Yaşamla birlikte yol alırken, önümüzü kesen taşları nasıl “aştığımızla” ilgili bu haber… Üstünden atlamak, yanından dolanmak, bir tekme savurmak, hepsi birer seçim. Çünkü şairin dediği gibi “Yaş 35 yolun yarısı değil” artık. Tökezleyip düşmekten korkuyorsanız uzmanların önerilerine mutlaka kulak vermelisiniz…
Doğmak, büyümek ve yaşlanmak… Her dönemin kendine has sorunları kaçınılmaz ama doğru hamlelerle yaş dönümlerini daha rahat atlatıp “yaş krizlerine”, depresyona ve başka psikolojik sorunlara dönüşmesini önlemek mümkün. JFK Hastanesi Psikiyatri Bölümünden Dr. Gıyasettin Ekici, bir dönemin sağlıklı bitmesinin sonraki dönemin sağlıklı başlamasının önkoşulu olduğunu söylüyor. Öyleyse kendimizi sağlam “inşa etmek” için nelerle karşı karşıya geleceğimizi iyi bilmemiz gerek. İşte yaş dönümlerinde başımıza gelenler…
Çocukluk dönemİ sorunlarI
“Güven istiyorum!
Çocuklarıyla sorun yaşadıklarında ebeveynlerin ilk tepkisi çocuklarındaki bu ani değişimin nedenini anlayamamak ve kendi yaptıkları bir şeylerde hata aramak oluyor. Oysa onlar kaçınılmaz bir süreçten geçiyor; yürümeye ve konuşmaya başlayarak, kendilerini ifade ederek artık anne ve babadan bağımsızlaşmış durumdalar fakat hâlâ bir çok şeyi tek başına yapamamakta, ebeveynlerine bağımlı olmayı sürdürmekteler. Ailelere düşense bilinçli şekilde onlara destek vermek…
Neler yaşanıyor? Bebeklik döneminde anneye bağlanan bebekte 6 ayın sonunda anneden ayrılma korkusu başgösterebilir. Bunun gerçekleşmesi de “bebeklik çağı depresyonu”na sebep olabilir. Çocukluk döneminde özellikle 1.5-2 yaş civarında çocuklardaki önemli problem “inatlaşma”. Ailenin çocukla iyi ilişkiler kurmaya başladığı bu dönem bazen çekilmez olabiliyor… Uzman Psikolojik Danışman Arzu Yeşilleten, bu dönemin “çocukların hissettikleri duygularıyla başa çıkma dönemi” olduğunu söylüyor. Bu dönemde bir çok çocuk başını duvara ya da yere vurmaya başlıyor ve hiç sebep yokken ağlama krizlerine giriyor… Bazıları da kendisine değil ama diğerlerine vurarak ya da ısırarak zarar veriyor. Bunun nedeni, bu dönemde dişlerinin yeni yeni çıkıyor olmasının yanı sıra, yaşadığı öfke, kıskançlık gibi duyguları nasıl ifade edeceğini bilememesi.
3 yaşına doğru inatlaşma ve tutturma dönemi biterken, bu sefer çocuklarda “korku” dönemi başlıyor. Karanlıktan ve yalnız uyumaktan korkan çocuğa “korkacak bir şey yok” demek çözüm olmuyor. Bu söylem çocuğumuza anlaşılmadığı mesajını veriyor ve ebeveyne olan güveni zedeliyor. Yuvaya başlamasıyla beraber çocukta sosyal problemler başlayabilir. Yaşıtlarına nasıl davranacağını, eşyalarını nasıl paylaşacağını bilemediği gibi, başarısızlık duygusu yaşayabilir. JFK Hastanesi’nden Psikiyatrist Dr. Ekici, çocuğun sorularına ve taleplerine “ayıp, günah” gibi kısıtlayıcı ve utandırıcı tepkiler vermenin, çocuğu utangaç, kuşkucu ve güvensiz hale getireceğini söylüyor.
