Hayır demek öyle zor ki…
Sosyal fobisi olan insanların en zorlandıkları konulardan biri de “Hayır” demek… Bu kişilerin her zaman başkasının söylediklerini yaparak kendilerini daha güvende hissettiklerini belirten Psikolog Yıldız Burkovik, “Bu durum tüm iplerini başkasına vermek anlamına geliyor. Hep bir onay bekliyorlar. Karşı taraf iyi niyetli ise sorun yok ancak kötü niyetli ise vay haline… Anne-babaların dikkat etmesi gereken konulardan biri de budur. Örneğin çocuğunuz giyinirken sizin önerilerinize karşı çıkıp ısrarla kendi istediği kıyafetleri giyiyor, çarşıya çıktığınızda kendi istediklerini satın almanızı sağlıyorsa hiç endişelenmeyin, o çocuk kesinlikle çekingen değildir” diyor. Çünkü sosyal fobikler kendi başlarına alışveriş yapamadıkları gibi, alabildikleri kıyafetlerin de hep yanlış seçimler olduğunu düşünüyorlar.
Tehlikeli yönelişlere dikkat!
Çekingenlik tedavi edilmediğinde ergenlik çağından itibaren alkol ve madde bağımlılığına da neden olabiliyor. Kalabalıklara girmekten çekinen bir sosyal fobik, alkol ya da uyuşturucu madde aldığında sanal bir rahatlama yaşayarak kendini topluma kabul ettirmeye çalışıyor, ancak bu arada fark etmeden toplumdan daha fazla uzaklaşıyor. Bağımlılığın bir ihtiyaç sonucu ortaya çıktığını belirten Burkovik, “Bu ihtiyaç da bireyin kişiliği ile bağlantılıdır. Bağımlı olan kişi süreklilik kazanan kaygı ve sıkıntılarından kurtulmak için maddelere sığınıyor” diyor. Sosyal fobi, yarattığı kaygı nedeniyle depresif bozukluk, panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, somatoform bozukluk gibi psikiyatrik bozukluklara da yol açabiliyor.
Heyecanı kontrol etme teknikleri
Sosyal fobik kişilerin tedavisinde herkesin özelliklerine uygun olarak tercih edilen psikoterapi yöntemleri kullanılıyor. Psikoterapinin içinde heyecanı kontrol etme tekniklerinin hastalara öğretilmesi de yer alıyor. Psikolog Yıldız Burkovik, bu teknikleri şöyle anlatıyor; “Bedensel tepkiler kişileri çok fazla engellediği için önce bunları düzeltmeye yöneliyoruz. Sosyal fobik insanlar çok gergin oldukları için elleri ayakları soğuyor. Doğru nefes alamadıkları için nabızlarının çok hızlı olduğunu düşünüyorlar. Bunu düzeltmek için diyaframa bir kemer takarak bilgisayar ekranında nefes alış verişlerini kendi gözleri ile görmelerini sağlıyoruz. Hastalar ne kadar yanlış nefes aldıklarını ekranda görünce şaşırıyorlar. Beden tepkilerini kontrol etmeyi öğrenen hastaların düşünce bazındaki yanlış şartlanmaları varsa onları da psikoterapi yöntemleri ile gidermeye çalışıyoruz. Önce kişinin durumunu fark etmesini sağlıyoruz. Eğer kişi iletişimini sıfırlamışsa, kimseyle konuşmuyorsa ilk adımda psikiyatriye başvurmak gerekiyor. İlaçla yol alındıktan sonra psikoterapi başlıyor.” Burkovik, terapiye düzenli devam eden, ilaçlarını söylenen sürelerde düzenli alan kişilerin hayatlarının devamında karşılarına çıkan zorlu zamanlarda kaybettikleri dengeyi kolaylıkla tekrar kurabildiklerini belirtiyor.
Sosyal fobi nedir?
İlk kez 1966 yılında psikiyatrist Isaac Marks tarafından tanımlanan sosyal fobi, temelde, başka insanların bulunduğu ortamlarda hata yapma, diğer kişiler karşısında küçük düşme korkusu olarak tanımlanıyor. Psikolog Yıldız Burkovik, durumu şöyle açıklıyor; “Bir sosyal fobiğin düşünce zinciri olumsuz düşüncelerle harekete geçer. Kişi kendini büyük bir zincirle bağlar ve o zincirin gidebildiği yere kadar gider. Yani durmadan kendi içinde döner, hareket edemez, yalnızca endişe duyar, tedirgin olur. Performans göstermesi gereken bir durumla karşılaştığında daha çok kaygı duyar ve ani tepkiler göstermeye başlar. Bir alarm altında önce ‘buradan kaçmalıyım’ duygusu, sonrasında ise kalp çarpıntısı, titreme, boğazın düğümlenmesi, terleme ya da aniden buz kesme hali yaşanır.”