pahalı olması nedeniyle sadece zengin bir azınlık tarafından tüketiliyordu. Ta ki Amerika kıtasının keşfine kadar… Avrupa ikliminin şeker kamışı üretimine uygun olmaması nedeniyle yeni üretim yerleri aranırken Kristof Kolomb Karayip Adaları’nda deneme dikimleri yaptı ve başarılı oldu. Öyle ki Amerika’nın keşfinden sonraki 50 yıl içinde Antiller’de en az 4-5 bin şeker fabrikası kuruldu. Bugün ise şeker her yerde… Ucuz ve kolay ulaşılabilir ancak artık gözde değil. Peki nedir bizi şekere bu kadar bağımlı kılan? Çocukluğunda kendisi de bir şeker müptelası olan Beslenme ve Diyet Uzmanı Berrin Yiğit’e şekeri neden yedikçe daha çok yediğimizi ve bunun sonuçlarını sorduk.
Çıkıyor insülin düşüyor insülin
“Şeker tükettikçe daha çok insülin hormonu salgılıyoruz ve şekeri daha çok tolare eder hale geliyoruz. Daha doğrusu ettiğimizi zannediyoruz. Şeker yedikçe kan şekeri hızla yükselip hızla düşüyor. Düşünce tekrar şeker yeme isteği geliyor ve gittikçe daha fazla şeker tüketir hale geliyorsunuz. Bunun sonucunda da kilo alımı hızlanıyor” diyen Diyetisyen Berrin Yiğit, şekerin ruhu beslemek için de tüketildiğini söylüyor. Yiğit, “Kadınların adet öncesi dönemde bazen şeker ihtiyacı artabiliyor. Ancak normal şartlarda canım sıkıldı, hak ettim gibi bahanelerle şeker tüketenler aslında ruhlarını beslemeye çalışıyorlar. İçimizde muzır bir çocuk var ve bizi sürekli tuzağa düşürmeye çalışıyor” diyor. Yiğit, içimizdeki çocuğa karşı koymak içinse şu önerilerde bulunuyor; “Şeker vücudumda ne işe yarıyor diye sorgulamak ve besleyici olmadığını bilmek yani kendimizi eğitmek gerekiyor. Vücut için gerekli olan şekeri ekmekten de meyveden de makarnadan da aldığımızın farkında olmalıyız.”
Şekeri nerelerden alıyoruz?
Rafine şeker olmadan enerji kazanmak mümkün olmasaydı şekerin keşfinden önce insanların yaşaması imkansız olurdu. Bu bilgi, beyaz şekere ihtiyacımız olmadığı gerçeğini yüzümüze çarpıyor. Diyetisyen Berrin Yiğit, “Vücudun enerji olarak kullanacağı glikozu tüm karbonhidratlardan, nişastalı sebzelerden (patates, bezelye, havuç), kuru baklagillerden, yoğurttan, sütten alıyoruz. Doğada et, balık, tavuk ve yağlı tohumlar dışındaki besinlerin neredeyse tümünde glikoza dönüşen karbonhidrat bulunuyor” diyor. Bu gıdaların fazla tüketilmesi dahi fazla şekerin karın ve basen bölgesinde yağ olarak depolanmasına neden oluyor. Bu nedenle karbonhidrat tüketirken de glisemik indeksi düşük olan tam tahıllıları, esmer pirinci ve makarnayı tercih etmemiz öneriliyor.
Fazla şeker tüketimi kansere neden oluyor mu?
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr Yaşar Küçükardalı, “Şekerin fazla tüketilmesinin kansere yol açabileceği düşüncesi bazı hipotezlere dayanmaktadır” diyor ve bunları şöyle sıralıyor:
● Fazla şeker kullanılması fazla insülin ve insüline benzer büyüme faktörü salgılanmasına yol açıyor. Bu hormonlar hücre çoğalmasına neden olduğu için kanser hücrelerinin de çoğalmasına neden olabiliyor.
● Bu hormonlar ‘programlı hücre ölümü’nü baskılıyor ve kanser oluşumunda mekanizmalardan birinin de bu olduğu düşünülüyor.
● Şeker dokularda oksidasyona yol açıyor ve bu da kanser riskini artırıyor.
● Şeker, insülin direncine ve kilo alımına yol açıyor, fazla kilo ise kanser riskini artırıyor.
● Şeker, ‘damar büyüme faktörü’ denilen bir maddesinin salınımına yol açıyor ve bu da tümör büyümesini ve yayılımını kolaylaştırıyor. Devamı diğer sayfada