Küçük, sakin, huzurlu bir köy Avene. Şifalı termal suları sayesinde ünü Fransa sınırlarını çoktan aşmış, dünyaya yayılmış. Bu şifadan faydalanmak amacıyla her yılı aşkın ülkeden 2 binden fazla cilt hastası ziyaret ediyor burayı. Ama Avene demek sadece su demek değil yemyeşil bir doğa ve zengin bir kültürel geçmiş demek aynı zamanda.
| |  |
Gazeteciliğin en keyifli yanı sence nedir sorarsanız tereddütsüz, her an yeni yerler görebilme, yeni insanlarla tanışabilme ihtimali derim. Fransa'ya gitmek üzere havalanan uçak, İstanbul üzerinde yükselirken aklımdan tam da bunları geçiriyordum. Atopik dermatit konulu o toplantıya gitmeseydim eğer, bu dertten mustarip o iki hastayla tanışmayacak, öykülerini dinlemeyecek ve Fransa'ya iyileşmek üzere gittiklerinden haberim olmayacaktı. Avene köyündeki şifalı sularla yapılacak tedaviyi gerçekten merak ediyordum. Bunun üzerine köyün adıyla ünlenen Avene firması, dilersem tedavi bitiminde hastalardaki gelişimi yerinde görebileceğimi söyleyerek, bir davet sundu. Fırsat kaçmazdı doğrusu. İşte görsel yönetmenim Meral Bıçakcı'yla birlikte yeni bir yere doğru uçuyorduk.
Aktarmalı ve yorucu yolculuk
Aslına bakarsanız Avene'e yolculuk hiç de kolay olmadı. İstanbul'dan 3.5-4 saatlik bir uçuşla Paris'e, oradan da aktarma yapıp 1.5 saat bir süre sonra Montpellier'ye vardık. Bununla da kalmadı, Avene Montpellier arasındaki 90 kilometrelik yolu almak zorundaydık. Bu da 1.5 saatlik daha yolculuk yapmak demekti! Sonunda Avene köyüne vardığımızda vakit geceyarısını çoktan geçmişti!
Sabahın ilk ışıklarıyla Avene'i algılamaya başladık. Avene, termal sularıyla dünyaya nam salmış, hatta bununla marka olmayı başarmış ufak, şirin bir beldeydi. Fransa'nın Herault Bölgesi'nin kuzeyinde, Orb Vadisi'nde Espinouse ve Escandorgue dağlarının arasında 350 metre rakımlı bir köy Avene. Akdeniz sahillerine yakınlığı sebebiyle ılıman, güneşli bir iklimi var. Şifalı sularının yanı sıra yemyeşil doğası ve zengin kültürel ve tarihi geçmişiyle de önemli bir bölge burası.
Devamı 2005 Ağustos sayısında…