Ne yapmalı? Dr. Ekici, küçük yaşta kendini ifade edemeyen çocuklar için tedbir alıp, kendisine zarar vermesini önlemenin önemini vurguluyor. “Başını yere vurması yerine, ona yastığı gösterek isterse yastığa vurabileceğini söyleyebiliriz. Bunu bir oyun haline getirebilirsek, çocuk oyun oynamaya başlayacak, krizi unutacaktır. Eline bir oyuncak verilerek onu ısırması istenebilir. Önemli olan çocuğumuza belirli sıfatları yakıştırmamaktır: “Sen kötüsün, sen yaramazsın” gibi.. Davranışa odaklanmalı ve davranışı düzeltecek şekilde konuşmalıyız. Bu kötü bir davranış; yaramazlık yapıyorsun, sen iyi bir çocuksun, ama yaptığın davranış yanlış, bunu değiştirmelisin” gibi.”
Çocuğun inatlaşmaya başladığı ilk dönemde “şaşırtıcı” uyarılar işe yarar. “Aaa, bak uçak” ya da “kuşa bak” gibi cümlelere kanar ve inatlaşmayı unutur. Aslında çocuk yetiştirmek bir satranç oyununa benzetilebilir. Çocuğun hamlesine, bir şeyler öğrenmesine yarayacak yeni metotlarla karşılık vermek gerek. Çocuğun doğduğu andan itibaren annesine ve babasına olan güveni gelişmişse, bu sorunların büyük bir bölümünü zaten çözmüşüz demektir. Güven ilk bebeklik döneminde oluşturulmaya başlar. 3 yaşında güven mekanizmasının çalışması büyük ölçüde erken oluşturulan güven duygusuna bağlı. Korkusunu yenebilmek için çocuğu yalnız bırakmak, korktuğu şeyleri yapması için zorlamamak önemli. Bu arada ona korkacak bir şeyler olmadığını anlatmaya, göstermeye başlayabiliriz.
Gençlİk sorunlarI
“Sivilceli ve yalnız…”
Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzm. Dr. Ahmet Çevikaslan, ergenlik yıllarında kişinin çok hızlı bir gelişim süreci yaşadığını söylüyor: “Genç kız veya erkek; hem ruhsal olarak, hem bedensel ve hormonal olarak ciddi değişimler yaşar, duygusal karmaşalara sürüklenebilir, sosyal ilişkilerinde tıkanmalar yaşayabilir.”
Neler yaşanıyor? Kimlik bunalımı olarak adlandırılan bu kaçınılmaz süreç, kişinin yeni sorumluluklar ve cinsel ilgiler gibi faktörler sebebiyle yaşadığı bir geçiş dönemi. Bu dönem ağırlaşır ve ciddi uyum bozuklukları görülürse bir kimlik karmaşası sorunu ortaya çıkıyor. Bu yaşlarda kişi çevresiyle yakın ilişki kurmak istiyor ancak karşısındaki “diğer “kişinin kimliğinde kaybolacağı endişesi yüzünden iletişimde sorun yaşayabiliyor. Memory Center’dan Uzm. Dr. Zehra Erol, bu dönemde kişinin yakın ilişkilerden kendini uzaklaştırabileceğini söylüyor. Bu süreç kişide farkında olmadan gelişiyor ve kişide yalnızlık duygusu baş gösteriyor. Ancak bundan 30-40 yıl öncesinin sosyokültürel ortamında çok sık olduğu düşünülen ergenlik krizi, günümüzde zannedildiği kadar da yaygın değil.
Ne yapmalı? Psikiyatrist Dr. Ekici, bu dönemde anne babalara hemen paniğe kapılmamalarını, bunun geçici bir fırtına dönemi olduğunu düşünmelerini tavsiye ediyor. Çocuklarını anlamaya çalışmalı onların daha bağımsız olma yolundaki çabalarını onları kaybetme şeklinde algılamamalılar. Bu dönemde kişiyi sosyalleşebileceği spor ve sanat aktivitelerine yönlendirmek de sağlıklı gelişmesine katkı sağlar ve var olan potansiyelini açığa çıkarır. Aile ve arkadaş çevresinin sorunları çözmeye yetmediği durumlarda profesyonel yardım almak iyi fikir…
Devamı 2006 Ocak sayımızda…