Diğer
    Ana SayfaPsikolojiYarın değil, şimdi

    Yarın değil, şimdi

    -

    Siz ne zamana kadar başkalarının hedeflerini takip ettiniz?

    20’li yaşlarımda reklamcılığa başladım. O zaman hayalim iki Ferrari almaktı; biri kırmızı biri beyaz. Kocaman havuzlu bir evim ve hatta salonda da havuzum olabilirdi. Para, güç… Şimdi görüyorum ki ezikmişim sadece. Çünkü hayatta kendini ispatlamak için tek kriter olarak bunları almışım ve bu bana dışarıdan verilmiş hedefti. 

     

    Kırılma anı ne oldu?

    İngiltere’ye gitmem ve teoloji okumaya başlamam… O dönemde artık çok fazla yoğunlaşmamla birlikte şunu fark ettim ki çok fazla çalışıyorum. Sonra Ferrari alsam ne olacak? Bir demir yığını için hayatımı vermiş olacağım ama istediğim bu değil. Benim avantajım ailemin benden çok fazla beklentilerinin olmaması, beni kendi halime bırakmalarıydı. Ama ben buna rağmen etrafımdaki insanlar ne der, ne yapar, beni alkışlarlar mı diye düşünüyordum. Ama bir dakika, ben ölüyordum o arada. Oysa hiçbir şey benim sağlığımdan, keyifli zaman geçirmemden, sevdiklerimle olmamdan değerli değil. Kaldı ki sadece böyle olabilirsem dünyaya gerçek anlamda katkı sağlayabilirim. Bugün plazalara, metal yığınlarına sıkışmış, hayatını sadece unvanlardan, para puldan ibaret sananların dünyasıdır savaşan dünya. 

    - Advertisement -

     

    27022015 psiko02Plazada çalışan ancak hayallerinin işini yapanlar da var. Lüksten uzak durmak diye bir genelleme yapmıyoruz değil mi?

    Tabii ki… Ben de lüksü seviyorum. Ayrım şu: Eğer sen kartvizitinde yazan unvan için, metal yığını için inandıklarından, onurundan taviz veriyorsan, daha iyi yerlere gelmek için ruhunu satıyorsan, onlar olmadığında kendini değersiz hissediyorsan bir zavallısın. Hatta paran varsa hızı için en lüks arabayı al. Ama o arabayı hava atmak, kendini ispatlamak için alıyorsan zavallısın.

     

    Farklı hedeflerini burada fark eden örnek hikayeleriniz var mı?

    17 yaşında evlenmiş, üç çocuklu ve ilkokul mezunuyken şu an üniversiteyi bitirmiş ve pastane zinciri kurmuş örneğim var. 40’lı yaşlarından sonra Zambia’da UNICEF kamplarında çalışan öğrencilerimiz var. Burada önyargı olmadığını görüp cesaretlenip mahalle baskısından sıyrılan ve yaşam tarzını değiştirenler de bulunuyor. 48 yıllık yasak aşkını yasak aşk olmaktan çıkarıp gerçek aşk olarak hayatına alan; cinsel tercihlerini açıkça yaşamaya başlayanlar var. Bütün mesele o cesareti verebilmek. Burada yaptığımız o insanların yüreklerindekini önyargısız kucaklamak. Bizim toplumun en büyük sıkıntısı “Başkaları ne der?”. Ev döşerken bile gelecek misafirleri düşünerek mobilya alıyoruz. 

     

    Zamanı nasıl yönetmek gerekiyor? Uzun vadeli hedefler koymak hata mı?

    Hayır değil. Ancak şu önemli; uzun soluklu hedeflerime giderken hayattan keyif alıyor muyum, kendimi iyi hissediyor muyum? Hedefi öne de çekebilirim. Ama öne çektiğim için bugün sevdiklerimi ihmal ediyorsam, huzursuz oluyorsam, yatağa rahat gitmiyorsam bir değeri yok. Her zaman, “İstemek hiçbir şeydir, inanmak her şeydir” derim. Eğer o uzun soluklu hedefime inanıyorsam hayatın getirdikleri ile kavga etmem. Bilirim ki inançta endişe ve şüphe yoktur ve hayatımda olan her şey beni oraya yaklaştırıyordur. Eğer yolculukta ıslık çalarak gidiyorsam hedefin bir değeri vardır.  

     

     

    Yaşam Atölyesi’ne çok sayıda kadın başvuruyor. Kadınların hedefleri ile ilgili gözlemleriniz nedir?

    Fena durumdayız. Çocukluktan itibaren aile baskısı, özellikle anne baskısı var. Kızlar babanın etkisinde kalır deniyor ama rol model olarak hedefleri koyan ve sınırlayan anne. Bugün orta yaş kadınlarda annelerin konuşmalarını duyuyorum. Toplumun büyük bir kesimi hala çocuğunu evinin kadını olacak, evi ve kocasının arkasını toplayacak tarzda yetiştiriyor. İyi bir aileyi yönetebilsin ve kocasının uydusu olsun… Ancak artık bu durum dergiler, televizyonlar, bizler tarafından eleştiriliyor ve o insanların kafalarını karıştırıyoruz aslında. Bir tarafta ortadaki koşullar var, bir tarafta bizim söylediklerimiz. Kolay değil. Diğer tarafa, kariyer yapan kadınlara dönüyorsun orada da kadın, kadın değil. Güçlü olacağım diye dominant yapıya giriyor. O yüzden 1+1 kültürü gittikçe gelişiyor. Bir de şunu görüyorum; belli bir yaşa gelmiş, kariyeri iyi ama duyguları boşalmış. Görünür bir sosyalleşme var ama paylaşamıyor, yalnız. Oysa en modern kadın da günün sonunda onu sahiplendiğini hissedeceği bir erkeğin ihtiyacını duyuyor. Bütün iş çocukları nasıl yetiştirdiğimizde bitiyor. Önemli olan kız çocuklarına hanım hanımcık olmaktan önce kendilerini tanımalarını ve kendilerini ifade edebilmeyi öğretmek, kız ve erkek çocukları eşit yetiştirebilmek.



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz