"Oğlumuz için çok güzel ideallerimiz vardı. İngiltere'ye giderken bize sevgi dolu olan, gözlerinin içi gülen yavrumuz, döndüğünde üç ay bizimle hiç konuşmadı. "Yavrumu kaybettim" diye hıçkırarak ağladım. Üç ayın sonunda konuşmaya başladı, fakat kişilik değişimi oldu. Okulda teşekkür alan oğlumuz, aşırı tepkili ve başarısızlıklarla dolu günler geçiriyordu. Bize, özellikle babasına düşmanlık duyuyordu. Her hareketi farklı yorumlamaya, her şeyden şüphe duymaya, bana da hiç nedensiz şiddet hareketlerinde bulunmaya, yoğun korkular duymaya başladı. Oysa o kadar sevgi doluydu, bizi öylesine severdi ki… Önceleri davranışlarına anlam veremiyordum. Bilemezdim ki, çok uzun sürecek zorlu bir yolculuğun başında olduğumuzu" "Buluğ çağının geçmesini beklerken, yıllar yılı kovalarken hastalık sinsi sinsi ilerledi. Şimdi düşünüyorum da, oğlumun geçirdiği psikotik atakları hep ahlaksızlık ve huysuzluk olarak kabulleniyordum. Şimdi onun acılarını anlayamamamızın acısını çok çekiyorum. Bir gün oğlum, bir adamı bıçakladığını, polisin peşinde olduğunu söyleyip, beni duvara fırlattı. Odasındaki her şeyi kırıp döktü. Eşim ve ben o geceyi huzursuz geçirdik, her an polislerin gelmesini bekledik. Ama polisler gelmedi, gelemezdi. Çünkü olay gerçek değildi, oğlum kimseyi bıçaklamamıştı. Bu bir hezeyandı ve biz de bu hezeyanın gerçek olduğuna inanmıştık. Yıllar yılı kovaladı, çok geç de olsa tedaviye başlandı. Yedi senedir, doktorumuzun sayesinde hastalığı kontrol altına aldık. Oğlumu kontrol altına almak hem çok zor, hem çok kolay. Yeter ki biz bu gücü yitirmeyelim" Önyargılar, tedaviden yoksun bırakıyor Bu öykü, şizofreni hastalığı olan bir gencin annesine ait. Uzun yıllar oğlunun hastalığıyla savaşan anne, Şizofreni Dostları Derneği'nin de katkısı sayesinde artık bu hastalıkla baş edebiliyor. Ancak, şizofreniyle ilgili aktarılan çeşitli mitler, hastalığın yeterince anlaşılamamasına ve tedavinin sınırlı kalmasına neden oluyor. Akıl hastalıklarına yönelik önyargılar sadece hastaları değil, hasta yakınlarını ve tedavi ekibini de etkiliyor. Biz de, şizofren gerçeğini öğrenmek için sorularımızı Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital Öğretim Üyesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Sungur ile, İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Alp Üçok'a yönelttik. İşte size, "doğru" bilinen "yanlışlarıyla" şizofreni" MİTLER ve GERÇEKLER Yanlış: Şizofren hastaları son derece tehlikeli ve saldırgandır. Doğru: Çoğumuz şizofren hastalarının son derece tehlikeli ve saldırgan olduğuna inanıyoruz. Bu yanlış inançlarımız nedeniyle de, şizofren hastalarından mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyor, iletişimden kaçınıyoruz. Hastalığın alevlenme döneminde elbette zaman zaman saldırgan ataklar ortaya çıkabiliyor. Ancak, sanılanın aksine şizofrenler şiddet ve saldırganlığın nedeni değil, kurbanı durumunda kalıyor. Çünkü ülkemizde şiddete başvuranların çoğunda akıl hastalığı bulunmuyor. Şizofren hastalarda suç işleme ve saldırganlık oranları da toplumda rastlanan oranlardan yüksek değil.Yanlış: Şizofreninin tedavisi yok. Doğru: Günümüzde erken tanı, ilaçlar ve psikoterapi sayesinde hastaların çoğu günlük yaşamlarını normal bir biçimde sürdürebiliyor, çevreleriyle iletişim kurabiliyor, ailelerine ve topluma katkıda bulunabiliyor. Bu hastalıkta en iyi sonuçları almak için sadece ilaç tedavisi yeterli olmuyor. Bunun yanı sıra, etkili psikoterapi yaklaşımlarını da kullanmak gerekiyor. Özellikle bilişsel davranışçı yaklaşımlar, aileye krizle başa çıkma yöntemlerini aktarma, sosyal ve yaşam