Diğer
    Ana SayfaPsikolojiVeee sahne sizin!

    Veee sahne sizin!

    -

     

    01092014 psikodrama03Kaybetme korkusunu yenen kadın

    44 yaşındaki bir kadın çocukları olduğu için katılamadığı bir gezide yaşanan trafik kazasında babasını, halasını, ablasını ve yeğenini kaybediyor. Bu olaydan sonra hep kaybetme korkusu yaşıyor. Kaybetmemek için herkese sarılmaya başlıyor. Psikodrama grubuna da böyle sarılıyor ve gruptan biri hasta olduğunda travması ortaya çıkıyor. Olaylar tekrar sahneleniyor. Otobüs, diğer yolcular ve kaybedilen aile üyeleri; hepsi orada. Olaya dışardan bakması istendiğinde ve “Senin yapabileceğin bir şey var mıydı?” diye sorulduğunda kadın somut olarak bu sahneye bakıyor ve “Yoktu” diye cevap veriyor. İleride birisini kaybetmekle ilgili konularda da aslında yapabileceği bir şey olmadığını fark ediyor. Olumluya konsantre olması, kaybettiklerinin yanında kaybetmediklerinin de olduğunu fark etmesi sağlanıyor.

     

    Hep almadan veren Eda’nın hikayesi

    - Advertisement -

    42 yaşındaki Eda hayatına hep aynı tip erkekleri çekmekten mutsuz olduğunu söylüyor, “Geliyorlar, beni kullanıyorlar, benim için hiçbir şey yapmıyorlar. Artık ben mutlu olmak istiyorum” diyor. Aile dinamiğine bakınca anne-babanın o 24 yaşındayken boşandığı ve evi Eda’nın geçindirdiği görülüyor. Eda sürekli almadan veriyor. “Nasıl olsa ailem beni seviyor, nasıl olsa kazanıyorum” diyor. Aile ise hiç takdir etmiyor. Eve geldiğinde “Hoş geldin” bile denmiyor ve ondan sadece “alınıyor”. Eda ilişkilerinde de sürekli almadan veren, “Senin için şunu yaparım, bunu yaparım” diyen taraf oluyor. Psk. Esin Nur Akyıldız, “Oysa bir erkek güçlü olduğu yönlerini ön plana çıkaramadığı sürece o kadınla birlikte olmak istemez. Erkek koruyup kollayandır. Ama böyle kadını gören erkek onu anne olarak alıp dışarıda kendini iyi hissettirecek kadınlara gidiyor” diyor. 

    Eda’nın almadan vermekle ilgili hatırladığı ilk sahne şu: Kardeşi olacağı için başka bir eve taşınacaklar. Eda 7 yaşında. Annesi arkası dönük bir şekilde ağlıyor. Eda annesine “Ağlama, ben büyüdüğüm zaman çok para kazanacağım ve bu evi sana alacağım.” Anne diyor ki “Söz veriyor musun?” Eda söz veriyor. 

    Psikodrama seansında Eda’nın bu olaya dışardan bakması sağlanıyor. Eda grup üyeleri arasından annesini ve kendisini temsil edecek kişileri seçiyor. Sahne Eda’nın anlattığı şekilde tekrar canlandırılıyor. Terapist soruyor: “Burada ne yanlış sence?” Eda, “Ufacık bir çocuktan böyle söz istenir mi?” diyor. “Sen olsan ne yapardın?” denildiğinde Eda, “Kaç yaşındasın evladım, bu senin sorumluluğunda değil, senin düşünmen gerekmiyor. Ben hallederim derdim” diyor.

    Ama yaşanan yaşanmış olduğuna ve o anneyi değiştirme şansı olmadığına göre başka bir yol deneniyor; o sahnede Eda kendi rolüne giriyor ve “Anne seni ağlarken görünce üzülüyorum” diyor. Anne de ona konunun kendisi ile ilgili olmadığını, sorumluluğunun olmadığını söylüyor. Bu sahnede almadan veren, rol dengesini şaşırtan olmuyor. Eda sadece kendi hayatına odaklanıyor. 

    Psk. Akyıldız şunları söylüyor: “Geçmişi değiştiremiyoruz. Anneyi değiştiremiyoruz. Ama artık anne onun için ne yapabiliyorsa Eda onu alıyor. Annesinin aklı onu yanlış yönlendiriyorsa artık başka akıl hocalarına ya da terapiste gidiyor. Ama annesi onun için güzel yemek yapabiliyorsa onu da kabul ediyor çünkü anne aslında onu çok seviyor. Eda’yı o sevgiden de mahrum etmemek gerekiyor. Bu çalışmadan sonra Eda’nın duruşu, davranış şekli değişiyor. Erkeğin hayatındaki kurtarıcı olmaktan çıkıyor, ‘Senin için elimden geleni yaparım ama fazlasını yapamam çünkü ben de insanım ve benim de ilgiye ihtiyacım var’ diyebiliyor.” 

     

    Yaprak ÇETİNKAYA

    Formsanté Dergisi Ağustos 2014 sayısı



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz