Dokuz ay süren hamilelik serüveninde pek çok sorunla karşılaşır anne adayları. Ama hiçbir zaman önemsemezler çektikleri onca sıkıntıları. Tek bir dilekleri vardır; o da sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek. Çoğu bu süreci kazasız belasız atlatır, beklediği bebeğini kucağına almanın keyfine varır. Ancak bazıları için sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek hiç de kolay olmaz, çünkü onlar “riskli anne adayı”dır. Ya siz hangi gruptasınız?
| |
Çoğu kadın, hayatının en anlamlı dönemlerinden biri olan hamileliği önemli bir sağlık problemiyle karşılaşmadan atlatabiliyor. Ancak, bazıları için bu süreç hiç de kolay geçmiyor; anne adayının sağlıklı bir bebek sahibi olabilmesi için sık aralıklarla doktor kontrolünden geçmesi, tedavi olması ve yaşam alışkanlıklarına çok dikkat etmesi gerekebiliyor. Çünkü, hamilelikten lohusalık döneminin bitimine kadar süren uzun ve yorucu maratonda sağlık sorunlarıyla karşılaşma riski, her anne adayında farklı oranlarda seyrediyor. Tabii bu da sağlıklı bir bebek doğurma şansını oldukça düşürüyor. Örneğin, 35 yaşın üzerindeyseniz Down sendromlu bebek doğurma riskiniz artıyor. Diyabetiniz varsa, hamilelik döneminde yüksek tansiyondan yakınmanız ve bebeğinizde doğumsal kusur gelişme riski, bu hastalığı olmayan bir anne adayına oranla belirgin şekilde yükseliyor.
Bazı risk faktörlerini taşıyor olmanız, hamileliğinizde mutlaka sorun yaşayacağınız anlamına gelmiyor, bu sadece riskin yükseldiğini gösteriyor. Benzer bir şekilde sizde risk faktörü olmaması da, hamileliğinizin tümüyle sorunsuz seyredeceğini ifade etmiyor, ancak şansınızın yüksek olduğunu belirtiyor. Ya siz sağlıklı bir bebek doğurma şansınızın ne olduğu konusunda fikir sahibi misiniz? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op Dr. Kağan Kocatepe'nin hazırladığı bu test ile, riskli bir anne adayı olup olmadığınızı öğrenebilirsiniz. Uzmanlar risk faktörlerinin hamilelikten önceki dönemde belirlenmesinin, önlem alınması açısından çok önemli olduğuna dikkat çekiyorlar. Çünkü, anemi, kronik hipertansiyon veya diyabet gibi risk faktörlerinin büyük bir kısmı günümüzde kontrol edilebiliyor. Bunun aksine kontrol altına alınamayan risk faktörlerinde ise daha sık gerçekleştirilen doktor muayeneleri sayesinde, sorun henüz gerçekleşmeden önlem alınmaya çalışılıyor. Dolayısıyla "riskli" grupta yer alıyorsanız eğer, paniğe kapılmanıza gerek yok. Yeter ki, risk faktörü taşıyan yaşam alışkanlıklarınızı değiştirmek için bir an önce kolları sıvayın ve rutin kontrollerinizi ihmal etmeyin.
Devamı 2006 Şubat sayımızda…