becerileri eğitimi sayesinde hastaların çoğunda iyileşme sağlanıyor. Ülkemizde hastalıkla ilgili önyargıları ve ayrımcılığı gidermek, şizofreni hastalarının ve ailelerinin yaşam kalitesini artırmaya yönelik çabalar da son yıllarda giderek artıyor. Bu amaçla kurulan dernekler, şizofren hastalarının daha sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri için pek çok etkinlik de düzenliyor. Ancak, hastalık ne kadar erken başlarsa, oluşturduğu hasar da o kadar fazla oluyor; hastanın normal bir yaşam sürdürme şansı azalıyor. Yanlış: Anne babanın hatalı tutumundan kaynaklanıyor Doğru: Hastalığın anne ve babanın hatalı tutumu nedeniyle ortaya çıktığı da yine şizofreni hastalığıyla ilgili "mitler" arasında yerini alıyor. Hastalık daha çok kalıtımsal yatkınlığın yanı sıra, beyindeki kimyasal dengesizlikler ve olumsuz psikososyal etkenler sonucu ortaya çıkıyor. Ancak anne ve babanın yetiştirme biçiminin, hastalığın oluşumunda ve süregelmesinde önemli etkileri olduğu da bir gerçek. Yanlış: Her söylediği şey saçmadır. Doğru: Hastalığın alevlenme dönemlerinde bile her söylediği şey saçma olmayabiliyor. Dolayısıyla bu dönemde bile hastaya zaman ayırmalı ve görüşleri dikkate alınmalı. Alevlenme dönemlerinin dışında ise hasta son derece mantıksal bir düşünce zinciri içinde iletişim kurabiliyor. Yanlış: Çocukları da şizofren olur. Doğru: Şizofreni sadece genetik faktörlere bağlı oluşmuyor. Yapılan araştırmalara göre, şizofren bir anneden ya da babadan olan 10 çocuktan ancak biri şizofren olma riski taşıyor. Kaldı ki, şizofren bir hastanın çocuğu sağlıklı ortamda yetiştirildiği taktirde, genetik faktörlerin önemi azalıyor. Yani, çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde çevresel faktörler daha ön plana çıkabiliyor. Yanlış:Tek sorumlusu genler. Doğru: Yapılan araştırmalarda, tüm hastalar için geçerli olan tek bir neden bulunmamakla beraber, şizofreninin ortaya çıkmasında, sadece genetik etkenler değil, beyindeki kimyasal değişiklikler, gelişimsel bozukluklar ve ağır travma gibi psikolojik nedenlerin de etkili olduğu belirtiliyor. Bir başka deyişle, elde edilen veriler şizofreniden tek bir gen yerine, birden fazla etkenin rolü olduğuna işaret ediyor. Ancak çevresel etkenler, iyi bir iletişim hastalığın gelişimini engelleyebiliyor. Örneğin, şizofren bir anneden doğan bebek, sağlıklı ailede yetiştiğinde hastalık ortaya çıkmayabiliyor. Yanlış: Çalışmazlar, tembeldirler. Doğru: Hastaların önemli bir bölümü, tedavi edildiklerinde çalışarak kendilerine ve topluma yararlı olabiliyor. Çalışmak ve üretmek tedavinin bir parçası durumuna geliyor. Çalışmak, kişiler arasındaki ilişkileri güçlendirerek hastanın hem kendine güvenmesini, hem de sosyal becerilerinin artmasını sağlıyor. Yanlış: Ne zaman ne yapacakları belli olmaz Doğru: Alevlenme dönemleri dışında, hastalar oldukça rutin, belirlenmiş bir yaşam sürdürülebiliyor. Yaşam biçimlerinde belirgin iniş çıkışlar görülmüyor. Şizofreni nedir? | *Hastalık yeryüzündeki her 100 kişiden birini etkiliyor. Günümüzde dünyda 60 milyon, ülkmizde ise 600 bin şizofreni hastası mevcut. *Genellikle 15 -25 yaş aralarında başlamakla beraber, orta yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. *Alevlenme ve yatışma dönemleri görülüyor. Her iki dönemin süresi, tedavinin başarısına ve nüks etmeleri önlemeye yönelik yaklaşımlara göre değişiyor. *Hasta ne kadar sık atak geçirirse, kronikleşme riski o kadar artıyor. *Geliştirilen yeni ilaçların, psikoterapinin, sosyal beceri eğitiminin ve rehabilitasyonun da eklenmesiyle artık çoğu hasta normal yaşama dönebiliyor. | |
|